KAVGA

35 0 0
                                    

Keyifli okumalar

Paula Abdul- Rush Rush

Günlerdir kendi içimde savaş veriyordum. Kuzey'e geçmişimden bahsetmemin ertesi günü pişman olmuştum anlattıklarıma. Bugüne dek kimseye içimi bu derece dökmemiştim.
Yağmur'la çoğu zaman dertleşirdik, Mete ile de aynı şekilde. Fakat Kuzey'de farklı olan bir şeyler vardı. Onu daha yeni tanımama rağmen ruhumun derinliklerine bir güven hissi vardı ona karşı. Cevabını bulamadığım sorularım vardı. Kafam karışıktı. Hislerim özgürlüğünü ilan etmişti sanki. Bu şekilde ne kadar devam edebilirdim bilmiyordum. Ruhum yeterince yaşlanmıştı. Onu daha fazla hırpalamak istemiyordum ama kafamdaki sorular yıllara pabuç bırakmadan ruhuma işliyordu. Hislerim ve ruhum arasında soğuk bir savaş vardı. Kimin galip geleceği ise yalnızca bir soru işaretinden ibaretti.

Tüm bunları tezgahta işimin başındayken düşünmem Mete'nin hoşuna gitmemişti. Muhtemelen yaklaşık üçüncü kez söylüyor olmalıydı adımı. En sonunda kendime geldiğimde elimdeki likör bardağını karşımdaki kadına servis edip diğer müşterilerle ilgilenmeye devam ettim.

Bugün mekan çok kalabalıktı. Alanın geniş olmasına rağmen dans pisti boşluksuz insan kaynıyordu. Yorgunluktan bacaklarımın ağrımasına rağmen dinlenmek için vakit bile bulamamıştım. Üstelik masalara servis yapamamıştım. Mekana geldiğimden beri tezgahta servis veriyordum.

Birkaç kişiden daha sipariş aldıktan sonra tezgahı Mete'ye bırakıp masalara servise gideceğimi söyledim.

Yalnızca iki masaya uğramama rağmen tepsim bardak dolmuştu. Siparişleri aldıktan sonra boş bardakları bırakmak üzere tezgaha geri döndüm.

Siparişler tamamen kokteyllerden oluştuğu için işim normal bir içki servisine göre daha uzundu. Mistral ve Frappe kokteyllerini hazırladıktan sonra Mainbrace reçetesindeki içkileri shaker da karıştırdıktan sonra süzdüm ve kokteyl bardağına doldurdum.

Siparişleri tepsiye yerleştirdikten sonra servis etmek üzere masalara doğru ilerledim.

Kokteylleri servis ettikten sonra tam arkamı dönüyordum ki Kuzey'i tam karşımda görmemle birlikte elimdeki tepsiyi yere düşürdüm.

Fazla korkmamıştım ama yine de boşta bulunmuştum. Karşı karşıya gelmemizle birlikte tekrar ona geçmişimi anlattığım anı hatırladım. Yüzüne bakamadığımı anladığımda tekrardan pişman oldum.

"İyi misin?" diye sorduğunda tepsiyi almak üzere yere eğildim.

Kuzey de benimle birlikte eğildiğinde bir kez daha göz göze geldik. Fakat bu anın uzun sürmesine izin vermeyip tepsiyi yerden aldım ve ayağa kalktım.

"Ne içersin?"

Muhtemelen günlerdir neden okula gelmediğimi soracaktı. Cevabını veremeyeceğimden dolayı sormasına fırsat vermemeliydim.

"Bir şey içmeye gelmedim. Sadece seni merak ettim."

İşte soracaktı.

"Buradayım işte. Her zamanki gibi çalışıyorum. Hatta bugün o kadar yoğunum ki nefes bile alacak vaktim yok. Bir de burada durmuş seninle konuşuyorum. Çok işim var hoşça kal."

Bir şey söylemesine fırsat vermeden tam yanından ayrılıyordum ki kolumdan tutup gitmemi engelleyeceğini hesaba katamadım.

Ortamdaki yüksek müzik sesinden dolayı sesini duyurabilmek adına kulağıma yaklaşmıştı.

"Neden benden kaçıyorsun?"

Sorduğu soruya cevap verebileceğimden pek emin değildim. Sessiz kalmaya devam edersem de yanlış anlaşılabilirdim. Bu yüzden aklıma gelen ilk şeyleri saçmaladım.

UFKA YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin