k

9.3K 970 695
                                    

Jimin, gözlerini yine bilgisayarının başında ufak not kağıtlarının üzerinde açtığında uzunca gerindi ve etrafına bakındı. Yoongi'nin zoruyla alınmış siyah perdeler bir milim bile güneş ışığı geçirmiyordu ve saatin kaç olduğunu anlaması çok zordu. Uyuyakalmadan önce aklına gelen olayları çiziktirdiği taslaklara baktı ve kendini uykuya almış bilgisayarına döndü. Birkaç kez klavyeye dokunduktan sonra mavi ekran ışıldayarak açıldı ve Jimin, küçük gözlerini daha çok kısmak zorunda kaldı. İlk olarak sağ alt köşeye bakarken saatin sabaha karşı beş olduğunu gördü. Tekrar uyuyamayacağını bildiğinden kaliteli bir kahve alıp kendine gelmek için üstündeki yeşil eşofmanı ve gri kazağı umursamadan sokak kapısına ilerledi.

Yoongi'nin dün gece sevgilisinde kalacağını bildiğinden ona kahve almamıştı çünkü eve gelse bile akşama doğru yatmaya gelirdi. Arkadaşının sosyalleşmeye çalışmasını destekliyordu çünkü çok içine kapanık bir karakterdi ve sevgili bulmuş olmasına bile üç aydır zar zor inanıyordu.

Apartmana geri girdiğinde hava yeni yeni aydınlanıyordu ve asansöre binmek istedi, dün geceki yoğun kurgulu saatlerden sonra hala yorgun hissediyordu. Parmakları tam 4 numaralı tuşa basacaktı ki birden farklı, soğuk bir ten hissetti. Şaşkınlıkla adama bakarken geçen gece davetsiz misafir olarak karşısına çıkan kişi olduğundan emindi.

Sabahın ilk saatlerinde elinde dumanı tüten kahvesiyle kapı komşusu Kim Taehyung ile asansörde karşılaşmıştı.

Taehyung, meleği ile denk gelmeyi aklının ucundan bile geçirmediğinden içine dolan şaşkınlık ve huzurla gülümsedi.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu nefes nefese kalmış olmasını umursamadan. Jimin'in dikkatlice bakan gözleri onun üzerinde gezindi ve sırtını asansörün demirine yasladı.

"Kahve almaya çıkmıştım," dedi Jimin ve kabı tuttuğu elinin işaret parmağı ile Taehyung'u işaret etti. "sen nereden böyle?"

Soruyu soran sesi, hem meraklı hem de düşünceli çıkıyordu.

"Koşarım," dedi Taehyung. Gözlerini, karman çorman olmuş gri saçlardan ve altında nasıl bir hazine olduğunu bildiği gri kazaktan ayıramıyordu. "ben her sabah bu saatlerde koşarım."

Bir gün sana da koşacağım, diye düşündü. Ama daha yürümeye bile başlayamadım ki.

"Fit bir vücudun olmalı," dedi Jimin ve dilini, kahvenin yaktığı kalın dudaklarında gezdirdi. Bu manzara yüzünden Taehyung'un bir an için nefesi boğazına kaçsa da terleri saçlarını gözlerinin önüne atarak kızaran elmacık kemiklerini saklamaya çalıştı. "boyun da uzun."

"Başka yerlerimde uzun, görmek istersen tabii."

Taehyung'un mırıldandığı bu cümle, asansörün uyarıcı sesi ile netlik kazanamadı. Jimin her ne kadar kulak kabartmış olsa da Taehyung'un gizemli cümlesini duyamadı.

Asansörün kapısı açılırken Taehyung geçmesi için Jimin'e izin verdi ve iki ayrı eve ayrılmadan önce aklında dolaşıp duran soruyu ona yöneltti.

"Ses yüzünden şikayete gelmiştin," dedi ve kaşlarının altından bakarak utangaç bir tavır takındı. Fakat aslında konu Park Jimin olduğunda hayal gücünün sınırlarını zorlayacak kadar edepsiz olabilirdi.

"Tekrar rahatsız oldun mu? Merak ettim."

Jimin soğumaya başlayan kahvesine bir bakış atıp komşusuna doğru döndü.

"Olmadım," dedi ve boncuk boncuk terleri alnından dökülen çocuğa doğru kahvesini uzattı. "susamış olmalısın, iç biraz."

Taehyung derin bir iç geçirirken dudaklarının onun dudaklarının değdiği yere değerse bir volkan gibi patlayacağını düşündü. Kafasını iki yana sallarken Jimin, kahveyi soğuk ellerine tutuşturdu ve o güzel dudaklarını araladı.

"Hadi, pirinç keklerini getirdiğinde ödeşmiş oluruz."

Seninle ödeşmiş olursam, ölmüş olurum.

Taehyung'un düşündükleri bunlardı fakat sonra anahtarını çıkarmış Jimin'e dönerek sesini duyarabilmek için kahve kupasını kendinden uzaklaştırdı.

"Senin için beste yapacağım," dedi ve göz göze geldiklerinde tarihsel bir savaş yaşandı. Kutsal bir can veriliyordu. "sen de o şarkıda dans edeceksin."

"İşte o zaman ödeşmiş oluruz."

Jimin'in aklı soru işaretleriyle dolarken bu hakkında isminden fazla bir şey bilmediği adamın kendisinin en büyük hobilerinden biri olan dansı nasıl tahmin ettiğini anlamaya çalışıyordu. İçi ürperirken dudaklarını alayla kıvırdı.

"Bekliyorum," dedi ve fısıltı şeklinde devam etti. "beni tahrik etmeye çalışmanı bekliyorum."

Taehyung, elindeki bardak ile güzel hayaller düşlerken eve girdi ve koltukta kokmuş çoraplarıyla uyuyakalan Jungkook'u görmeden önce kesinlikle daha iyi hissediyordu.

~

yorumlarınız, diyorum çok güzeller
ne kadar destek o kadar çabuk yeni bölüm kkk

saxophone :: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin