8.6K 898 230
                                    

Namjoon ve Seokjin, yaptıkları plan için evden çıkmaya hazırlanırken Taehyung evin içinde sıkıntıdan patlıyordu. Karnı doymuştu, adını bile hatırlamadığı bir video oyununda beş kez üst üste Jungkook'a yenilmişti ve tuvaleti falan da gelmiyordu. Hyunglarını yolcu etmek için kapıya gelirken onlara gülümsedi ve gözü karşı kapıya kaydı.

"Amacın bize sevgi göstermek değil, uçkurunda." dedi Seokjin gayet ciddi bir şekilde.

Taehyung'un gözleri şaşkınlıkla açılırken bir eliyle açık kalan ağzını kapadı ve kaş göz işareti yaparak Namjoon'a baktı.

"Sevgilinin ağzı çok bozulmuş, Namjoon Hyung." dedi ve gözlerini devirdi.

"Saygı ifadelerin nerede?" diye sorarken Seokjin, kafasını korunmak istercesine Namjoon'un boynuna gömmüştü.

"Taehyung," dedi Namjoon. Onların arasındaki atışmanın asla bitmeyeceğini bildiğinden sevgilisinin lafını keserek. "Kookie'ye sahip çık ve aptalca bir hareket yapma."

"Tamam," diye mırıldandı. "sabaha kadar saksofon çalmayacağım."

Seokjin, sevgilisinin elini tutup asansörü çağırdığında Taehyung neredeyse kapıyı kapatıyordu. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kafasını apartman boşluğuna uzattı.

"Korunun!"

~

"Jungkook," diye sızlandı Taehyung ve çıplak ayaklarını balkonun demirlerine yasladı. Seul'un hafif havası tam da onlar için kahve-muhabbet ortamı yaratıyordu. "oyun oynamayı bırak. Sana bir şey soracağım."

Jungkook saniyesinde telefonu koltuğa atıp Taehyung'a dönerken Taehyung şaşırmıştı ama çaktırmadı. Kookie'nin içindeki değer veren ve saygı duyan tarafı biliyordu ve tüm salaklıklarıma rağmen ona katlanıyordu.

"Sor, hyung." dedi Jungkook ve serin bir rüzgar eserek onun kahverengi saçlarını attı ve alnını açıkta bıraktı.

Taehyung bir parmağıyla karanlığı sergileyen gökyüzünü gösterdi ve hafifçe yutkundu. Henüz yan balkonda oturan ve onu izleyen Jimin'i fark etmemişti.

"Sence yıldızlar hiç yalnız hissediyor mudur?"

Jungkook kafası karışmışçasına hyunguna bakakaldı ve sonra kendilerini izleyen yakışıklı komşularında gözü takılı kaldı.

"Bilmiyorum," dedi ve kaçmasına izin vermeden gözleriyle onu işaret etti. "Jimin Hyung'a sor."

Taehyung ağır çekimde sol tarafına dönerken tekli koltukta bir prensmişçesine oturan meleğine baktı. Bu kadar ulaşılmaz olması akla kâr değildi. Sonra merak ettiği soruyu sormak için doğru kelimeleri bulduğunu fark etti.

"Hey Jimin!" dedi ve kollarını demirlerden salladı.

Jimin, "Efendim?" derken Taehyung'a doğru yaklaşmıştı ve aralarında sadece bir pencere mesafe vardı.

"Hiç yalnız hissettin mi?"

Jimin bir anlığına donarken Taehyung gülümsedi ve gözlerini meleğinden ayırmadı. Jimin, onun için hem melek, hem prens hem de yıldız olabilirdi.

Kendine açıklayamadığı en büyük itiraf ise çok belliydi. Jimin, onun için ne yıldız ne prens ne de melekti.

Jimin, onun dünyasıydı.
----

hikaye bittiğinde bölüm isimlerinden çok güzel bir şey çıkacak bu da demek oluyor ki bölüm sayısı belli~

her neyse yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum çünkü onlar sayesinde yazıyorum^.^

saxophone :: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin