Jungkook, kafasını kemikli bir yapıdan kaldırırken çok fazla uyuduğu için ağırlaşmış hissediyordu. Gözlerindeki çapakları elinin tersiyle silerken kafasının hemen üstünde ufak ufak sakalları çıkan beyaz bir çene görmüştü. Gözleri kısılırken hızla doğruldu ve hızını ayarlayamadığı için koca kafasını, uyandığında gördüğü ilk şeye çarptı.
O bembeyaz tene.
"Ah," diye bağırdı Yoongi. Beyninde dün geceden kalma yoğunlaşmış düşünceler ve duygular vardı. Alkolün etkisi de şakaklarına matkap şeklinde geri dönüyordu. Çenesindeki sızlamayla gözlerini açarken ellerini ensesinden çekip koltuğa koydu. "hay siktiğimin. Neler oluyor?"
Elleri, Jungkook'un bacak arasına bastıyordu ve bunun hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Jungkook, şu koltuktan saniyeler içinde kaçıp bu aptal durumdan kurtulmak istiyordu ama tam özel bölgesinde hissettiği ince parmaklar yüzünden acı çekmeye başlamıştı.
Yoongi'nin koyu gözleri, şapşal bakışlı Jungkook'u bulunca gerildi ve ellerinin altındaki sıcaklık yayan şeyi fark etti. Elini hızla çekip koltukta bir köşeye çekilirken Jungkook da diğer tarafa uçmuştu.
"Sen de kimsin?" diye sordu Yoongi ve ellerini yumruk yapıp kalbinin parmak uçlarında atmasını engellemeye çalıştı. Çocuğun orasına dokunduğunu unutmaya çalışıyordu. "Evimde ne arıyorsun?"
"Ben," dedi Jungkook ve ruhundan asla kaybetmediği özgüvenini bulmaya çalıştı. "Taehyung Hyung'un ev arkadaşıyım. Dün size geldik ve ben çok uykulu olduğumdan beni bıraktığı yerde uyuyakalmışım."
Yoongi arsızca güldü ve sağ elini saçlarından geçirip yanağını, avcuna yasladı. "Hadi ya," dedi. "Uyumak için koca evde bula bula bacaklarımı bulman çok şaşırtıcı."
"Gerçekten ne aradığını söylesen iyi edersin. Çabuk."
Jungkook, yapmadığı ve aklından dahi geçirmediği saçma bir ithamla suçlanırken sinirlendiğini anladı ve hızla ayağa kalkıp adamın üstünden yayılan muazzam kokuyu unutmaya çalıştı. Oyununa geri dönmeliydi, oynadığı oyunlarda böyle kötü adamlar böyle güzel kokmuyorlardı.
"Cevabımda samimiydim." dedi ve odanın diğer odalarına açılan koridoru gözüyle işaret etti. "İsterseniz Taehyung Hyung'a sorabilirsiniz."
"Onlar," dedi ve şok olmuş gözlerle Jungkook'a döndü. Şuan bu küçük çocuğun kucağında ne bok aradığı umrunda değildi. Jimin'in Taehyung'a ne ara açıldığına şaşırmıştı. "yattılar mı?"
Jungkook'un ergen beyninde zararlı ziller çalarken kafasını hızla iki yana sallayarak "Yok," dedi ve kekelemeye başlamadan saçmaladı. "yani bilmiyorum. Yatmamışlardır herhalde?"
"Off," dedi Yoongi gözlerini devirerek yapıştığı koltuktan kalkarken. "küçük bir çocukla uğraşıyorum bir de."
Siyah saçlı adamın uzaklaştığını gören Kookie, dudaklarını büzerek eve dönmeden önce gıcık herifin arkasından bağırdı.
"Reşitim ben!"
~
Taehyung, burnuna dökülen tüyler yüzünden gözlerini kırpıştırırken kahküllerinin çok uzadığını düşünüyordu. Parmaklarını kaldırıp alnına yapıştıracağı sırada eline farklı bir yüz değdi. Gözlerini aralarken gördüğü gri saçlar, birden krem rengindeki sıradan odayı cennete çevirmişti. Burnuna değen morumsu tutamları görüp gülümserken Jimin'in yüzünün yanağına gömüldüğünü anlamıştı.
Öyle masum uyuyordu ki tek bir hareket bile yapıp onu bu güzellik uykusundan uyandırmak istemiyordu. Gözlerinden buharlaşan çiçek kokusunu buram buram içine içerken bir insanın ten kokusununa nasıl ait olunacağını öğrenmişti.
Park Jimin'in tenine yalnızca onu koklayarak bile ait olabilmişti.
Odanın kapısı sarsılarak açılırken Jimin yataktan fırladı ve Taehyung gözlerini devirdi. Soğuk vatandaşın bodozlama dalacağını tahmin ediyor olmalıydı.
"Siz ikiniz," dedi Yoongi nefes nefese. "hem de benim evimde?"
"Hyuuung," dedi Jimin. Kısa bacaklarını yorganın altından vurarak tepiniyordu. "biz masumuz. Bak, kıyafetlerimiz üstümüzde."
Yoongi bir saniyeliğine durup onları izleyince gerçekten de ikisinin de tişörtlerinin ve pantolonlarının duruyor olduğunu gördü.
"Artık yalnız bir adamım," dedi Yoongi kaşlarının altından. Bakışlarıyla Taehyung'a oklar atmaya devam ediyordu. "evde ben varken seks yok."
Taehyung'un yüzü git gide kızarıp domatese dönerken Jimin'in kaslı sırtının arkasına saklandı ve orada kaybolup kendini bu yatağa adamak istedi. Ömrümünü Jimin'in şekilli ve sert sırtında geçirebilirdi.
"Küçük kediciği korkutuyorsun, hyung." diyerek kıkırdadı Jimin.
Yoongi bir şeyler mırıldanıp kapıyı üstlerine çarparken Jimin hemen Taehyung'a döndü ve minik elleriyle, saklanan adamın yüzünü avuçlarının arasına aldı.
"Merak etme," dedi ve Taehyung'un burnundaki küçük bene bir öpücük kondurdu. "aramıza kimse giremeyecek."
-------
multimedya için diyeceklerim; evliliğinizi tebrik ederim sayın park ve sayın kim
Namjin gelecek bölümde inş ve hobie'm yakında geliyor^.^
Hikayeyi böyle seviyor musunuz yoksa sadece vmin'e mi odaklanayım?
Fikirleriniz benim için çok önemli, lütfen yorum yapmadan geçmeyin~
Ayrıca mama'da deasang kazanamayacak gibi olmamız beni çok üzüyor o yüzden savsaklığımı bağışlayın...
Sizi seviyorum, bu bölümde benimle birlikte uyumanlara gelsin:*P.s:
Hikayede sanırım top!jimin, bottom!taehyung....sanırım değil elimden öyle kaçtı :(
![](https://img.wattpad.com/cover/89043097-288-k880643.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saxophone :: vmin
FanfictionPark Jimin, yuvarlak okuma gözlüklerini düzeltti ve karşı komşusunun kırmak istediği kapısını açmasını bekledi. Kapıyı elindeki saksofonuyla açan genç adam, karşısındaki tanımadığı komşusuna bakıp o cümleyi söyledi. "Sanırım yanlış geldiniz, buras...