U

4.1K 414 298
                                    

Ay 3K olmuşuzz, çok sevindim! Bugünkü momentlardan sonra bölüm atmasam olmazdı kkk İyi okumalar~

Amsterdam'daki otel odasından nehrin kenarındaki hüzün dolu sokağı izleyen Taehyung'un elleri cebindeydi. Camın yansımasından Jimin'in beyaz gömleğini çıkarışını izliyordu ve cebindeki parmakları kasılmaya başlamıştı bile. Sokağı aydınlatan ışıklar odayı da bir nebze kendine karanlık sayarken Jimin, gömleğini askıya astı ve Taehyung ona dönerek sırtında gerilen nadide kasları izledi. Bu gece sonuna kadar utanmaz, isyankar ve şımarık olacaktı. Çünkü Park Jimin, onundu. Tüm devlet kurumlarına göre, nefes alan her canlıya göre ve hatta dünyayı kaplayan ozon tabakasına göre dahi Park Jimin onun hayat arkadaşıydı. Bununla senelerce gurur duyabilirdi. Alnına dövme yaptırabilir ve bir ömür onun kokusunda debelenip durabilirdi.

Taehyung da üstündeki gömleği hızla çıkartıp köşedeki komidinin yanına attığında Jimin çıkan ses ile ona dönmüştü.

"Çok mu sabırsızsın, Tae?" diye mırıldandı Jimin, gülerken. "Daha önce yapmadığımız şey değil ki..."

Taehyung, Jimin'e yaklaşırken bir yandan da pantolonun kemerini çözmüştü. Karşısında Park Jimin, yarı çıplak bir şekilde duruyordu ve kasları metalden yapılmış gibi kusursuzdu. Parmak uçlarını hafifçe adamın karnına değdirirken titremesini tutamadı. Jimin de onun dokunuşuyla ellerini Taehyung'un beline yerleştirdiğinde ikisi de göz göze gelmişti.

"Bu gece," dedi Taehyung ve dudaklarının kırmızı dudaklara yakın olduğundan emin oldu. "üstte ben olmak istiyorum."

Jimin'in teni gerilirken nefesini sesli bir şekilde verdi. Bu hiç beklemediği bir teklifti ama karşısında güneşi diye seslendiği adam varken karşı koymayı aklından bile geçiremezdi.

"Tamam sevgilim," dedi Jimin, Taehyung'un yanaklarını okşayarak dudaklarını dudaklarına değdirdi. "sen nasıl istiyorsan öyle olsun."

Odanın ışığı kapalıyken ve gece saat on ikiyi geçerken iki ten birbirine adanmak üzere yemin etmişti. Taehyung'un dişlerini göstererek gülmesiyle ikisi de kahkaha attı ve Jimin, genç adamı öpmeden ondan ayrıldı.

Taehyung, bavulunun yüzde yetmişini kaplayan sarı saksofonunu çıkarırken Jimin dizlerinden destek alarak eğilmiş gülüyordu. Saatler önce evlendiği adamın yanında müzik aleti taşıdığından bir haberdi. Şaşkın gözlerle ne yaptığına bakarken gayet doğal bir şekilde ağızlığı dudaklarına yerleştirdiğini gördü.

Jimin, merak içinde "Bebeğim," dedi ve henüz bozulmamış yatağa oturdu. "ne yapıyorsun?"

"Sana yaptığım besteyi çalacağım, Jimin." dediğinde gülümsemesi dişlerini göstermişti. Gözleriyle evlendiği adama ayağa kalkmasını işaret ettikten sonra boğazını temizledi ve konuştu.

"Sen de dans edeceksin."

Jimin'in itiraz etmesine zaman kalmadan rahatlatıcı bir melodi odayı doldurdu ve Taehyung tüm soğukkanlılığı ile saksofonunu çalmaya devam etti. Hazırladığı tüm notalar Jimin içindi ve hayatında daha önce hiç yaptığı bir işten böyle bir haz almamıştı. Sevdiği adam dans ederken gerçekten bir melek gibi görünüyordu ve ara ara yaptığı dönüşler muazzam alnını açığa çıkarıyordu. Taehyung sonlara gelirken Jimin'in açılan alnına baktı ve onun özenli kaşlarının bile kendisini tahrik ettiğini düşündü. Tüm nefesini son notası için harcarken Jimin ayağını burktu ve düşmemek içi Taehyung'a doğru kayarken üst üste yere yığıldılar.

"İncindin mi, sevgilim?" diye sorarken Taehyung hemen doğrulup Jimin'in ayak bileğine bakmaya çalışıyordu.

Jimin, ona engel olmaya çalışırken boynundan saksofonu çıkardı ve telaşlı adamı kendisine çevirip alnını alnına yuva yaptı.

"Bir şeyim yok, Tae." dedi ve çocuğun dudaklarından hızlı bir öpücük çalarken "Ben düğün hediyemi Seul'e döndüğümüzde vereceğim." dedi.

"Peki," diyerek kıkırdadı Taehyung ve yanında minicik kalan küçük dünyasını tutup yatağa sırt üstü ittirdi. Bacaklarını aralayıp kucağına otururken yeni tecrübe ettiği tüm duyguları onunla yaşamak onun için bir onurdu. "şimdi başlıyoruz."

Jimin, çocuğu kendine çekerken kulağına seksi bir tonda fısıldadı.

"Sen odaya girdiğinden beri hayalimde başlamıştı zaten."

Gece, onların kulu kölesi oldu.

Bu iki aşık adam da, yan odalardan şikayet gelene kadar kendini durduramadı.

Eh, bilirsiniz şikayete ikisi de baya alışıktı.

~

Kim Taehyung uyandığında Seul'deki eski odasının yatağındaydı ve ilk geceden sonra beklediği şey kesinlikle yanında salyalarını akatarak uyuyan Jungkook'u görmek değildi.

Yatağından şok içerisinde kalkarken melül melül etrafına bakıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Elleri titrerken kendine sert bir tokat attı ve Jungkook'un esnediğini duydu.

Gözleri üstündeki kıyafetlere düşerken beyaz salak bir hoodie ve kırmızı basketbol şortu gördü. Gözyaşlarının yağmur suyu gibi aktığını hissettiğinde yan yatağında uyanmaya çalışan Jungkook'u dürtükledi ve nefes nefese konuşmaya başladı.

"Kookie," dedi, beyni kendine oyun oynuyor gibiydi. "neler oluyor? Daha dün Amsterdam'daydık. Nasıl geldik? Neden Jimin'in yanında değil de buradayım? Neler oluyor?"

Ağlarken bir yandan sorular soruyor bir yandan da maknaeyi uyandırıyordu. Jungkook gözündeki çapakları temizlerken yutkundu.

"Hyung," dedi ve perçemlerini düzeltti. "karşı komşuyu bu kadar kafana takmamalısın. Hem ismi Jimin miymiş? Nereden öğrendin?"

"Hey," dedi Taehyung, kafasını iki yana sallarken. Nasıl bir oyunda olduğunu çözmeye çalışıyordu. Hayır, tüm o masalsı olaylar yalnızca bir hayal olamazdı. "saçmalama Jungkook."

"Onunla sevgili oldum. Hatta evlendik! Hollanda'ya gittik ya, nasıl unutursun?"

"Taetae," diye mırıldandı Jungkook, alaycı bir ifadesi vardı. "aşık olduğunu bu kadar belli etmesen."

Taehyung küfürler ederken yatağı tekmeleyip odadan çıktı ve saatin kaç olduğuna dikkat etmeden evin kapısını hızla çarptı. Eli ayağı sinirden titriyordu ve biraz daha bu sisli düşünce ortamında bulunursa bayılıp kalacaktı.

Karşı komşusunun kapısını delicesine çalarken sabırsızca bekliyordu. Kapı saniyeler sonra açılıp gri saçlar karşısında belirdiğinde Taehyung derin bir nefes aldı.

Sevgilisi, buradaydı.

"Jimin," dedi akmaya devam eden göz yaşlarını silerken. "neler oluyor, sevgilim?"

Park Jimin, okuma gözlüklerini düzelterek kaşlarını çattı ve kendisinden uzun olan buğday tenli çocuğa bakarken sarı saç renginin çok çiğ durduğunu düşündü.

"Pardon," dedi ve salona doğru bir bakış attı. "ismimi nereden biliyorsunuz?"

"Hadi ama Jimin," dedi Taehyung, delirecekmiş gibi düşünürken. Her şeyin lanet bir hayal olduğunu düşünmek dahi istemiyordu. "bari sen yapma."

"Üzgünüm ama sizi tanımıyorum. Geçen gece sizi uyardığım için üzgünüm fazla kaba davrandım."

Taehyung, karanlığa doğru çekilirken ayaklarının altındaki gücü kaybetti.

Park Jimin'i koca bir yalan mıydı?

Karanlık tüm sırları içine alıp saklamak istercesine göz kapaklarının ardına kadar uzandı.

Jimin'im,

Neler oluyor?

--------------

Finalden önceki SON bölüm!
Yorumlarınızı merakla bekliyorum, ilk defa komedili bir fluff hikaye denedim umarım memnun kalıyorsunuzdur ve inşallah finali de beğenirsiniz ^_^
Spoi vermek istemiyorum, final yakında gelecek, senpai'nin ilk bölümü ile kkk
Sizi seviyorum♡

saxophone :: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin