L

5.4K 556 246
                                    

Serin esinti, beyaz yatağı daha da soğuk bir hale getirirken Taehyung üzerine örtülen pamuklu bir pike hissetti. Jimin'in etli parmakları çıplak omuzlarına değmiş ve sonra saçlarını sevmeye başlamıştı. Uyanması gerektiği halde biraz daha uyuyor rolü yapmaya karar verdi.

"Ben bir aptalım," dedi Jimin fısıltı şeklinde. "senin elimden kayıp gideceğini anladığım an bir aptal gibi davrandım."

Jimin'in elleri, Taehyung'un saçlarını okşarken özürleri odanın içinde yankılanıyordu. Taehyung, burnunun soğuk bir nesneye değdiğini anladığında gözlerini araladı. Jimin'in dudakları, burnunun üstündeydi. Sabah güneşiyle gözlerini kısarak kıkırdadı ve ellerini Jimin'in sıcak boynuna doladı.

"Şu an," diye mırıldandı ve gülümsemesi daha da büyüdü. "hayatımın en güzel anı."

"Öyle bir albümü var," dedi Jimin, gözlerini Taehyung'un gözleriyle birleştirirken. "Bangtan Sonyeondan diye bir grubun."

"Kesinlikle ilham verici bir gruptur o zaman." dedi Taehyung, sevgilisine otuz iki diş sırıtırken.

"Öyleler," dedi Jimin ve parmaklarını onun saçlarından indirip beline yerleştirdi. "bir ara sana dinletirim."

"Tamam." dedi Taehyung ve gözü duvar saatine kaydı. "Namjoon Hyung'a kirayı vermem gerek. Birazdan evden çıkacak."

"Acelen ne?" diye sızlandı Jimin. Evi zaten karşıdaydı ve arkadaşlıkları iyi olduğu için biraz geç bile verebilirdi. "Onunla yakınsınız sanıyordum. Kirayı sonra da verebilirsin."

"Olmaz," dedi Taehyung, yataktan apar topar çıkarken bir yandan giyiniyordu. "kira konusunda çok titizdir. Geciktirirsem iki hafta küser."

"Of, inandıramadın beni ama üstelemeyeceğim."

"Görüşürüz, sevgilim." dedi Taehyung olduğu yerde zıplarken Jimin'in yanağına masum bir öpücük kondurdu.

Jimin, mest olmuş bir şekilde aşkına gülümserken genç adamın karşı daireye koşarak gidişini izledi. Onu...kimseye değişmezdi.

~

Eve giren Taehyung'un düşündüğü tek şey ise tuvaletti. Midesi acayip şekilde ağrıyor ve garip sesler çıkarıyordu. Her ne kadar bazı sınırları aralarında aşmış olsalar da onun tuvaletini batırmak istemiyordu.

Ah, midesinden ve bağırsaklarından nefret ediyordu. Büyük ihtimalle yine kimchiyi çok kaçırmıştı. Tişörtünü ve pantolonunu bir çırpıda çıkartıp sadece boxerıyla kalınca tuvalete koştu ve kapıyı açmaya çalıştı.

Kapı kilitliydi.

Taehyung, kızaran yüzüyle ve dayanmanın sınırlarındayken son kez derin bir nefes aldı ve yüksek oktavlı sesini kullandı.

"JEEEEOOOOOON JUUUUNGKOOOOOOOK!"

"Hass-" dedi içeriden Jungkook. Abisini bu saatte evde beklemiyordu. "Ne oldu, hyung?"

Saniyeler içinde saygılı konuşmaya geçme özelliğine sahipti fakat dayak yememek dışında bir boka yaramıyordu.

"Seul'un tüm kanalizasyon atıklarını şuan içimde taşıyorum, Jungkook. Eğer 1 dakika içinde oradan çıkmazsın evdeki pisliği sen temizlersin!"

"Hay başıma gelenlere-" derken Jungkook aceleyle sifonu çekti ve ellerini yıkamaya başladı. Pis tuvalet kağıtlarını toplarken yere atılmış olanları da küvete doğru ittirmişti. "açıyorum bekle."

Elinde bir tomar tuvalet kağıdı ile dışarı çıkan Jungkook'a bakan Taehyung burun kemerini sıktı ve genç adamı aşağıya doğru süzdü. Jungkook'un iç çamaşırının ortasında bir delik vardı.

"Lanet olsun, Jungkook." dedi Taehyung hem midesini hem de ağzını birlikte tutmaya çalışırken. "Bugünü mü buldun, cidden..."

Taehyung, yavaşça nefes alarak banyoya girdi ve bayılmamak için direnmeye çalıştı. Eskiden kendisininde böyle olması onun için artık hiçbir anlam ifade etmiyordu.

Jeon Jungkook, onun başının belasıydı.

Saatler süren banyo ve tuvalet temizliğinden sonra ölü gibi yattığı salon koltuğundan kimbap getirilmesi istenince kalkınca Jungkook'un ensesine bir şaplak attı ve kulağına doğru fısıldadı.

"Senin kolların güçlüdür, gel de bana yardım et."

Jungkook'un elmacık kemikleri kızarırken Taehyung hınzırca kıkırdadı.

"Yah! Hyung, niye yüzüme vuruyorsun?"

"Sen az önca bana 'Yah' mı dedin?"

İşaret parmağını ona çevirmiş sallarken ikisini de koridorda Seokjin yakaladı ve itekleyerek mutfağa doğru gitmelerini sağladı.

"Kırk yılın başı bir şey istedik," diye yakındı ve üçgen kimbapları tabaklara yerleştirmeye başladı. "ergenler sizi."

Bu sefer ikisi de aynı anda "Yah!" diyince Seokjin, zafer kazanmışçasına kahkaha atmaya başladı ve kendisinin ve Namjoon'un tabağını alıp salona doğru ilerledi.

"Şu hyung," dedi Jungkook, çatık kaşlarıyla Seokjin'in sırtına ölümcül bakışlar atarken. "cam sileceği gibi gülüyor."

Taehyung bir an şok içinde kalırken ardından dizlerinin üstüne düşerek gülmeye başladı ve "Sen," dedi Jungkook'a. "korunması gereken bir hayvansın."

"Eh," dedi Jungkook, gülerken Taehyung'a hafif bir tekme attı ve yere yığılmasını sağladı. Gerçekten yaşına göre fazla güçlüydü. "sen de pek insan sayılmazsın, Bay Saksofon."

Serserice göz kırptıktan sonra tabağını alıp salona doğru yürüdü ve arkasında mutfak halısının üzerinde yediği laflarla doyan ve ev arkadaşlarına küfreden bir Taehyung bıraktı.

--------

beklettiğim için üzgünüm ama yazamadım çünkü beğenilmiyor gibi hissediyorum bu da hevesimi kırıyor her neyse sırf kendi hevesim düzelsin diye böyle saçma bir bölüm yazdım, umarım eğlenmişsinizdir ve vmin yoktu ama gelecek bölüm telafi edeceğime emin olabilirsiniz~

Sizi seviyorum!

Yorumlarınızı beklemekteyim♡

saxophone :: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin