Göz gözeyken diz dizeyken farklı oluyor ya insanlar.. şuan gördüğüm Feza ile o Cafede bana arkasını dönen Feza aynı değildi.
"Aramızda bir engel göremiyorum " dedi sessizlikten sonra.
Göz rengine baktıkça orada huzur görüyordum."En sevdiğin renk ne Feza? " dedim.
Önce şaşırdı ama cevapverdi.
"Yeşil " dedi. Onun gibi birinden siyah falan beklerim ya da Cafelerine verdiği Bordo falan ama yeşil demişti.
"Neden? " dedim. Herşeyden önce neleri sevdiğini bilmek istiyordum. Aslında böyle şeylerin zamanla istemsizce aklıma kazınacağınin farkındaydım. Böyle şeyler kısa sürüyordu. Yani ilişkilerden bahsediyorum böyle lise sonun sonlarında yaşanan ufak çaplı flörtlerden. Yarım kalacaktık bizde. Ben kendimi ona bırakmaya başladığımda o benden uzaklaşacaktı. Ben ona koştukça o saklanacaktı. Bana yalanlar söyleyecekti. Hatta bazen açıklama bile yapmayacaktı.
Ben odamda saatlerce onu düşünürken o belkide gününü gün edecekti. Sizcede hala bir şans vermelimiydim?"Çünkü yeşil huzur benim için Nisan. Oksijen gibi. " dedi.
"Gözlerin gibi " dedi.Gülümsedim. Ilk defa iltifat almıyordum ama ondan duyduğum en derin sözcüklerdi.
"Sahiden içinde böyle biri mi var?" Dedim.
"Zamanla görürsün. Bana gidiyoruz?" Diye sordu. Aslında sorudan çok haberin olsun gidiyoruz gibiydi.
Çünkü araba hareket ettiğinde ben hayır desemde bir anlamı olmayacaktı.
Geniş bir otoparka girdiğimizde ortasına parkettiğimiz arabanın sağı ve solunda 2 araba daha vardı.
"Nereye geldik?" Dedim sessice.
"Sessiz konuşmana gerek yok. Annem ve babam bu aksam bir davette olacaklar. Ve muhtemelen sabah dönerler" dedi.
"Saat çok erken daha çıkmamışlar bence " dedim.
"Evet babamın arabası burada tanışıyorsunuz zaten sıkıntı olacağını sanmıyorum" dedi.
O kadar rahattı ki deli oluyordum.
Arabadan inip onu beklemeye başladım. Nihayet inip yanıma geldi ve belimden tutup beni merdivenlere yöneltti.
Otoparkın 3 tarafı uzun uzun ağaclarla doluydu ve otopark kapısı dışında bir giriş görünmüyordu.
Girişin hemen karşısında demirden bir merdiven ve asansör vardı sanırım üst kata çıkılıyordu. Alt katta 3 tane kapı vardı."Sağdaki kapı siyah olan Depoya iniyorsun" dedi. Dikkatle incelediğimi görünce.
"Ortadaki Işlemeli kapı mutfak kapısı annem ev içinde yemek kokusundan hoşlanmaz bu nedenle mutfağa giriş sadece bu kapıdan sağlanıyor birde içerden. " dedi.
Bana gülümsedi.
"Buradan da sinema odasına giriliyor. Sigara içmeye çıkarız diye annem kapı açtırdı geçen sene" dedi.
Tam sinema kapısının solundaki geniş siyah kalın demir kaplama merdivenlerden çıkıyorduk. Yukarıya çıktıkça Kahverenginin açık tonlarında büyük bir kapı vardı. Ve yükseklik çokta yoktu. Ama alan çok büyüktü.
Kapıdan girer girmez parlak siyah zeminler dikkatimi çekti ve Zümrüt yeşili ağır bir havası olan kocaman bir salona girdik. Salon üst kata çıkan 2 merdivenin ortasında duruyordu. Ve merdivenlerde zemine inat beyazdı. Bu uyum gözlerime resmen bayram ettirmişti.
"Hoşgeldiniz efendim. Anne ve babanız salonda " dedi güzel giyimli orta yaşlı bir bayan.
Cevap bile vermeden beni tuttuğu gibi salona sürükledi. Otopark tarafından girdiğimiz kapının hizasında kocaman bir kapıda karşıda duruyordu. Ve sanırım ön bahçeye çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Son 2
RomanceBir Eylül rüzgarı geçti Istanbuldan. Birde Nisan sıcağı görelim. Kitap kapağı için canım arkadaşım ve okurum 'Parodyy' ye teşekkür ederim.