BÖLÜM 18

67.6K 5.1K 673
                                    




''Y mi ?'' diye sordu kaşları çatılırken. ''Y diye mi kaydettin onu ?'' diye sorduğu an ise ne diyeceğimi bilemedim. ''Cevap ver Eylem!'' Bağırdığı an kafamı salladım. Sanırım çok fena faka basmıştım. Barış'ın cevabım karşısında beni beklemeden okulun tam tersi yönünde yürümeye başlaması gerilmeme neden olmuştu. Ne yapacaktım ben şimdi? Arkasından bir iki kez seslenmeme rağmen beni umursamadan yürümeye devam ediyordu. Sanırım artık peşinden gitmem gereken bölüme gelmiştik. ''Barış!'' diye bağırarak gittiği yöne doğru koştururken gözden kaybolmasıyla göz yaşlarımı tutamadım. Sokağın ucundaki parka doğru yürüdüm ve banka oturarak ağlamaya devam ettim. ''Mahvettim her şeyi...'' diye fısıldadım yine kendi kendime. Kırılmıştı bana. Haklıydı da üstelik. Hangi akla hizmet Barış'a yaptığım muameleyi o gereksize de yapmıştım ki?

''Mendil?''

Duyduğum ses ile sol tarafıma doğru dönerken bir çocuğun elindeki mendili bana doğru uzatarak yüzüme baktığını gördüm. ''Teşekkürler.'' diyerek uzattığı mendili aldım ve umursamadan sümkürdüm. Bir an için mendili çocuğa geri vermek istesem de bunun nezaket açısından iyi bir şey olmayacağı kanısına vararak vazgeçtim. ''N'apıyorsun burada?'' diye sordu bu kez. Kaşlarımı çatarak ''Ağlıyorum. Kör müsün?'' diye sorduğumda kahkahası kulaklarıma doldu. ''Pekala.'' O an kafamı kaldırdım ve çocuğun yüzünü inceledim. Yakışıklı sayılırdı. En azından gamzeleri onu çekici gösteriyordu. Tekrar önüme döndüm ve Barış'ı düşünmeye devam ettim. Yaptığım bu hödüklüğü nasıl düzeltecektim ki?

''Neden ağlıyorsun?'' diye sordu bu kez gamzeli çocuk. Deminkine nazaran daha sert bir bakış atarak çocuğa doğru döndüğümde ellerini teslim olur gibi kaldırdı. ''Tamam, sormadım say.''

''Sorma zaten bi' zahmet.'' dediğim an öne doğru eğildi ve işaret parmağıyla yüzümde bir yeri işaret etti. ''Ne var be? '' diye sordum sertçe. Gülümsedi. ''Sümük kalmış.'' Elimdeki mendili hızla burnuma götürürken gözlerimi devirmeyi de ihmal etmedim. Burnumu iyice temizlediğimden emin olduktan sonra mendili yandaki çöp kutusuna fırlattım. Gözlerimi sildim ve ayaklandım. Çocuk da benimle birlikte ayaklanırken elini uzattı. ''Bu arada ben Doğu. Aynı okuldayız sanırım, seni bir iki kez görmüştüm. Ağladığını görünce de geçip gitmek istemedim açıkçası.'' Bu hareketi kibarca olduğundan ve mendilini benimle paylaştığından olsa gerek kabalık etmek istemedim. Uzattığı elini sıktım. ''Ben de Eylem. Görmedim seni daha önce?''

''Yeniyim.'' diyerek ensesini kaşıdığı an Barış canlandı gözümde. Gözlerim yeniden dolarken kafamı başka tarafa cevirdim. Nasıl barışacaktım ben şimdi onunla?

''Güzel. Öyleyse görüşürüz.'' diyerek yürümeye başladığımda '' Eylem! '' diye seslenerek durdurdu beni. ''Okula diyorum, beraber gidebilir miyiz? Yolları tam bilmiyorum da... ''

Kafamı sallayarak bir adım attığımda yanımdan yürümeye başladı.

''Neden geldin bu okula?'' diye sorduğum sırada birinin omzuma hayvan gibi çarpması sonucu yeri boylamakta gecikmemiştim. '' Yuh! Ayı! '' Doğu hemen elini uzatarak beni yerden kaldırırken bana çarpan çocuk arkasını dönmeye tenezzül bile etmeden yürümeye devam ediyordu. Arkadan gördüğüm kadarıyla iri yarı, uzun bir çocuktu.

Yumruklarını sıkıyordu.

''İyi misin?''

Kafamı salladım ve üzerimde gördüğüm tozları elimle silkeledim. ''Böyle ayı gibi yürüyüp durmasalar yolda, daha iyi olacağım. Zaten canım burnumda, silahım olsa çıkarır vururdum şimdi bu deve dikenini, o derece... Hayat resmen üzerime oynuyor bugün ya!'' Doğu gülümsedi ve ''Boşver, gel hadi.'' diyerek koluma dokundu. İtiraz etmeden yürümeye devam ederken aklıma dolan bir düşünceyle duraksadım.

X KİŞİSİ (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin