Mor çiçeklerin yeşili sakladığı bir yerdeyim. Bir yerlerde geziyorum ama neresi olduğunu bilmiyorum. Tek başıma geziyorum öyle. Hiç kimsecikler yok burda benden başka. Mor çiçeklerinin olduğu bir yerde yürüyorum . O kadar güzeller ki bu mor çiçekler ,hep dursam hiç ayrılmasam . Aydınlık bir yer,güneş kendini bulutların arasına saklamış sanki. Güzelliklerin adı burdaymış. Bir yerlerde ırmak var. Akıyor mor çiçeklerin arasından. Mavisi o kadar güzel ki. Oraya doğru ilerledim. Elimi o suyun içine soktum. Şeffaf bir su. Hissedilmeyecek durumda. Biraz yanından ilerleyince karşıya geçmek için küçük bir köprü kurulmuş. Ağaç bir köprü. Kenarları siyah ,ortası ise kahve tonları. İşte öyle bir köprüden geçiyorum karşıya. Su seslerinin arasından. Yukarıya doğru baktığımda gördüğüm kuşlar var. Uçuyorlar özgürce. O kadar güzel ki burası. Mutluluk diyarı. İlerliyorum ırmağın kıyısından. Irmağın sonunu görüyorum. Şelale oluyor. O kadar güzel akıyor ki aşağıya doğru. Kenarına geçiyorum.
O yeşil ve mor alan kum rengi kayalarla sonlanıyordu. İzliyorum hayran hayran burayı. Büyük bir kazan(şelalenin biriktiği yer ) oluşmuş şelaleden. Gerisi tepelerle birlikte yeşil bir alan. Tebessüm ederek izliyorum burayı. Sonra bir ses geliyor. Annemin sesi :-Sude,kızım.
Annemi göremiyorum ki. Ses yakınlaşsa bile göremiyorum annemi. Bir tek ben varım burda. İyice yakınlaşmış ,hâlâ göremiyorum. Ve birden bire sabit bir yerde durdu annem. Oradan sabit bir sesiyle seslenmeye başlamıştı. Boşluğa arkamı döndüm. Annemi aramaya başladım. Ve birden bire ayağım boşluğa denk geldi. Düşüyorum.
Bir sıçrama yaşadım o anda. Yere düşmeme bir gıdım kalmıştı. Gözlerimi bir an aniden anneme çevirmiştim. Gözlerim buğulanmıştı. Ellerimle istemsiz bir şekilde gözlerimi ovalamaya başlamıştım. Annem o sıra konuşmaya devam ediyordu :
-Anam ben anlamıyorum ki ,yatar yatmaz nasıl uykuya dalıyorlar. Senin gibi kafa bende de olsa keşke.
Söyle bakayım düştüm mü vuruldun mu ?Daha hiç ayılmadan annemi dinliyordum. Harbi ya nasıl anladı benim düştüğümü. Meraklı gözlerle sordum :
-Ay annem nasıl anladın ya düştüğümü ?
-Anneyiz biz anlarız.
-Yetenek meselesi diyorsun yani.
-Hayır. Anne gücü diyorum.
-Meslek gücünün sırrından bir kere ver o zaman. Nasıl anladın benim düştüğümü?
-E kızım. Söylemeye gerek var mı ,sıçrayarak uyandın ya.
-Haa oda doğru. Sıçrayarak uyandım uykumdan değil mi?
-Ha şunu bileydin. Senden çok ben biliyorum.
-E anne gücü.
-Ay her neyse. Hadi kalk da üstüne doğru düzgün bir şeyler al ,sonra da pazara git.
-Tamam üstüme bir şeyler giyinirim de niye pazara gidiyorum ?
-Çiğköfte yapıcam. Aysun' larda gördüm. Hazır almışlar. Canım istedi. İsteyemedim. Kendimize yapak da akşamda babanlar da yer.
-Tamam, ne eksik?
-Yeşillik alacaksın. Bir tutam maydanoz ve marul. Sen şimdi hazırlan. Bende parayı ayarlıyım. Tamam.
-Oldu. Hemen.Ayağa kalktım. Odama geçtim. Üstüme rahat olsun diye ,bir gül kurusu rengi badi ile siyah bir eşofman altı aldım. Yazmaların olduğu yerden yine gül kurusu renginde kumaş bir şal aldım. Üzerimi değistirdim. Şalımı yapıp asker yeşili belden sıkmalı ince dekarımı aldım. Giyindim ,aynaya bakıp "Artık hazırım. " dedim.
Odamdan çıktım. Oturma odasına girdim. Saate baktım. 13:15 geçiyordu. Buçuğa yetiştirim ,dedim kafamdan. Sonra kapıya çıktım. Beyaz ,pembe çiçekli wanslarımı giydim. Ve annemi beklemeye koyuldum. Annem geldi. Parayı verdi. Ve verirken de şunları söyledi :
-Sude ,evde patates de kalmamış kızım. Gitmişken onlardan da al olur mu ?
-Tamam ,peki anne.
-Fazla oyalanma tamam.
-Yok annem bekletmem.
-Hadi bakalım.Merdivenden aşağıya indim...
Öyle böyle derken dışarıya çoktan çıkmıştım. Evimiz güneşe ters düşen tarafta olduğu için güneş geç değmisti tenime. Dün ki sıcaklıktan biraz daha sıcaktı hava . Mevsim yaza doğru olduğu için.
Pazar aslında uzak değildi. 5-10 dk 'lık bir süresi vardı. Yolun üstüne kurulan küçük bir pazar var. Orası da bu günler kurulur zaten. Neyse yürürken parkı gördüm. İlerledim. Marketin yanından arkaya doğru geçtim. Marketin arkasından yolun kar şı sı na ge çe cek tim kiii "Oo MY GOooT" , son model olmalı şöyle gri-siyah rengi karışımı bir jeap (jip) ,o kadar havalıydı ki bu jeap. Havasıyla az kalsın ki bana çarpacaktı. Allah' ım elimi kalbime götürmemle ve bedenimi geriye atmam bir oldu.
Jeapte birden durmuştu zaten. İçindeki de benim gibi korkmuş olmalıydı. Fazla uzatmadan elimi Pardon manasında kaldırdım. Ve bir şey olmadı manasında ufak bir tebessüm ettim. İçindeki bana tebessüm ederek başını öne doğru eğdi. Sonra yoluna devam etti.
Korkum devam ediyordu ama benim bir sakarlığım olmalıydı. Sağa sola bakmadan hareket etmiştim. Jeapin nereye gittiğine bakmadan yoluma devam ettim. Pazarın yakınlarına doğru insan ses uğultuları çoğalıyordu.
Ve pazara girmiştim. Bağıranlar, orda burda duranlar,pazarlık yapanlar, etrafına bakıp gezenler...
Kalın kalın kurulmuş , yarı açık dastarlar etrafı biraz biraz aydınlatmaya yetiyordu. Bazı yerleri ise beyaz torbalardan yapılmış dastarlar iyice aydınlatabiliyordu. İşte böyle bir yerde etrafıma baka baka yürümeye başladım. Çeşit çeşit bağıran insanlar vardı. Bir de bazı yerlerde pazarlarda kadınlar çalışır ,fakat burada yanlızca erkekler çalışırdı.
-Sıcak sıcak havalarda soğuk soğuk karpuz.
-Gel gel gel kumaşlara gel.
-Bay bayan ,çocuk eşofmanlar 20 TL.
-Elma 1,50 ,elma 1,50İlerlemeye devam ediyordum. Hem yukarıya doğru çıkıyorum ,hem de dikkatlice tezgahlara bakıyordum. İlerleye ilerleye yeşilliklerin bulunduğu tezgahı gördüm. Oraya doğru ilerledim.
-Bakar mısınız?
Pazarcı esnafların ağız dilleri ya işte:
-Ne vereyim ablama?
- Şey ,ben bir tutam maydanoz ve taze marul alıcaktım.
-Tamam abla..Arkalardan poşet alarak taze ,yeşil yeşil şöyle bir tutam maydanoz koydu. O poseti bana verirken, ben de parasını verdim. Ve oradan "Hayırlı işler " ,diyerek uzaklaştım.
Yukarıya doğru çıkmaya devam ettim. Ve tabi dikkatli bakışlarada. İlerlerken ilerlerken sebzelerin bulunduğu ve içinde patateslerin de olduğu tezgahı gördüm. Oraya doğru gittim. Patatesten bir buçuk kilo alarak yeniden oradan uzaklaştım. Yukarı doğru çıkmaya devam ederken pazarın sonlarında bulunan tezgahların içinden marulu gördüm. Oraya gittim. Marulların tazelerinden istedim. Aldım. Parasını verdim.
Ve geldiğim yerleri bu sefer aşağıya doğru inmeye başladım. Başıma gelecekleri bilmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATA DAİR "ZAAFIMSIN"
Roman d'amourRoman: Zengin ve fakir ilişkisiyle başlayıp ve birbirlerini tanıdıkları andan itibaren borç meselesi ve intikam ile aralarındaki bağ daha da kopamaz hale gelecektir iki karakterimizin. Eğer olayların nasıl geliştiğini merak edip öğrenmek istiyorsan...