Kahvaltımızı yaptık annem ile ,ve sonucunda ağırlık çökmüştü üzerime. Hiç bir şey yapmasam ,öylece arkama yaslanıp kalsam. Ne kadar güzel olurdu değil mi? Annem seslendi o anda çok kibar bir sesiyle:-Sude hanım ,çayımızdan bir bardak daha alın lütfen. Hatta isterseniz çayın yanına bir şeyler daha ikram edebilirim. Çikolata, bisküvi,kraker...
-Ayy annem. Gerçekten beni mi düşünüyorsun sen? Olabilir ,bir bardak daha çay ve onun yanına bir şeyler daha alabilirim.
Annem o anda sinirlenmişti sanki. Gözlerini sola doğru kaydırdı. Niye sinirlenmişti ki sanki birden bire. Ne dediyse kabul ettim. Kötü bir şey mi sanki ? Ama öyle bir sesle seslendi ki bana :
-Sude ,beni sinirlendirme ,alırım ayağımın altına , kalk kız hâlâ önümde yayılıyor.
Allah' ım, annemin sinirlenmesi beni korkutmuştu. Nasıl bir korkuysa ayağa fırlamıştım. Ayaklarım geriye doğru hareket etmişti. Devam etmişti annem:
-Çabuk ,yaylanmayı bırak önümde. Şunları topla ,daha bir sürü iş var.
-Tamam, sakin ,sakin annecim yapıcam,tamam sakin.
-Tamam bekliyorum.O anda sakinleşip yani korkumu yenip yeniden rahat ,huzur dolu ,sıcacık bir yatak gibi o sandalyeye oturdum. Oturduğum yerden tabakları ve bardakları tepsinin içine yerleştirmeye başladım. Rahatlığım o kadar müthişti ki ,yavaaaş yavaş ,gevşeye gevşeye hareket ediyordum. Emin olun ki ergen kızlar yanımda halt etmiş diyebilirdim. Ve o anda evin içinde kulağımı çınlatan ve yankı olarak dolaşan korkunç sesli bağırtı çıkmıştı ağızdan:
-SUDEE!!!
Ayağa kalkmam ,tepsiyi elime almam ,tezgahın oraya koymam eminim ki 3 saniyemi almamıştı. Ve şuna da eminim ki annem olan Meryem Sultan ,hareketlerimi görünce (dilimce) çatlamıştı.
Hemen masanın üzerine duran kahvaltılıkları da alıp buz dolabına koyduktan sonra bulaşık önlüğünü taktım üzerime. Musluğu açıp başlamıştım yıkamaya. Korkudan daha beter suçluluk duygusu vardı üzerimde. Uyandım musluğu açık bırakıp hayellere daldım. Sonra rahatlığa düşüp kendimden geçtim. Gel de şimdi suçlusu duygusuna girme. Bazen diyorum ki kendi kendime acaba ben ne zaman şu ev kızlığına alışacağım.
Neyse ben hem yüreğimden suçluluk duygusunu düşünürken hem de bulaşıkları yıkarken ,annemde :
-Ben bir Aysun 'lara gidiyim ,diyerek sessizce çıkmıştı evden. Aysun ,yengem olur,yani annemin eltisi. Annem ara ara oraya gider. Zaman geçirir ve geri gelir öyle.
Ben bulaşık yıkamanın sonuna doğru yaklaşmıştım. Son iki parçayı duruluyordum. Onlarda bittimi işlere iyice girisiyordum. Aklımdan şarkılar geçirmeye başladım.
"Hançer olsa ellerin bağrıma basarım,
Kor ateş olsa gözlerin ben yine yanarım,Bir taraftan bir tarafa ,savurdu hayat
Elde kalan biraz acın ,bir de kırık kalpDağların karları erimeden gel
Yazım senin ,kışım senin yâr
Hasretin boynuma dolanmadan gel
Adın cennet ,gözlerin bahar.(TAŞKIN \BAHAR)"
Şarkıyı söyleyip bitirene kadar ben odama gidip oradan elektrikli süpürgeyi alıp antreye getirmiştim. Orada ki prize takıp fişi süpürgeyi çalıştırmaya başladım. Eee tabi canım , şarkıya başladık ,daha durur mu ağzımız ,bağımlılık yaptı ,devam ediyor söylemeye.
"Atın beni denizlere
Vermeyun ellerine oyyy
Zaten hasret kalmişidum
O deniz gözlerune...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATA DAİR "ZAAFIMSIN"
RomansaRoman: Zengin ve fakir ilişkisiyle başlayıp ve birbirlerini tanıdıkları andan itibaren borç meselesi ve intikam ile aralarındaki bağ daha da kopamaz hale gelecektir iki karakterimizin. Eğer olayların nasıl geliştiğini merak edip öğrenmek istiyorsan...