Yürüyorum...
İlerledikçe derinleşip kararan sokakta korkak adımlarla ilerliyordum. Bu sokağa hiç girmemeliydim ama eve giden en kestirme yol buydu ve saat iyice geç olmuştu. Gözlerimi karanlıkta bir şeyler görebilmek için olağanca açmış sağa sola baka baka hızlı adımlarla ilerliyordum.İlk defa o tonlarca para verdiğim topuklu ayakkabılarıma lanet ediyodum. Çünkü bu karanlık ve sessiz sokakta yerimi açık ve net belli ediyordu. Kısa deri eteğim ve göbekte biten bluzum vücudumu tüm ayrıntılarıyla açıkça ortaya seriyor ve gayet davetkâr duruyordu.
Topuklarımı yere usul usul bırakırken iyice karanlığa dalıyor ve gittikçe daha da ürküyordum.
Ve birden duyduğum kahkaha sesiyle irkildim. Ardından birkaç küfür homurdanmaları. Olduğum yerde durakladım ve etrafıma göz attım. Kimsecikler görünmüyordu. Bir kaç adım daha attım.
Hah işte ordalar Karanlık Park'ın serseri topluluğu...
Kimisi yüksek kaldırıma oturmuş sigara içiyor, kimisi ayakta telefonla konuşuyor...
Yaklaşık yedi sekiz kişiler hepsi de koyu renk pantolon giymişler. Ve gayet ürkütücü duruyorlardı. Olduğum yerde durakladım saat baya geç olmuştu. Geri dönüp diğer sokaktan dolaşmak epey vaktimi alacak gibi duruyordu. Birbirleriyle dalaşıyor olmalarından faydalanıp sessizce yanlarından geçebilirim diye düşünüyordum. Hemen yanıma aldığım uzun siyah polarımı üzerime geçirdim ve fermuarını boğazıma kadar çektim cebinden bereyi çıkardım kafama geçirdim ve altından sarkan iplerle bereyi boğazıma sabitledim. Daha sonra şalımı alıp sadece gözlerim görünecek kadar yüzümü gizledim. Ama kısa eteğimden dolayı sergilemek zorunda kaldığım bacaklarım hâlâ tüm ihtişamıyla ortadaydı. Ellerimi cebime attım ve başımı öne eğdim. Hava soğuk değildi. Bu paltonun içinde korku ve heyecanın da etkisiyle oldukça sıcaklamıştım. Korkak adımlarla onlara doğru ilerliyordum. Başımı hafifçe kaldırıp onlarla aramdaki mesafeyi kestirmek istedim. Ancak tam başımı kaldırdığım sırada telefonla konuşan o çocukla göz göze geldim. Beni baştan aşağıya süzdü Ve dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.Bir kaç şey daha söyleyip telefonunu kapattı.
Bu davranışı zaten fazla olan korkumu iyice körüklemişti. Ama yürümeye devam etmeliyim. Eğer geri dönersem daha çok dikkat çekerdim.
Diğerlerinin yanına oturdu. Ve konuşmalar bir anda kesildi. İşte dakikalar sonra neler olacagını tahmin etmek hayatımın imtihanı gibiydi. Kalbim kulaklarımda atıyor ve sıcaktan yanıyordum adeta. Adımlarımı daha da hızlandırdım.
Ama aramızda bir iki metre kalana kadar öncesinde aralarından iki tanesinin orada olmadığını fark etmemiştim.
Sahi nereye gitmişti o ikisi ??İyice gerilmiş bir yay gibiydim. Birisi "Böö" dese çığlığı kesin basardım.
"Aman canım kesin sigara falan almaya gitmişlerdir."Bunları düşünürken aynı zamanda da onların oturduğu kaldırımın tam önünden geçiyordum.
Birisi cebinden çakmak çıkardı. Ve sigarasını yakıyordu. Çakmağın alevi yüzüne vurunca çaktırmadan baktım. Siyah koyu renk gözleri ve alnına dağılmış koyu renk saçlarıyla gayet ilgi çekici duruyordu. Ama onlar bu parkın serserileriydiler. Ona baktığımı fark etmiş olacak ki sigarasını eline aldı ve başladı ıslık çalmaya yavaş yavaş mırıldanıyordu kesik kesik...
Bu lanet ıslık beni iyice geriyordu. Sonunda bayılmadan önlerinden geçebilmiştim. İşte şimdi arkamdaydılar. Görüş alanımdan çıktılar. Ben de kalp ritmimi düzene koymaya çalışıyordum. Ve bir daha böyle bi aksiyon yaşamamak için bu sokağa girmeyeceğime dair kendime sözler veriyordum.
Sokağın sonuna gelince sıcaktan pişmek üzere olduğumu fark ettim. Şalımı çıkardım bereminde boğazımdaki bağlarını çözüp paltomun cebine koydum ve paltomun önünü açtım. Derin bir nefes alıp verdim. Rahatlamıştım tâ ki o sesi duyana kadar.
"Haklıymısşın Yengeç gerçekten de süt gibi kız "
Ahh! Hayır olamaz o iki serseri tüm esaretleriyle beraber karşıma izbandut gibi dikilmişlerdi. Kalbim yine kulaklarımdan fışkıracak gibi atıyordu. Ne yapmalıydım. Geri dönsem diğerleri hâlâ oradaydılar. Ve eminim geçmeme izin vermezlerdi. Hemen arkamı kontrol ettim. Şuan sokağın başında birini görmek için neler vermezdim ki...
Önüme döndüm sağdaki biraz daha uzun boyluydu. Yanındaki de telefonla konuşan çocuktu.
Uzun boylu olan bir adım yaklaşınca ben de kendimi bir iki adım geri çektim. "Ştt korkma güzelim azıcık eğlenelim" dedi. Ve biraz daha yaklaştı diğeri de sağıma geçmişti sol tarafımda ise duvar vardı. Korkudan gözlerim ikisi arasında mekik dokuyordu.
"Korkma kız bi şey olmaz." Dedi ve gülmeye başladı sağımdaki. Diğeri de elini uzatmış ve saçıma dokunmuştu. Hemen elini ittim ve "Uzak dur" diye çıkıştım. Bağırmamla birlikte "Sakin ol " dedi. Diğeri sağdan yavaş yavaş yaklaşıyordu. Kalbim duracak gibiydi belki de aralardan koşarak uzaklaşabilirim diye düşünüyordum.
Tam arkamı dönüp koşmaya hazırlanıyordum ki birden kolumda bir el hissettim. Kolumu kurtarıp koşmaya başladığım sırada ilerde iki çocuğun daha bana doğru yaklaşmakta olduklarını gördüm. Durdum ve olduğum yerde olanca gücümle nefesimi içime çektim ve tam bütün hızıyla dışarı bırakıp çığlık atmak üzereyken bir el sıkıca ağzımı kapadı. Ve belimi kavradı.
Çırpınmaya ve topuklarımı yere vurmaya başladım. Ama nafile biri beni görse bile yardım edemezdi 4 kişiydiler.
Gözyaşlarım sel olup gamzemden aşağı doğru yok çizip akarken usulca kulağıma eğildi. "Kurtulabilecegini mi sanıyorsun yakaladım artık benimsin " dedi ve güldü. Daha sonra burnunu boynuma gömdü ve "Çok güzel kokuyorsun " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
ChickLitBirazdan başıma gelecek onca şeyden habersiz gittikçe derinleşen karanlık yolda yürüyorum... Ve bir kaç kahkaha sesi duyuyorum, bir kaç erkek sesi. Yaklaşıyorlar yavaş yavaş...