18.Bölüm

213 9 27
                                    

Bölümü okurken şarkıyı dinleyebilirsiniz. Aslında İngilizce veya Fransızca koyacaktım ama anlamlarını bilmediğim için bölüme uyup uymayacağını anlayamazdım. Bu yüzden Türkçe koydum. Sadece Dipper'ın olduğu yerlerde okursanız daha etkili olacaktır. ;)
Her neyse keyifli okumalar.

Odadaki tozlar güneş ışığında belli oluyordu. Yatağın verdiği rahatsızlık ve derin sessizlik huzursuz ediyordu. Sağımdaki sehpanın üzerinde duran yemek tepsisi hiçte davetkar değildi. Gerçi o gittiğinden beri hiçbir şey davetkar değildi. Ona bu kadar çok bağlandığımı bilmiyordum. Bilememiştim. Gidişinin ardından bir hafta geçmişti. Bir haftadır gülmüyordum. Benim için ondan başka bir şey yokmuş ve ben bunu fark edememişim. Onu ben öldürdüm. Benim yüzümden öldü.

Bazen ölmedi diyorum,yaşıyor. O ölemez. Büyükannem bana melekler ölümsüzdür demişti. Melanie ölemez,melekler ölümsüzdür. Güneşini kaybetmiş gökyüzü gibiyim onsuz. Kanatsız kuş gibiyim. Varım ama yok gibiyim. Ben onsuz olamıyorum.
Eğer Mabel gelip durdurmasaydı beni şuan kavuşmuştuk biz.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp saate baktım. Vakit gelmişti. Yavaşça doğrulup dolaba yürüdüm. Siyah bir tişört,siyah pantolon,siyah hırka ve Melanie'nin bana aldığı siyah bere....Üstünde baş harflerimiz var. Üzerimi giyinip dışarı çıkıyorum. Hava soğuk. Yılbaşına son bir ay. O yok...Derin bir nefes alıp yürümeye başlıyorum. Mezarlık görüş alanıma girmiş durumda. Adımlarım geri geri gidiyor. Öldüğünü kabullenmek istemiyorum. Yeniden derin bir nefes alıp yürüyorum. Bu aralar elimden gelen tek şey bu derin bir nefes almak...Siyah kapıdan içeri giriyorum. Burası dışarıdan bile soğuk. Adımlarım arttıkça gözlerim doluyor. Boğazımdaki düğüme aldırmadan yutkunuyorum.

Ve orda karşımda. Uyuyor meleğim. Yanına gidip oturuyorum. Öylece bakıyorum önce. Gökyüzünde kargalar var. Sitem ediyorlar ölüme.
"Üşüdün mü? Hava soğuk. Dikkat et. Çorba yapmayı bilmiyorum ben. Bakamam sana."yüzüme buruk bir gülümseme çöküyor. Gözyaşlarımı elimin tersiyle siliyorum. Ve devam ediyorum;
"Büyükannen seni merak ediyor Melanie. Özlüyor. Bence hemen dönmelisin. Eğer biraz daha geç kalırsan sıkı bir azar işitirsin. Biliyor musun sinemaya yeni bir film geldi. Iki kişilik bilet alıp gittim. Bir koltukta ben vardım diğerinde resmin. Duygusal bir filmdi. Ağladım. Tuhaf değil mi? Ilk kez bir aşk filminde uyumadım. Gerçi ağlamam için bir filme ihtiyacım yok. Sebebim çok benim. Güneş doğmuyor mu ne? Güzel değil artık dünya. Sevilesi değil kediler,bakılası değil denizler. Hayat çok boş. Baksana kargalar bile sıkılmış yaşamaktan. Sen severdin değil mi onları? Şimdi anladım neden üzgün olduklarını sen yoksun sevgilim. Yokluğun çok acıtıyor."bu kez de burnum akmıştı. Hırkamın koluna burnumu sürttüm. Şımarık oğlan çocukları gibiydim.
Pasaklıydım ama umrumda değildi hiçbir şey.
"Ölüm diyorum sevgilim elbet bir gün herkes ölecek ama sana yakışmıyor sana gitmeler. Gelsene yanıma,gülsene yine bana. Seninle uyumak istiyorum yeniden. Saçlarınla oynamak istiyorum. Yeniden beni sev istiyorum. Çok şey istemiyorum ben sadece seni istiyorum. Çok geç fark ettim seni sevgilim. Ya çok geçti kavuşmak için ya da fazla erkendi karşılaşmamız. Bilmiyorum. Senin için cenaze töreni yaptılar. Ben gelmedim. Gelemedim. Sen ölemeyecek kadar güzeldin sevgilim. Neden cevap vermiyorsun? Yoksa küs müyüz? Küsme sevgilim. Sen hep gül sana gülmeler yaraşır."deyip mezar taşını öptüm bu kez. Bir süre öyle kaldım. Mezar taşına oymuş gibi sarılıyordum. Kokusunu içime çekmek istemiştim. Oysa ki tek aldığım koku toprak kokusuydu. Deniz kokulum kokusunu toprağa teslim etmişti. Son kez baktım ve mezarına ve şöyle dedim;
"Ve senin mezarında güller kururken ben gözyaşlarımla yeşerttim hayallerimi."

Sanki son bakışım olduğunu biliyordum. Son kez konuşmuştum onunla.

Ellerimi cebime koyup yürümeye başladım. Sokak sessizdi. Köpek havlamaları olmasa terk edilmiş bir kasaba gibi olacaktı. Hırkamın önünü çekip yüzümü hırkama gömdüm. Gözlerimin acıdığını hissediyordum. Aldırmadım. Eve geldiğimde hava kararmak üzereydi. Yavaş adımlarla odama geçtim. Hırkamı çıkarıp kendimi yatağa attım. Bir müddet tavanı izledim. Sesli bir şekilde nefes alıp verdim. Yataktan kalkıp dolabın üstündeki kutuyu aldım. Tekrar yatağa oturup kutuyu açtım. Müzik çaları kulaklarıma taktım. İçinde yüklü olan tek şarkıyı dinlemeye başladım.

Bu şarkıyı Melanie dinletmişti bana ilk kez. Aynı kulaklıktan dinlemiştik sonra uyuyakalmıştık. Sabah uyandığımızda şarkı çalmaya devam ediyordu. "Bizim şarkımız olsun bu şarkı."demişti bana. Şarkı kulağımda yankılanırken yüzü gözümde canlanıyordu. Hırkasını çıkardım sonra kutudan. Alıp kokladım doyasıya. Bu kez kan kokusu vardı burnumda. O kokmuyordu artık. Şarkı bilmem kaçıncı kez tekrar ederken ben kutudan ona aldığım defteri çıkardım.

Bu defteri ilk kez okuyacaktım. İçine neler yazmıştı bilmiyordum. Heyecanlanmıştım. Benimle konuşacaktı sanki. Bana yazdığı kelimeler kalbimde bir yer edinecekti kendilerine. Defteri açıp sayfaları çevirmeye başladım. Çizdiği resimlere baktım. Parmaklarımla okşadım. Ona bu defteri verirken bir mektup yazmıştım. İçine koymuştum. Şöyle yazıyordu mektupta;

Ben çizemedim hiçbir zaman senin gibi. Söyleyemedim de. Yazdım sadece. Ben buraya hayallerimi yazdım sen de hayallerini çiz.

Çizmişti işte. Hayallerini çizmişti. Çizdiklerine baktım. Hayallerine. Sayfaları çevirirken bir yazı çıktı karşıma.

Sevgilim,
Bu defteri verirken hayallerini çiz demiştin bana. Çizmedim. Çizemedim. Benim tek hayalim sensin çünkü. Senden başka hiçbir şeyim yok benim. Ama sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin. Okutmayacağım sana. Eğer bunu okuyorsan ölmüşümdür ya da sen okuduğun için az sonra öleceksindir. Ama kıyamam ki ben sana. Kim kıyar hayallerine. Seni seviyorum. Beni bırakma.

Resmen anlamıştı. Hissetmişti. Öldüm demişti. Onun yokluğu iyi gelmiyor bana. Iyi değilim ben onsuz. Yapamıyorum. Yatağa yatıp kıvrıldım. Dizimi karnıma çekip ağlamaya başladım. Gözlerim yavaş yavaş kararıyordu. Kendimi uykuya bırakmaya karar verdim. Uyumak istiyordum. Çünkü uyumak bir nevi ölmekti.

***Mabel***
"Dipper... O iyi değil Wendy. Çok endişeleniyorum. Intahar etmeye kalktı. Ya yine aynısını yaparsa?"

"Merak etme Mabel. Biz onun yanında oldukça kendine bir şey yapmaz. Buna izin vermeyiz."

"Bilmiyorum Wendy. Ve... Ve korkuyorum."

"Korkma."deyip gülümsedi. Kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu. Şu son zamanlarda yaşadığım olaylar eski sevgilimin kuklalarıyla öpüşmesinden daha garip.
Dipper. En çok onun için üzülüyorum. Eğer vaktinde gitmesem şuan iki kişilik yas tutacaktık.
"Ölenin Melanie olduğuna emin miyiz?"dedi Wendy. Şaşırmıştım. Ne demek istemişti anlamamıştım.

"Nasıl yani?"dedim. Şaşkınlığımı belli ederek.

"Sonuçta cesedin yüzü gözükmüyordu."

"Melanie'nin kanını buldular yerde."

"Ben buna inanmıyorum. Doğru düzgün otopside yapılmadı zaten."

"Aslına bakarsan haklısın. Yeniden otopsi yapılmalı."

"Gidip Şerif ile konuşacağım. Gerekirse savcılığa da gideriz. Ben Melanie'nin öldüğüne inanmıyorum."

"Mantıklı. Yani sadece bir hırka ve kan lekesinden bunları çıkaramazlar. Belki Melanie de ordaydı ama eminim o ölmedi."

"İşte tam olarak bundan bahsediyorum."

"Pekala. Birlikte karakola gidelim. Ama bundan Dipper'a bahsetme. Eğer bu teori yanlışsa üzülsün istemiyorum."dedim. Bunu dememle Wendy "merak etme" dercesine baktı. Oturduğumuz yerden kalkıp Karakola gittik.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 27, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

IM IN LOVE WITH YOU,DIPPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin