Hafif bir sabah rüzgarı ; bozkır denizindeki kuru ve sarı çalıları ileri geri yavaşça sallıyordu. Masmavi bulutsuz bir gökyüzünün altında kuru toprak kokusu bütün bozkıra hakim olmuştu.
Bacaları tüten irili ufaklı 20 tane çadır bu sarı denizde ki küçük adaları andırıyorlardı.
Tulga uyandı iri ve parmakları nasır tutmuş elleriyle kendini tokatladı. Kalktı ve biraz üstüne başına çeki düzen verdikten sonra doğru kendini çadırın dışındaki yalağın önüne attı. Elleriyle yalağa doğru eğilip yüzüne su serpti, tam doğrulduğu sırada arkadan bir el ensesini tuttu ve onun başını yalağa doğru ittirmeye başladı Tulga tek hamlede ensesindeki elden kurtulup o eli yakaladı ve omzunun üzerinden arkasındaki kişiyi yalağın içine doğru fırlattı gözleri ciddi ve her an kavgaya hazır bir şekilde öfkeli bakıyordu . Yalakta ki suyun içine düşen kişiyi görünce birden bu ifade değişti ve Tulga gülmeye başladı . "Ulan Adrı , bre hiç mi vazgeçmezsin benle güreş tutmaktan. 8 yaşından beri her gün deniyorsun. Ben seni yenmekten bıktım sen yenilmekten sıkılmadın."
Adrı hızlıca yalaktan çıkmaya çalıştı ama olmadı. Bir kaç kere debelendi en sonunda Tulga Adrıyı omzundan tutup yalağın içinden çıkardı. Sabah hava soğuktu tabi yalağın içinde ki suda soğuk olduğu için Adrı titremeye başladı üstü başı sırılsıklamdı. Yüzündeki o morali bozuk ifadeyle
"En azından deniyorum, azimle sıçan at kayayı deler .""Hadi Adrı hadi , hasta olacaksın git şu üstündekileri değiştir kurulan. Dün sabaha kadar şu Tengrinin oğluyla uğraştık yorgunsundur , gir karının sıcak koynuna uyu "
"Madem hepimiz yorgunuz Tulga sen neden ayaktasın o zaman ? "
"Hani bu obada bir gök börü var , obanın en güçlüsü oluyor sabah kalkıp köyde ki vaziyeti ve çevreyi kontrol etmek gibi bir görevi var .Hatırlıyor musun ? "
"Peki tamam asil kanlı yüce göt börümüz Tulga ,beni burada istemiyor bende gideyim çadırıma da karımla sabah sabah sevişeyim. Seninde burada tek başına aletin donsun."
Adrı cümlesini kurduktan sonra Tulga'nın bakışlarının sertleştiğini fark etti. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken her yerinden su damlaları yere akıyordu .
Tulga kendi kendine elini çenesine koyup söylendi " Lan her şey bitti birde bu soytarıyla uğraşıyorum ."
Tulga önce yayan olarak obanın çadırlarını kontrol edecek ve gece nöbetine kalan erini nöbeti bittiği için çadırına yollayacaktı. Sonrada yanına 5 er alıp keşfe çıkacak obanın yakınlarını gözlemleyecekti. Nede olsa burası bozkır deniziydi son hakanlarının ölümünden beri ortada bir otorite yoktu. Boylarda zaman zaman çıkan anlaşmazlıklar ve kıtlık yüzünden başka bir boyun obasını yağmalamaktan geri durmuyorlardı. Bütün bunlara bir de zaman zaman akın yapan Sarmatların tehlikesi eklenince bu keşif yapma olayı zorunluluk halini alıyordu. Elinde hepi topu yarım yamalak tehçizatları olan 30 hafif atlı er vardı. Çoğunun kılıcı olmamasına rağmen En azından hepsinde ok vardı ve İskitler her türk kavminde olduğu gibi ok atmak konusunda ustaydılar. Buda Tulga ' nın tek güvendiği unsurdu zaten. Bu yüzden bu keşiflerle eğer yaklaşan bir tehlike varsa açık alanda yakalayıp yakın dövüşe girmeden onları vur kaç taktikleriyle zayıflatıp kaçmalarını sağlamaya çalışıyordu.Tulga çadırın birini kontrole başladığı sırada , Börteçine'yi gördü .Saçlarını güzelce örmüş , obaya eskiden düzenli olarak gelen Kimmeryalı tüccardan aldığı burnu sivri üstü işlemeli çarıklarını giymiş , elinde bir bohça yürüyordu ve bir kaç saniye sonra Bagay için geçici olarak ayarlanan eski tepesindeki derilerinde yer yer yırtıklar olan çadıra girdi.
Umursamadı Tulga , neticede elinde ki bohçaya bakılacak olursa Bagay'a yemek götürüyordu. Ama yinede sabahın köründe Börteçine neden bu kadar güzel giyinmişti ?
boş ver dedi kendi kendine. Bu sabah zaten herkeste bir tuhaflık vardı. Köyü yayan olarak dolaşmayı es geçip doğrudan erlerini uyandırmak için çadırlarına yöneldi keşfe çıkmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma .. İSKİTİN GAZABI
Ficção HistóricaBir adamın öfkesinin umut arayan bir halkın inancına dönüştüğü . Romanın bu inançla sınandığı , bolca kan ve akıl oyunlarıyla dolu bir hikaye . Bozkırın çorak arazilerinden orta avrupa'nın bol yağmurlu ve ormanlarla dolu topraklarına.... Kim bili...