Börteçine çadırının içinde , ince ve beyaz pamuksu elleriyle kilim dokumaya çalışıyordu.Onun tam karşısında obanın en yaşlı kadını ve kamın başı yani kam (şaman) ana, önündeki çorbayı kaşığıyla didikliyor umursamaz bir tavırla Börteçine'yi süzüyordu. "Ne yapmaya çalışıyorsun Börte ?" diye sordu kam ana ; ince ve tiz sesi yaşlılığını iyice belli ederken , diri bakışları içinde hala hayatın bitmediğini gösteriyordu. Kırışık anlını ve kuru dudaklarını umursamazdı kam ana, sadece kulakları duyduğunda kendisine ait o tiz hırıltılı sesini ; işte o zaman kabulleniyordu bu ölümlü dünyada artık yavaştan kurumaya başlayan bir çınar olduğunu.
Börte hiç istifini bozmadan elindeki ipe benzeyen çer çöpü , dokumaya devam ediyordu.
Kam ana bu umursamazlık karşısında Börte'nin hiç beklemeyeceği bir şey yaptı ve çorbasını didiklediği kaşığı Börte'nin kafasına fırlattı. " Sana diyorum be çocuk , o çer çöple kilim mi dokunur ? " Börte kaşık kafasına çarpınca duraksadı. " Ne var !!, denemek istiyorum be ana ." Tekrar önündeki çer çöpü dokumaya daldı.
Kam ana oturduğu yerden elindeki tahta kaseyi yere bıraktı. Sonra düz olarak uzatmış olduğu cılız ayaklarıyla bağdaş kurdu , bir elini ,üstte kalan ayağındaki çarığın üzerine koydu. Börteçine'yi izlemeye başladı
Bu bakışı tanıyordu o . Bu uzun hayatında ne insanlar tanımıştı. Ne cengaverler görmüş iki de savaşa şahit olmuştu. Ama bu bakışı tanıyordu. Bu bakış hep aynıydı. Birden yer yer dökülmüş dişleriyle hafif bir tebessüm etti. Bu tebessüm bir kaç saniye sonra kahkahaya dönüştü.
Börteçine Kam Ana'ya baktı. " Ne var be ne gülersin ? Elma bulan atlar gibi ."
"Çocuk, ben bu bakışı biliyorum, hangi er için yaparsın dokursun sen onu ? "
Börteçine hafif somurttu , yanakları kızardı ... "Bagay için dokurum Kam Ana , yazık çadırı bile yok , yenisini yapınca içine serer."
Kam Ana yavaşça ayağa kalktı. " Börte seni hangi at depti ? hiç o çer çöpten kilim olur mu ? Gel benle gel senin derdin belli oldu "
Börteçine elinde dokumaya uğraştığı çer çöpü yere bıraktı. Küçük ve hafif çekik gözleri masum masum bakıyordu" Ne yapayım kam ana , Obada koyun mu vardır da yününü kullanayım , tüccar mı gelir boya alalım ? "
Kam Ana çadırın dışına çıkmak için yürümeye başladı . " Bekle çocuk , bekle . Senin dermanın bende "
Kam Ana çadırın dışına çıktı. Çadırda yalnız kalan Börteçine kendi kendine söylenmeye başladı "Akşam oldu, Bagay nerede acaba "
Derken Kam Ana 'nın sesini duydu Börteçine . Kam Ana çadırın dışından bağırıyordu " Börteçine çık dışarı seninki geliyor !!! "
Börteçine hızla ayağa kalktı ve heyecanla çadırın dışına fırladı. " oh , sonunda geliyor Bagay , hani nerede Kam ana ? "
Kam Ana gülmeye başladı " Tengrinin oğluna tutulmuşsun , belli oldu "
Börteçine Kam Ana tarafından kafaya alındığını anladı olsa gerek . Yine yanakları kıpkırmızı oldu. Tam ağzını açıp aksi bir şeyler söyleyecekken. Kam Ana tekrar söze girdi ve işaret parmağıyla Börteçine'ye göstererek ."Bak" dedi. Börteçine o yöne doğru baktı . Büyük bir toz bulutu hızla obaya doğru ilerliyordu. Kam Ana Börteçine'yi kendine doğru çekti . " Kaç Börte , on mevsimdir bu obaya gelip giden fazla olmaz. Ne Tulga döndü erleriyle , ne de Bagay'dan bir iz var. Kaç Börte ." Börteçine o kısa ve süt beyazı boynunu tekrar toz bulutuna doğru çevirdi.Bir kaç saniye daldı . Obaya en son bu toz bulutu geldiğinde çok kan dökülmüştü. Babasını kılıç darbeleriyle delik deşik eden Sarmatyalıları hatırlardı. Gözlerini kapadı , bir deliğin içinden izliyordu gözleri o kadını. İki ırı kıyım , deri tabaka zırh giymiş adam o kadına tecavüz ediyordu.
Deri zırhlı adam tam kılıcını o kadına saplayacakken Börteçine gözlerini açtı. " Kaçamam .. Varsın bu can da alınsın. Oradan oraya savrulmaktan yoruldum be ana ."
Kam Ana Börteçine' ye sarıldı. Gözlerinden bir kaç damla yaş döküldü kırışmış ve kuru yanaklarının üzerine.
Toz bulutu giderek yaklaşıyordu . Obada büyük atlı sürüsünün geldiğinden kimsenin haberi yoktu. Zaten bu kadar kalabalık bir horda ile bu obanın erleri hayatta baş edemezlerdi. Kam Ana'ya göre bu durum iyiydi. "Varsın ölüm aniden gelsin" dedi içinden . Çocuklar güven içinde , babalar onurlarıyla , analar kan görmeden ölürdü.
Boşuna nefes tüketen ; yorgun ölürdü.
Bir birine sarılıp çadırın dışında ölümü bekleyen Börteçine ile Kam Ana gittikçe daha çok göz yaşı döküyor . Artık üzüntülerini ve korkularını birbirlerinden sakınmıyorlardı.
Artık dört nala koşan atların yere şimşek gibi çarpan nal sesleri iyice duyulmaya başlamıştı.
Börteçine bir yandan ağlıyor bir yandan Bagay'ı düşünüyordu....
Artık bu kalabalık horda ; oba'nın içine girmişti. Hızla sıkıca sarılan ikiliye doğru ilerliyordu. Ne çığlık sesi vardı nede yanan saman kokusu. Börteçine 'nin korkudan bacakları titriyor sürekli içinden Tengri'ye yakarıyordu. ..
"Börteçine !! " dedi bir ses.
Börte kafasını kaldırmakta tereddüt ediyordu. Bu sarmatyalılar adını nereden biliyordu ?
"Börteçine !! " diye tekrarladı aynı ses
Artık Börteçine 'nin nefesi korkudan kesilmek üzereydi. Bir beş dakika daha geçse Börteçine kılıçtan değil korkudan ölecekti.
Birden atlıların toynak sesi durdu.
Sonra tekrar aynı ses tam da kulağının dibinden daha tatlı bir ses tonuyla " Börteçine ?, sağır mı oldun ? " dedi.
Kam Ana merakına dayanamayıp sonunda başını kaldırdı. ...
İlk önce Bagay'ı gördü.. Daha sonra Bagay'ın arkasında atından inen binlerce insan.
"Tengri , öldümde uçmağında mıyım ? " dedi kendi kendine.
Bagay Kam Ana'nın neden böyle tepki verdiğini anlamamış olsa gerek "Bu bir tür ayin mi ? " diye sordu.Derken Açuk koşa koşa çadırından çıktı. " Hoşgeldiniz , hoşgeldiniz " diyerek birilerine sarılmaya başladı ve obaya yeni gelen insanların yüklerini atlarından indirmelerine yardım etmeye başladı. Gürültü patırtıyı duyan diğer oba halkı Açuk ne yapıyorsa aynısını yapmaya başladı. Adrı'da aralarındaydı ve etrafa şaşkın şaşkın bakıyordu. Kam ana hala omzuna kafasını yaslamış olan Börteçine' ye " Çocuk bak , senin ki geldi ." Börteçine ağlayarak ; " Dalga geçmenin hiç sırası değil be Kam Ana , bırak normal öleyim . " Börteçine yaşlı kadına sım sıkı sarılıyordu.
Bagay , Börteçine'nin omzuna elini koydu " Sabah yaptığın yemekten tekrar istiyorum çok acıktım "
Börteçine ağlamayı birden kesti ve başını kaldırdı. Karşısında duran kişi kanlı canlı Bagay'dı.
Derken kaşlarını çattı ve hızlıca Bagay'ın suratına tokadı patlattı. " Neredeydiniz !!! , Hem korktuk hem meraklandık, Neredeydiniz !!! " ..
Bagay ne olduğunu anlamamıştı. Bu defa şaşırma sırası Bagay'a gelmişti. Kam Ana gülümseyerek elini Bagay'ın omzunun üzerine koydu. Usulca kendi çadırına doğru uzaklaştı. Börteçine hala kıpkırmızıydı.
Bagay Börteçine'nin kırmızı yanaklarından süzülen göz yaşlarını fark etti.
Yaşamın ve ölümün çok ince bir çizgide seyrettiği bu koskocaman bozkır denizinde güvende olmak öyle kolay değildi
Derken Börteçine Bagay'a sımsıkı sarıldı. Bagay Börteçine'nin titreyen ellerini sırtında hissettiğinde onun oldukça korkmuş olduğunun farkında vardı. Bagay bu sarılmaya karşılık verdi .. Börteçine'nin başını kendi omzuna doğru yavaşça bastırdı. Bir süre böyle kaldıktan sonra sarılan ikili yavaşça sarılmayı bıraktılar.
Börteçine Bagay'ın gözlerinin içine derin derin bakıyordu. Köye gelen kalabalık umurunda değildi merak ettiği tek şey Bagaydı. Tulga'nın ne durumda olduğu bile onu endişelendirmiyordu . Bagay'ın gözlerinin içine dalıp gittiğinde çoktan anlamıştı aşık olduğunu.
Bagay bu kısa süreli bakışmadan ilk gözlerini kaçıran oldu ve " Börte , çadırına dön Toy'un kurulması gerekli . Sen üşüme uyu " dedi.
Börteçine başıyla onayladı. Hiç bir soru sormadı , nede olsa Bagay kanlı canlı buradaydı gerisi pekte önemli değildi.
Obaya karmaşa hakim olmuştu. Çadırından her çıkan bu kalabalığa şaşırıyor. Ne yapılması gerektiğini bilmiyordu . Derken Adrı kalabalığın arasından sıyrılan ilk kişi oldu , atın üstünden yüzü koyun sarkan Tulga'yı tanıdı. Hemen ata doğru fırladı ve Tulga'yı attan indirmeye çalıştı ama tek başına başaramadı. Yeteri kadar güçlü değildi , Tulga uzun boyu ve iri cüssesiyle Adrı'ya göre oldukça ağır bir adamdı. Tulga'yı attan indirmeye çalıştığı sırada arkadan iki el daha uzandı ve kolaylıkla Tulga'yı Kaldırdı. Adrı arkasını dönüp bu ellerin sahiplerine baktı . Bunlar kendi obasından olmayan erlerdi. Bu erlerden biri Adrı'ya " Nereye taşıyalım ? " diye sordu.
Adrı'nın cevabı gecikmedi "Takip edin , benim çadırıma gidiyoruz " dedi.
Adrı ve iki er Tulga'yla beraber Adrı'nın çadırının yolunu tuttular. ...
Bagay oluşan kargaşaya tam hakim olamadı , Börteçine'ye sarıldığı yerde durup ; "Şimdi ne olacak "diye düşünürken arkasında iki kişi belirdi . Arkasını döndüğünde onları tanıdı. Bunlar köye birlikte geldiği iki obanın liderleriydi. Liderlerden kadın olan "Hızlıca yerleşmemiz gerekli , çadırlarımızı nereye kuralım ? " diye sordu.
Bagay cevapladı " İstediğiniz yere kurabilirsiniz "
"Peki ya bizim çadırlarımız ? , erlerimiz ve halkım rastgele obanın çevresine konumlanabilir. İki boy beyi olarak bizim çadırlarımız seninkinin hemen yanında yer almalı. Senin çadırın nerede ? "
Bagay önce yutkundu. Bir kaç defa etrafına baktı. Ne diyeceğini bilemedi çünkü kendi çadırı yoktu. Hangi çadırı göstereceği hakkında hiç bir fikri olmamasına rağmen "Gelin benimle " dedi.
Belkide kendi obasından birisi o arada denk gelir ve bu sorunu çözerdi.
İki boy beyi Bagay'ı takip etmeye başladı. Bu sırada çoktan obaya yeni gelenler için yeni çadırlar kurulmaya başlamıştı. Bagay beş altı adım attı, oluşan kargaşada ona yardımcı olabilecek kimseyi göremedi. Daha bu topraklara geleli iki üç gün olduğu halde her şey çok hızlı gelişmişti. Doğru dürüst sohbet edip tanıyabildiği bir Börteçine birde Tulga vardı. Bir kaç adım sonra aklına bir fikir geldi.Bu Oba'nın Börüsü Tulga idi , eğer onun çadırını gösterirse bu sorun hallolurdu. Zaten toy kurulduğunda kimin lider olduğuyla ilgili iki boy beyine açıklama yapılır , yanlış anlaşılma giderilirdi.Börü aslında Tulgaydı ama gelen iki boy beyi Bagay'ı Börü olarak görüyorlardı. Bagay yanından geçen küçük bir çocuğu durdurdu ve kulağına eğilip "Tulga'nın çadırı hangisi ? " diye sordu. Çocuk eliyle işaret etti . Bagay çocuğun eliyle işaret ettiği çadırı arkasında ki iki boy beyine gösterip "işte çadır burasıdır." dedi.
Bagay'ın arkasında ki ikili başıyla onayladı. Çadırlar kurulmaya başlandı.
Boy beylerinden uzun ve beyaz örülü sakalıyla dikkat çeken yaşlı adam arkasını döndü iki genç erle göz geze geldi. Eliyle yeri işaret etti. İki er koşarak ortadan kayboldu, çok geçmeden ortadan kaybolan iki er ortaya çıktı , birinin elinde odunlar diğerinin elinde üç tane kilim vardı. Elinde odun taşıyan er odunları yaşlı adamın işaret ettiği yere koydu ve çevresini taşlarla sararken. Diğer er kilimleri serdi . Derken ateş yakıldı ve yaşlı adam ateşin hemen yanına serilen kilimlerden birinin üstüne bağdaş kurup oturdu. İki erde yaşlı adamın hemen arkasına oturdu.
Ateş yanınca aynı şekilde koşarak gelen iki er ateşin başına üç kilim daha serdi ve bu defa boy beylerinden kadın olan bu kilimlerin üzerine oturdu. Kadının hemen arkasına da iki er .
Bu erler boy beylerinin özel korumalarıydı. Hava soğuktu ve çadırlar kuruluncaya bu ateşin başında oturmak en iyisiydi.
Töreye göre Bagay'ında aynı şekilde bu ateşin başına oturması gerekliydi. Çünkü o bu oba'nın börüsüydü (boy beylerine göre ) ama Bagay'ın ne özel koruması vardı nede yere koyacak herhangi bir kilimi. Çadır sorununu çözmüştü lakin bu sorunu nasıl çözecekti ? .
Kilimlerin üzerinde oturan kadın Bagay'ı dikkatlice bir kaç saniye kadar süzdükten sonra "Girip çadırına uyu beyim , bugün iyi savaştın yorgunsun . Sabah oluncaya kadar etrafı biz toparlar dirliği düzeni sağlarız. Sen döktüğün kanla zaten üzerine düşeni yaptın. Öğlen toyu kurarız. "
Bagay bu kelimeler karşısında derin bir oh çekti. Zaten yorgunluğu iyice üzerinde hissediyordu.
" Size güvenim tam . Ben çadırıma çekiliyorum " dedikten sonra Tulga'nın çadırına girdi. Çadıra girer girmez kendini gördüğü döşeğe attı. Döşeğin kenarında bulduğu koyun postlarını kendi üzerine örttükten sonra uyuya kaldı.. ..
Devam edecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma .. İSKİTİN GAZABI
Ficção HistóricaBir adamın öfkesinin umut arayan bir halkın inancına dönüştüğü . Romanın bu inançla sınandığı , bolca kan ve akıl oyunlarıyla dolu bir hikaye . Bozkırın çorak arazilerinden orta avrupa'nın bol yağmurlu ve ormanlarla dolu topraklarına.... Kim bili...