☀ 0.1 astray

21.1K 839 240
                                    

Dünya var olurken bize sormadığı gibi yok olurken de bize sormayacak.Bize sormadan hayatımızda var ettiği her ayrıntıyı,bizden alırken de sormayacak.

Hayatımda bana ait olan miniminnacık seçimlerden yalnızca birisini yapıp,topuklularıma rağmen,evime otobüsle değil de yürüyerek ara sokaklardan gitmeyi seçtiğim o gece,birbirinin hayatına hiç girmemesi gereken iki kişinin bir sokak arasında karşılaşması dünyanın bize sormadan var ettiği hayatlarımızın ne kadarını etkileyebilir?

Değil sonsuza kadar yaşamayı,bir güne daha uyanmayı dileyecek gücüm bile yokken.Hayatımın böylesi manasızlığında kaybolurken,belki bir sokak köpeği bana bir saniyeliğine olsun sevgiyle bakıp içimdeki gömülü hayatı uyandırabilir umuduyla yürüyordum.

Onu gördüğümde bütün doğrularımın yerle bir olacağını,her şeyin tepe takla döneceğini ve sabahları uyanamamalarımın yerini uykusuz gecelerin alacağını bilemezdim.Böyle ufacık bir detayın hayatımı temellerinden oynatabileceğini,böyle kötü bir adamın içinde iyilik olduğuna kendimi ikna etmek için bu kadar uğraştıracağını bilmiyordum.

Birisi tarafından sevilebileceğime dair sıfırın bile altında olan inancıma rağmen,beni kusurlarımdan öpebilecek birisinin var olmadığından bu kadar eminken,onu bu sokakta bulacağımı bilmiyordum.

Bilseydim yine de o otobüsten inmek için onlarca durağın arasından o durağı seçip,beş sokak içinden de bu sarı sokak lambasının titrediği eski ara sokağı seçer miydim? Sızlayan topuklarıma ve bir sürü dosya taşımaktan ağrıyan,ojeleri soyulmuş ellerime rağmen, kendimi hiç bilmediğim bir suçun ortasına atar mıydım?

Aslında atmadım-Atmazdım belki.Ama o beni kollarımdan tutup girdabının içine çekti.Ben onu tanımadan önce bile hayatımın her saniyesinde ona çekildiğimi nerden bilebilirdim?

Bu dünyanın iki yakası bir araya gelse de biz bir araya gelmemesi gereken iki kişiydik.Peşinden koşan on adamı ustalıkla atlatıp sokağıma sapmasını şaşkınlıkla izledim.Duvarın kenarından sürünür gibi geçip bir insanın ancak sığabileceği iki duvar arasına geçti.Avuçlarını yasladığı duvara olabildiğince yaslanıp soluk soluğayken bile sessiz kalmaya çabalıyordu.Onu gördüğüm andan tam 4 saniye sonra adamların kararsızlıkla ayrılan yolda birbirlerine çarparak duraklamalarını izledim,yol ikiye ayrılıyordu ve hangisinden gitmeleri gerektiğini seçmek zorundaydılar.Kafamdaki susturamadığım o ses yine konuştu.

Hayat seçimlerden ibarettir.

Yüzde elli ihtimalle ya doğru yolu seçip bu adamı nedenini bilmediğim bir gerekçeyle öldüreceklerdi.Ya da diğer yüzde elli ihtimalle yanlış yoldan koşturup emrinde oldukları adam tarafından dövülecekler belki de katledileceklerdi.

Her iki durumda da bana iş çıkacağa benziyordu.İnsanların kontrol edilemez öfkesi yüzünden her gün birbirine hem bir o kadar benzeyen hem de korkunç farklılıkları olan davalara bakıyordum.Hayatımın bu kısmını hiç böyle hayal etmemiş olduğum için,artık umut etmeyi kesmiştim ve sonsuza dek monoton bir yaşam süreceğimden emindim.

Karşımdaki adamların bana nereye gittiğini sorar gibi baktıkları o panikli anda durakladım,gözümün yalnızca bakmasa da gören kısmıyla elini kızarmış dudaklarına götürüp,ses çıkmasın diye tuttuğu nefesi yüzünden yüzü garip bir şekil almış,turuncu saçlı bu adamın bana susmamı işaret ettiğini gördüm.

Karar vermek için yalnızca bir saniyem vardı.Kime güvenmem gerektiğini seçmem lazımdı.Ah,zaten bütün mesleğim hatta bütün hayatım bundan ibaretti.İnanılması gerekeni seçip onun faydasına olanı yapmak.Kanunları inceleyip şartları değerlendirecek vaktim olmadığından,tecrübelerimi yoklayıp içimden gelen sesi dinledim ve işaret parmağımı kaldırdığımda turuncu saçlı korkuyla gözlerini yumdu.

Yaşadığım her şeyi unuttum,hayatımı sanki hayal meyal bir yerlerden duymuş gibiyim. Yaşayacağım şeyler ve olacağım kişi bana hiçbir şey hatırlatmıyor,sanki hepsini yaşamış ve unutmuş gibiyim.

En olmadık zamanlarımda zihnimde en sevdiğim kitaplardan bir cümle dolaşmaya başlıyor.Engel olamıyordum.Sonbaharda yere düşen bir yaprağı sevmeme engel olamadığım gibi,düşen bir çocuk gördüğümde onunla ağlamamı durduramadığım gibi.

Avuç içleri duvara yaslıydı,karşıdaki siyah giyinmiş korkunç suratlı adamlar benim soyulmuş ojeli parmağımın gösterdiği yöne doğru koşmaya başladığında.Issız ara sokağın,eskimiş sarı lambası titredi.

Topuklularımın arnavut kaldırımda çıkardığı tok sesi beşinci kez duyduğumda kolumdan yakalandım.İçimde korkuya ek olan başka bir hissin kıpırdamasını hissettim.

Yine engel olamadığım refleks sayesinde,sokaklarda yürümeyi çok seven bir kadın olarak,siyah çantamda makyaj çantasının hemen yanında taşıdığım silahı çekmiş bulundum.Her zaman savunma sanatı öğrenmek istemiştim ama planlayıp bir türlü başlayamadığım binlerce şeyden sadece birisiydi.Turuncu uçuşkan saçları sarı ışığın altında sallandığında ellerini iki yana açıp havaya kaldırdı,ama benden uzaklaşmamıştı.Deli gibi şaşırmış olması gerekirken,keyiflenmiş gibi gülüyordu.Nedense şaşıran ben olmuştum.Kimsin sen? Böyle hayatta hissetmeyi nasıl başarıyorsun? Gözlerin nasıl geceyi bile aydınlatabilecek kadar parlıyor?

Elini uzatıp silahı tuttuğum elime yöneldiğinde silahın kilidini çözdüm ve suratına doğrulttum.Beni ciddiye almadığını düşündüm,ki bu hayatta katlanamadığım bir tutumdu.

"Fazla vaktin olduğunu sanmıyorum,üç buçuk dakika sonra o tarafta olmadığını anlayacaklar"

Yüzsüz bir cesaretle daha da gülüp gözlerini iyice kıstığında peşinde adamlar olan birine göre fazla rahat oluşuna şaşırdım.Başını yana eğip sırıttı ve kulağındaki küpeler bir yerlerden gelen ışığı yüzüme yansıttı.Bilmem,belki de ışık ondan yansımıyordu,ışığın kaynağı oydu.

Suratına dönen silahtan hiç korkmayarak bileğimi kavradığında ne olduğunu anlayamadan beni tek bir hareketle büktü ve bedenimi çevrilmiş ,sırtım onun göğsüne dayanmış halde buldum,kolumu kilitlemişti,birazcık hareket ettirsem kolumu kırabileceği bir konumdaydım.Tam gururumu ayaklar altına alıp bağırmak üzereydim ki kulağımın dibine eğildi ve soluklarının hala koşmaktan düzensiz olduğunu tahmin ederken kıpırdanmama aldırmadan kolaylıkla beni tutuşuna öfkelendiğimi fark etmiş olacak ki kısacık güldü.Gülüşü nefesimi kesmişti.Göğsümün korkuyla inip kalkmasını kontrol edememek beni daha da öfkelendiriyordu.Nedense isterse beni öldürebileceği bir konumda da olsam ondan korkmuyordum.Dudakları yüzüme değecek kadar yakındı ve tamamen titrememe neden oluyordu.Sesini hiç unutamayacağım bir yerlere,derinlere işledi.

"Beni hatırla...Tekrar görüştüğümüzde sana olan borcumu ödeyeceğim."

*

Merhabaaaa! Bu kez değişik bir şeyler denemeye çalışacağım bakalım sevecek misiniz *-*
Hoseok ve yoongi'yi gördük bakalım park jimini nasıl yazıyorum jsjdj

Aynı anda iki hikayeyi yürütebilecek miyim bilmiyorum ama yine de  denemek istedim.Bu hikayeye yeni bölümü haftada bir falan yayınlamayı düşünüyorum,mini hikaye tarzı bir şey olacak ama siz ne dersiniz ona göre de şekillenebilir her şey kihkih .Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyoruuum ♥

Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyoruuum ♥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cafuné ☽ park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin