☀ 0.5 wounded

7.3K 688 125
                                    


Medya;BTS- Butterfly of a Spring Day - Piano Mashup

Bunu epey geciktirdiğimin farkındayım,bugün sürpriz olsun diye iki hikayeye birden yeni bölüm ekledim kk başta da belirttiğim gibi bu hikayeyi nispeten yavaş yazıyorum ne yazık ki,ama affınıza sığınarak yine o güzel yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ^^ 


*

Hiç tanımadığım birini günde en az bir kere uzun uzun düşünmekten bıkmış halde,elimdeki sandviçi çiğneyemeyeceğim kadar büyük ısırdığımı fark ediyorum. Üzerinden kaç gün geçtiğini bilmiyorum. Kafamda o günden beri dolanan cafuné kelimesi onun henüz tamamıyla aşina olamadığım çapkın sesiyle zihnime doluyor.

Kafama hücum eden düşüncelerin arasında gözümle önümdeki dava dosyasını okumaya çalışıyorum,ama yirmi dakikadır aynı cümleyi okuyup hiçbir şey anlamadan tekrar ediyorum.Adını bile bilmediğim birinin hakkımda benden fazla şey biliyor olmasının verdiği garip huzursuzlukla yaşamaya çalışıyorum. Üstelik o gece orada saldırıya uğrayacak kişinin gerçekten de ben olduğumu öğrendiğimden beri sürekli kabuslar görüyorum.Damarına bastığım hangi üçkağıtçının beni öldürmek peşinde olduğunu bulamayacağımı biliyorum ve yalnızca beklemeye karar veriyorum.Ve o günden sonra beni arabaya kilitleyen polisi bir daha görmüyorum.Trajikomik, fotokopi odasında ya da kahve otomatının yanında karşılaşıp kısmen tanıdık olan bu adamın,bu kadar yakınımızdaki birinin hain olduğu düşüncesi tüylerimi ürpertiyor.

Kendimi toparlamak içtiğin açtığım camdan ofise hücum eden temiz hava ruhumu arındırıyor,gülümsüyorum.Haneul,kendine gelmelisin,yaşaman gereken bir hayatın ve amaçlarına ulaşman için yerine getirmen gereken sorumlulukların var,derin bir nefes daha,ve kendime geliyorum.

Benim kafa karışıklıklarına ayıracak zamanım yok,dünya kirlerle dolu ve ben elimde deterjanla öylece dikilemem.Sıkıca kapatıp açtığım pencereyi,masama dönüyorum,büyükannemin fotoğrafına bakıp gülümsüyorum,ve aklımın köşesine en yakın zamanda gidip onu görmeyi çiziktiriyorum.

Belimi dikleştirip masamı düzene sokmaya başladığım an kağıtların arasına karışmış beyaz bir zarf gözüme çarptığında elime alıp üzerini okuduğumda zarfın üzerinde daktiloyla yazılmış ismimi görüyorum.Daktiloları her zaman çok sevmişimdir.

Park Han Eul'e

İçime dolan kara bulutların sıkıntısını kovuşturmaya çalışarak benim masamın tam karşısında çalışan iş arkadaşıma sesleniyorum.Sırf yalnız olmadığımı hissetmek için.

"Yong sunbae? Bu zarfı masaya kimin bıraktığını gördün mü?"

Cheol Yong kaşlarını hafifçe kaldırıp çok çalışmaktan seyrelmeye başlayan saçlarına yaklaştırıyor, itiraz ettikten sonra elindeki kağıtları bırakıp dikkatini tamamen bana yöneltiyor,ben onun endişe etmesine müsaade etmeden aslında kendimi kandırabilmeyi umarak gülümsüyorum.

"Ah,pekala,bakalım içinde ne varmış-"

Kalp atışlarımı kontrol edip gülümsememi korumaya çalışıyorum ama içinden çıkan siyah kağıtta tek bir çizik bile göremediğimde dudaklarımın düz bir çizgi halini almasına engel olamıyorum.Yong sunbae ayağa kalkıyor ve kontrol etmek için yanıma geliyor ve buz kesmiş parmaklarımın arasından kağıdı alıp evirip çeviriyor.

"Han Eul, mesai bitiminde ilk tehdit mektubunu alışını kutlamalıyız."

Ne anlama geldiğini bilmesem de,içimdeki karanlık hissin haksız kalmaması beni hiç şaşırtmıyor,bunun çok olağan olması ilk kez yaşadığımda korkmamama bir katkı sağlamıyor.Ve saçma gelebilir ama iş çıkışında kendimi gerçekten de Yong sunbae ile kadeh kaldırırken bulduğumda kıkırdamaya başlıyorum.İçkiyle aram berbat olmasına rağmen, sırf mezeleri tırtıklamak için gelmeme rağmen Yong sunbae'nin şu cümlesiyle bir kadehcik içmeye ikna oluyorum.

Cafuné ☽ park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin