Medya; Ben- If we were destined.
Geldiik bir finale daha,benim yanımda olduğunuz için hepinize öyle minnettarım ki,yalnız bırakmadığıınız benimle güldüğünüz ,benimle ağladığınız,sinirlendiğiniz için,size çok , çok teşekkür ederim.Hep yanımda kalmanızı istiyorum,bu bölüm benden hepinize gelsin! ❤︎
** ikişer yıldız arasındaki kısımlar "oruç aruoba-hani" kitabından alıntıdır.**
Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşları silmeme rağmen hala aktıklarını hissedip daha da sinirleniyorum ve sürücü koltuğuna geçip ellerimi saçlarımdan geçiriyorum,ani bir kararla kontağa taktığım anahtarı çeviriyorum.Yaşların akmasına aldırmıyorum ve sırtımı dikleştiriyorum.Belki de her şeyi kökten çözmeliyim diyorum,tam da şu an.Bütün bu etlerimi lime lime eden acıları bırakıp,her şeyi sona erdirmeliyim.Kendi sesim bana bir yabancınınmış gibi soğuk ve kararlı geliyor.
"Bu dünyadan gideceğim."
El frenini çekip aynı anda hem frene hem gaza bastığımda gözlerimden damlayan yaşlar artık mimiksiz yüzümden sakince süzülüyor.Kendi sonumu kabullendiğim için heyecanlı ritmini yitiren kalbim,bu daha iyi, der gibi sakince atıyor.Gaza yüklenip hız ibresinin her seferinde daha da yükseğe çıkmasını bakmasam da görebiliyorum.Karşımdaki ağaca çarparsam, yeterince hızlı olmadığım için hala bir ihtimal de olsa hayatta kalabileceğimin düşüncesi bile zihnimi yoruyor.Bu ihtimalin verdiği şüpheyle sağ ayağımla var gücümle basıyorum gaza,el frenini indirip frenden ayağımı çektiğim an iki dünya arasındaki kapının benim için aralanacağını umuyorum.Bedenimin kanlar içinde kalmasının tıpkı Min Gyu'nun söylediği gibi bir habere konu olabileceğini düşünüyorum.
"Psikolojisi bozulan savcı olay yerinde intahar etti."
Bu manşeti görecek ama ardını bilmeyecekler,insanlar daima böyledir,onlara gösterilen yere bakar ve onlara gösterilen şeyi görürler.Bu yüzden bu hikaye,iki kişinin - biri ölü,diğeri,yaşıyor mu sorgulanır- arasında kalıp,dolu dolu yaşanıp - belki de yarım yamalak kalarak- son bulmuş bir hikaye olarak kalacak.Kimse ruhunu iyiliğe adamış savcıyla,katil olarak yaşatılmış adamın aşkını bilmeyecek,çünkü insanlar daima böyledir.
** Onu çağırmış ve beklemiştin*- hatta bilmiştin de:ama kendini onu isteyerek beklemenin koşullarından uzaklaştıran şeyler yapmıştın,beklemen boyunca: "gelmeyeceğini bildiğini" sanmıştın ya- istemenin ve istenmenin gücüne olan inancını da yitirmiştin,o,kısırlaştırdığın - yönsüz ve yolsuz- beklemenle-sözcükler ve tümceler ve kitaplar olarak kalacaktı,o,işte...
Oysa,şimdi,gerçek...
İşte geldi---
Bunun nasıl bir geliş olduğunu da ancak yavaş yavaş anlayabileceksin;çünkü hem bütün o eski hayallerin teker teker- ama,harıl harıl- parlıyor gözünde,hem de,o yıllar boyu özlemlerini kırıp yıkan gerçekler,sıraya girmiş,geçit resmi yapıyorlar,önünde!**
Boğazımdan kaçan hıçkırıkların sesi kulağıma,bana ait değilmişçesine tiz bir şekilde doluyor,gözyaşlarının etkisiyle bulanan görüşümü hala uzakta bütün ihtişamıyla patlamaya devam eden ve anlam veremediğim havai fişekler süslüyor.Göğsümün içinde jiletli kanatlarını çırpan bir güvercin,öyle çok canımı yakıyor ki her kesiğin altında Jimin'in bir bakışı,dudaklarının kıvrılışı,bana seslenişi saklı.Onun ve benim,bu dünyada yalnızca ikimize ait olan anıların,gülüşlerin,korkuların ve gözyaşlarının anısıyla içten içe kanamaya devam ederken daha da yüksek sesle içlenmeye başlıyorum ve doğru an olduğuna karar vermeme bu acının haddi hesabı olmayan bir şekilde hayatla bağlarımı koparması sebep oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafuné ☽ park jimin
Fanfiction"Neden sadece akşamları karşıma çıkıyorsun?" 'Neden sadece, bana sarılmıyorsun?' ¤ "Bana aşık olamazsın!" 'Artık çok geçse ne yapacaksın?' kapak:dlazaru.tumblr.com