Medya;Keith Urban- Only you can love me this way
"Yüzüklü!"
*****
Sağ yumruğuyla silaha doğru yeltenen adamın burnunda bir kırık oluşturmaktan hiç çekinmeyip ayağının ucuyla kendisine çektiği silahı yüzüklü parmakları kavradığında derin bir nefes çektim.Dünyanın en aptal şeyini yapmıştım ve endişeme yenik düşüp bakışlarımı bir an için Jimin'e kaydırmıştım.Tam o sırada silahı kavradığında rahatlayıp derin bir nefes alacaktım ki yüzünde öyle bir ifadeyle bakıyordu ki yine neyi yanlış yaptım diye düşünüyordum.Tekrar araladığı dolgun dudaklarının tam hizasına çektiği silahı bana doğrulttuğunda ne olduğunu anlamak için çabalayan zihnim zonklamaya başlamıştı.Mantıklılandıramadığım bir anın içnideydim.Bedenimin nasıl bir konumda olduğunu hatırlamıyordum bile.
Bana mı ateş edecekti? Pekala...Neden?
Bana doğrulmuş silahı gördüğümde bütün bedenim kaskatı kesilirken,onu tutan ellerin birkaç dakika önce benim ellerimin üzerinde şefkatle dolaştığı düşüncesi zihnimi uyuşturuyordu.Namlunun ucundan kaçabilme ihtimalimi düşünemedim bile,buna yeltenmek için sağlıklı bir zihne ihtiyacım vardı.Her şey bir anda oldu.Yüreğimde ne zaman kurulduğunu bilmediğim düşlerin kırılması,patlayan silahın sesinin etkisiyle olmuştu,bedenimde acının yerini yokluyordum ama tüm vücudum fiziksel olup olmadığını anlayamadığım bir acıyla kıvranıyordu.Ateş eden silahın sahibi tam karşımdan bana doğru koştuğunda elimdeki silahı düşürdüm ve iki elimle bedenimi yoklamaya başladım.Kan var mıydı? Ölmüş müydüm?Ne düşünmem gerekiyordu? Ne yapmam gerekiyordu?
Tam da o sırada yere yığılan bir başkasının bedeni olduğunu gördüğümde ne olduğunu anlayabilmiştim,kollarımdan beni yakaladığı gibi dışarı fırlatan Jimin köşeden bulduğu süpürgeyi tahta kapıya dikey bir şekilde yerleştirdiğinde havanın tamamen karardığı ve elektriklerin kesik olduğu bu kır bahçesine benzeyen yerde,yalnızca ayışığının ve yıldızların yansımasıyla korkuyla bana dönen yüzünü gördüm.Dolgun biçimli alt dudağı şimdi patlamış ve kenarından kan sızıyordu,bedenine aldığı darbeler yüzünden ayakta dimdik durması güçleşmişti.Elindeki silahın sol koluma temasıyla beni iki kolumdan tutup sarstığını ancak anlayabilmiştim.Namlunun ucundaki ben değildim,bana saldırmak üzere olan diğer adama ateş etmişti.
"Haneul? Yürüyebilecek misin- arabaya gitmemiz lazım, haneul yaralandın mı?!"
Evet Jimin,yaralandım,en güçlü duvarlarımdan,hayata karşı korunmaya çalışırken ellerimle diktiğim dikenli tellerimden,kalbimden yaralandım,üzerine siyah çarşaflar örtüp yerini unutmaya yüz tuttuğum kalbimden,beni asla bulmayacağını düşündüm bir histen,bir yitişten yaralandım.Bütün savunmalarımın çaresiz kaldığı bir an geldi,ve ben uğruna ölmeyi dileyebileceğim bir şey buldum.Korkusuzluğumdan yaralandım,hiç yakalanmam dediğim yerden sana yakalandım,kalbimden.Ve yaralandım,sonsuza dek iyileşmeyecek,her gün batımında sızlayıp gün doğumuna kadar uyutmayacak bir şekilde yaralandım.Senin yüzünden.Karanlığın altında,zifirinin içinde,yalnızca yansıma ışıkların tozlara dolaştığı bu yerde,kan sızan dudağının ait olduğu,güçlü siyah gözlerinin içindeki cesaretin ait olduğu büyüleyici yüzünden,senin yüzünden,yaralandım.
Ayaklarıma kan gittiğini hissettiğim an onun peşinden ilerlemeyi akıl edip spor arabanın ön koltuğuna kendimi bıraktım.Kapıları kilitleyip bir saniye bile duraksamadan geriye bakarak buradan çıkardığı arabanın ivmesinin artışını izledim,kafamda düşünülmeyi bekleyen binlerce mesele ve içlerinden birini seçip üzerine kafa yormaya mecali olmayan titrek bir kalple öylece hızımızın artmasını izledim,uzaya fırlatılan bir gemide olduğumuzu düşledim.Böylece düşünülmesi gereken meselelerden,titreyen ellerimdeki geri tepen silahın isinden,yanımdaki adamın az önce bana doğrulttuğunu sandığım silahla birisini vurduğundan,neredeyse ölecek oluşumuzdan konuşmamıza gerek kalmaz,yarın sabah gitmek zorunda olduğum bir iş olduğunu,sorumluluklarımı,ne iş yaptığını bile bilmediğim bu adamın sabah uyanınca yapması gerekenleri düşünmek zorunda kalmayız böylece.İvmenin 200'ün üzerine çıktığı bir an atıp atmadığını kontrol etmek için kalbime götürdüğüm elim yüzünden hızdan korktuğumu düşünen ve etrafı kontrol etmekten bana bakmaya ancak zaman bulabilen Jimin'in endişeli bakışlarla yavaşlayışı yüzünden zamanın ötesine,dünyanın dışına çıkaramıyor bu araba bizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafuné ☽ park jimin
Fanfiction"Neden sadece akşamları karşıma çıkıyorsun?" 'Neden sadece, bana sarılmıyorsun?' ¤ "Bana aşık olamazsın!" 'Artık çok geçse ne yapacaksın?' kapak:dlazaru.tumblr.com