Selam! Ben geldim! Uzun bir ara oldu ama bundan sonra sizlerleyim. Yeni yıla başladık sonunda ve bundan sonra bölümleri geciktirmeyeceğim. Her hafta gelemesede 2 haftada 1 gelecek. Daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım. Biraz kısa oldu ama bunu geçiş bölümü sayın. Yeni bölümler uzun olacak.
Iyi okumalar ve mutlu yıllar! ! 😂😂
İşte orada sırtını duvara yaslamış, elindeki sigarasını dudaklarına götürüyordu. Kulağında kulaklıkları vardı. Ne dinlediğini deli gibi merak ettim bir an. Onun hakkında o kadar az şey biliyordum ki bu sinirlerimi bozuyordu. Belki arkadaş olabilirdik ama değildik işte.. Erkekler konusunda neden bu kadar şannsızdım Allah'ım?! Ama ne yapabilirdim ki? Bana soğuk davranıyordu bazen yardımı dokunsa da. Birkaç konuştuğum çocuk hariç hiç erkek arkadaşım yoktu. Genelde kimseden çekinmezdim ama Utku'dan çekiniyordum bir şekilde. O benim gözümde aşılmaz bir duvar gibiydi ama ben o duvara toslamak istemiyordum. Toslarsam eğer parçalanan duvar değil, ben olurdum.
.
Ama bu günlük tüm düşüncelerimi bir kenara ittim ve Utkuya doğru ilerledim. Bağdaş kurup yere oturduğumda hiçbir tepki vermedi. Gözleri uzak bir noktaya takılı kalmış, hareket etmeden öylece boş boş bakıyordu. Aklından ne geçiyordu bilmiyorum. Keşke zihin okuyabilseydim! Belki bir mucize olurdu da dikkatle onu izlersem ne düşündüğünü anlayabilirdim. Gözlerimi dikip izlemeye başladım. Hayalimce o siyah inci gözleri oyup ardındaki kelimeleri çıkaracak tım ki gözlerini bana çevirip ters ters baktı.''Neden gözlerimi oyacakmış gibi bakıyorsun?!''
Ne diyeceğimi şaşırdım bir an. Zihnini okumaya çalışıyorum diyemezdim ya! Deli gözüyle bakardı bana. Ayrıca nasıl baktıysam... Gözlerini oymak nedir yaa!! Al işte Eylül. Kurtul şimdi bu durumdan kurtulabilirsen! Hmm... Her zamanki yöntemimi kullanmalıyım.
Alayına inkar etme.
''Kim? Ben mi? Gözlerini oymak? Yok canım, yanlış anlamışsın sen. Hiç öyle şey olurmu? Hem sana bakmıyordum ben şurada bi kuş yuvası var da ona baktım. Yaa yavru kuşlar da var çok tatlııı!!!''
Utku önce baktığım tarafa döndü, ardından da yuva muva görmemiş olacak ki bana 'insan soyunun maymundan geldiğini ispatladım' demişim gibi baktı. Al işte Eylül. Çocuğun yanında bi deli sanılmadığın kalmıştı, o da oldu sonunda.
''Senin kafadan ben de istiyorum bir tane.''
İç çekerek mırıldanır gibi söylendikten sonra biten izmariti toprağa bastırarak söndürdü ve cebinden sigara paketini çıkardı. Ne demek istedi şimdi senin kafadan ben de istiyorum derken? Ne varmış onun kafasında da benimkini istiyormuş? Hem... ne kadar sigara içiyor böyle. Az öncekini yeni söndürmedi mi? Sonunda dayanamayıp sordum.
''Neden bu kadar fazla sigara içiyorsun? ''
Bu sorum karşısında kaşlarını çattı.
''Sana ne.''
Haydaa. Neydi şimdi bu soğukluk? Beni omzuna atıp sallandıran, banyosunun kapısını kıran o değildi de dedemdi sanki.
''Ya. Ne oluyo şimdi sanane falan? Adam gibi bir soru sordum.'' Dedim ve elimi tespih tutar gibi salladım. Oradan bakılınca 70 lerine gelmiş amcalara benziyordum muhtemelen. Peki bu umrumda mıydı? Zerre kadar Hayır. Utkunun bir derdi vardı bunu anlamıştım. Her nekadar samimi olmasak da neşesini yerine getirecektim. Gerçi tanıştığım günden beri bir kez olsun güldüğünü görmemiştim ama neyse... O çocuk bu gün gülecekti o kadar!! Hem şimdiye kadar kimse benim şebekliklerime dayanamamıştı, Utku da dayanamazdı. Bu yüzden rolüme devam ettim.
'' Malum... şimdilerde genç nüfusun çoğunluğu sigara kullanıyor. Sebebi de çoğunlukla kız meselesi, sıkıntı, arkadaş ortamı falan. Sen neden kullanıyorsun yeğen? Arkadaş ortamı mı, yoksa kız meselesi mi?''
Konuşmayı kesince Utku öylece bakakaldı. Şu anki hali o kadar komikti ki, fotoğrafını çekip çerçeveletesim vardı. Dudaklarına götürdüğü ve çakmakla yakacağı sigara havada asılı kalmış, gözleri kocaman açılmıştı. Ve yüzündeki ifade...
Kendimi tutamayıp kahkaha atmaya başladığımda sırtım boşluğa geldi ve sırt üstü çimenlerin üstüne yığılıp kahkaha atmaya devam ettim. Hemen önünde olduğum için yüzünü net olarak görebiliyordum. Gülümsüyordu. Görmeyeyim diye kafasını çevirmişti ama görmüştüm işte. Gülmemek için direnen dudaklarının nasıl da titreyerek kıvrıldığını görmüştüm.
''Tamam, yeter artık. '' dedi ciddileşmeye çalışarak ve ayağa kalkıp elini uzattı. Zafer sırıtışımla elinden destek alarak ayağa kalktım.
Kolundaki saate bakıp mırıldandı.
''Öğlen arasının bitmesine 5 dakika var. Hadi , sınıfına.'' dedi ve beni omuzlarımdan tutup çevirip iteleyerek yürütmeye başladı.
İyi ama canının neden sıkkın olduğunu öğrenememiştim ki!
''Duur!!!!'' diye bağırdım ayaklarımı yere sabitleyerek. Sinirle önüme geçip dik dik suratıma baktı.
''Ne diyeceksin yine?!''
''Senden bir konuda izin almam gerekiyor. '' dediğimde sorarcasına baktı. Uzun süredir düşündüğüm şiddet ve korku içerikli rüya dan intikam alma planımı ona anlattım.
''... işte bu yüzden iznin gerekiyor. Yani sevgilin sonuçta..-''
''O benim sevgilim falan değil.'' diyerek sözümü kesti. '' Değildi de zaten. Arada bir çıkar eğlenirdik. Çoğunlukla şehir dışında kalırdı. Samimi de değildik. O günkü yakınlığı niye abarttı bilmiyorum. '' dedi ve rahat bir tavırla omuz silkti. ''Yani izne gerek yok. Rüya senindir.''
Sevgili olmadığına mı sevineyim, Rüya ya 2 kat gıcık olduğuma mı sinirleneyim bilemem ama... İşte gerçekten bittin kızım Rüya. Elimden kimse kurtaramaz seni..!
Ne olur ne olmaz dıye Utkunun telefon numarasını alıp sınıfa doğru giderken meşhur kötü kız kahkahamı da atmayı unutmadım tabi...
Çok eyleneceğiz, ÇOK!!
Sonraki bölümde görüşmek üzere!