32- Penguenin Çorabı.

6.8K 347 120
                                    

Saat sekiz buçuk gibi tüm hazırlıklar tamamlanmış, çekimlere başlanmıştı. Elçin gerginliğini azaltmak için başka şeyler düşünmeye çalışıyordu. Ama etrafındaki herkes kötü şakalarla ona hiç de yardımcı olmuyordu.

"İşi olmayan çekim alanından çıkacak, anlaşıldı mı? Fazladan seyirci istemiyorum!" diye bağırdı yönetmen. Elçin derin bir nefes aldı. Geldiğinden beri söylediği en doğru söz olabilirdi.

"Elçin?"

"Ha?" diye birden Rutkaya döndü Elçin. Rutkay tepesinde dikilmiş ona bir termos uzatıyordu.

"Sesleniyorum, duymuyorsun. Bitki çayı yaptırdım sana, gergin gibisin biraz.". Son cümlesini sesini kısarak söylemişti. Elçin termosu alıp dudaklarına götürdü. Sıcak çay üşüyen bedenine ve hırpalanan sinirlerine ilk yudumdan iyi gelmişti.

"Teşekkürler. İyiyim ben merak etme."

"Çok profesyonel davranmak zorunda değilsin. Her oyuncu gerilir böyle sahnelerde bence."

"Öyle mi dersin?"

"Öyle tabi, partnerini geç bir sürü insan var izle.."

"Tamam, Rutkay, tamam." diye sözünü kesti Elçin. Bir de bunun hatırlatılmasına gerek duymuyordu.

Kısa birkaç girişe dair tekli sahne çekildikten sonra Elçinin içeriden kapıya gelmesi gerekiyordu. Kolaylıkla dolan gözleriyle girdiğinde camın arkasındaki Barışı, Ömeri, gördü. Sadece aklını boşaltması gerekiyordu, bunu normal bir sahne olarak değerlendirebilirse, Barışla aralarındaki şeyi oynarken aklından uzak tutulabilirse çok daha rahat olacaktı.

Elçin Barışın ellerinden tutup içeri çekerken Barış zorlukla yutkundu. Sette alışıldık olmayan bir sessizlik vardı. Zevzeklik yapan, kendi arasında konuşan kimse yoktu. Alandaki herkes dikkatle onları izliyordu. Barış üzerilerindeki her bir bakışın diken gibi aurasına battığını hissedebiliyordu.

Elçinin kocaman olan göz bebeklerine bakarken yüz ifadelerine sahip çıkabilmek için kaşlarını çatmıştı. Ama yüz kasları şimdiden ağrımaya başlamış gibiydi sanki. Elçin komut bekleyerek öylece gözlerini kilitlemeye devam ederken bakışlarından Defne ve Elçini ayırt etmeye çalışıyordu.

"Öp." diye komut verdi yönetmen. Elçin birden ensesinden tutup dudaklarını birleştirdiğinde dizleri güçsüzleşti. İsabetini tam bulan dudakları kadının nemli pembelerinin üzerinde bir hakimiyet kurmuştu.

"Kestik, dur!" dedi yönetmen birden. Elçin Barışı elleriyle omuzlarından itip geri çekildi ve direk yönetmene döndü. Barış afallayarak bir an gözlerini kırpıştırdı. Dudaklarını hızlıca yalayıp hafifçe utanarak yönetmene baktı.

"Biraz daha haşin, daha kararlı tutkulu olsun. Ömer birkaç saniye karşılık veremesin."

Çeneden öptüren yönetmene de bak sen diye geçirdi içinden Barış. Bu çekimlerle ilgili uzun bir toplantı yapıldığı belliydi. Sınırlar zorlanabildiği kadar zorlanılacaktı. Çünkü yapımın ekmek parası riske girmişti. Öncelik verilmemesi gereken şeyler geçici bir süre için arka plana atılmak zorunda kalınmıştı muhtemelen.

Elçin tekrar dudaklarıyla buluştuğunda biraz bekledi, öpücüğe ürkek adımlarla karşılık verirken kameranın ayakları çektiğini biliyordu. Parmakları naifçe Elçinin boynunda, çene kıvrımında dolaştı. Tuttuğu bedeni ileri sürüklerken düşmesin diye sıkıca tutmuştu. Birbirine dolanan bacakları ikisinin de güçsüzleşmişti.

Üzerindeki montu düşer düşmez Elçini belinden tutup kendine yapıştırdı. Engel olamadığı duyguları temas yüzeylerinin birden artışıyla yükseldi. Dudakları titriyordu, kirpikleri sürekli titreşiyordu. Tüyleri diken diken olmuştu, hissedebiliyordu. Sıcaklık usul usul her yerine yayılırken yutkundu. Burun buruna yaklaştıklarında kirpikleri birbirlerini selamladı. Yüzündeki nefesini hissederken gözlerini kapadı ve bir an yalnız olduklarını hayal etti. Nefesini tutmuş izleyen yaklaşık 20 kişi yokmuş gibi yalnız.

Farketmeden Senin OlmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin