19- İyi Olalım.

6.1K 335 147
                                    

Vuslata giden yol hariç öpüşmek yok.

Sevgili aktiviteleri yok.

Arkadaşlığa sığmayacak hareketler, sözler yok. 

Hayatını etkilemesine izin vermek yok.

Barış girdiği otelde aklından oda numarasını tekrarlarken bunları da düşünüyordu. 388, özledim diyemezsin ağzından kaçırma çünkü tuhaflaşıyor dedi asansörde tek başına yukarı çıkarken. Bu tuhaflıklara başlayalı üç hafta olmuştu. Üç değişik hafta. Elçin'le ne zaman baş başa kalsalar önce ne yapacaklarını bilemez gibi birbirlerine bakıyorlardı. Sonra sarılarak öpüşme, konuşmadan, gözleri kaçırarak, aceleyle. İlk üç seferden sonra mekanikleştiğini hissetmeye başlamıştı. Elçin ilk seferlerde aceleyle toparlanıp kısa bir görüşürüz deyip gidiyordu. Önce bu eksikliği görmezden gelmeye çalışmıştı Barış. Gidiyorsa ne oluyordu yani? Ama özellikle bir seferinde yatakta 5 dakika uzandıktan sonra Elçin'in söylediği şey açık açık onu sinirlendirmiş ve rahatsız etmişti, Giderken koridor lambasını kapatır mısın?

Belki basit bir cümleydi, ama Barış ne demek istediğini anlamıştı. Yanında kalmasını istemiyordu, beraber uyumak, sarılmak, bunları zaten yapmayacaklardı evet ama yanında uzanıp nefesini toplaması bile bitmeden kovar gibi rica etmesi kesinlikle sinir bozucuydu. O da karar vermişti, uyum sağlayacaktı buna. Ondan sonraki seferlerde kendisi kelime etmeden giyinip bulundukları yerden çıkar olmuştu. Sonra soğuk havada bir yürüyüş. Bir iç çekiş. Bir nefes.

"Geç geç." dedi Elçin kapıyı açıp Barış'ı içeri iterken. Barış içeri geçip ceketini çıkardı, hafifçe ıslanmıştı, üşüyordu.

"Korkmuyor musun otellerden?" dedi koltuğa oturup arkasına yaslanırken. Elçin kendini yatağa atıp dirseklerinin üzerine yaslandı,

"Bir şey olmaz merak etme. Ben her şeyi ayarladım. Eee, senin çekim nasıldı?"

Barış cevap vermedi, hafifçe sakalını kaşıdı. Bugünlerde hiçbir şeyden zevk alamıyordu, gülemiyordu, keyfi hep kaçıktı. Elçin onun bu dalgın haline bakarken kaşlarını çattı.

"Barış? Sen iyi misin? Canını sıkan bir şey mi var?"

Doğrulup Barışın yanına gitti, koltuğun kenarına oturup ellerini omuzlarına koyduğunda Barış gerildiğini hissetti. Neden geriliyordu ki ama? Gerçekten aralarındaki çekimleri bitmiş miydi?

"Pek iyi hissetmiyorum bu sıra." dedi yutkunup. Elçin hafifçe meraklanmıştı, ama belli etmek istemedi.

"Evde bir sorun mu oldu?"

"Yoo. Ev mükemmel gidiyor."

Biraz ters söylemişti ama aslında ev cidden sakindi. Gupse çok yanaşmıyordu, bütün gün kedileriyle oyalanıyordu, yapacak saçma sapan şeyler bulması zor olmayınca pek Barış'la ilgilenmiyordu demek.

Elçin hafifçe geri çekilip yüzünü ciddi bir ifadeye soktu. Mükemmel. Öyleydi demek?

"Sevindim. Demek ki hayatlarımızı toparlamaya başlamışız. İşe yarıyormuş, ne güzel ne güzel." dedi. Ayağa kalkıp tekrar yatağa oturmuştu. Barış cevap vermekten kendini alamadı,

"Öyle valla. Uzun süredir bu kadar huzurlu yaşamamıştım."

Elçin dudak içlerini ısırmaya başlamıştı. Onu rahatsız ediyordu. Barış'ın o kadınla evinde huzurla oturması, otururken düşünmemesi, gülmesi, sohbet etmesi... Elçin ve Barış'ın yapamadığı o şeyleri yapması Elçin'i huzursuz ediyordu. Onların elinde ise tek şey vardı. Tek bir şey. Ama içinde ruh olmadıkça hiçbir şey.

Farketmeden Senin OlmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin