48- Adım Adım.

5.1K 306 150
                                    

Merhaba, önemli bir not eklemek istiyorum. Hikayedeki olayları, yakın sahneleri çok fazla ciddiye alıp alınan falan varsa rica ediyorum yapmasın. Burada eğlenmek için bir şeyler yazıyorum, evet ElBar damarım var ama neticede buradaki şeylerin çok büyük çoğunluğunun hayal gücü olduğu açık ve karakterler dış görünüş olarak öyle oldukları için isimleri öyle. Fan fiction, hayran kurgu. Yanlış anlaşılmasını çok fazla ciddiye alınmasını istemiyorum:) teşekkürler iyi okumalar.

Barış karşısındaki adamın tuhaf sessizliğinin fazla uzun sürdüğünü fark ettiğinde öne doğru eğildi ve kaşlarını kaldırdı,

"Fikir sorunca artık böyle mi yapıyoruz?"

"Doğru mu anladım diye düşünüyorum da.." dedi Ahmet kaşlarını çatıp. Barış güçlü bir nefes verip koltukta arkasına yaslandı,

"Bana bir şey söylemen gerekiyor. En geç yarın sabah karar bildirmem gerek."

"Barış, koçum, sana bir keresinde bir şey demiştim hatırlıyor musun? Eğer kariyerin ve özel hayatın arasında kalırsam ne tercih yapacağım hakkında?"

"Hadi ama!" diye gözlerini devirdi Barış. "Abi bu normal bir karar değil.."

"Gayet normal bir karar. Sadece gözden çıkaracağın şey daha büyük. Ve bu cevabı daha basitleştiriyor."

Barış gözlerini yere indirip yutkundu, bunun devamını biliyordu.

"O sözleşmeyi imzalaman gerekiyor! Kariyerin bu senin. Eğer vazgeçersen memleketteki en büyük kanallardan birinin kara listesine gireceksin. Yapımcılar sana güvenmeyecek, diken üstünde olacaksın. Yeterli sebepler değil mi bunlar?"

"Ama.." dedi Barış parmaklarını ezerken. Aklından ne geçerse geçsin Ahmete aptalca geleceğini biliyordu. Bir şey söylememeye karar verdi, ellerini sakallarına götürüp sıvazladı. "Tamam abi, dediklerini düşüneceğim."

Ahmet şüpheyle gözlerini kıstığında kafasını geriye doğru atıp homurdandı,

"Gerçekten.. Gitmeliyim."

"Doğru karar ver." dedi Ahmet de ayağa kalkarken. Barış kafasını salladı ve konuşmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Eğer doğru kararın hangisi olduğunu bilseydi çok kolay olurdu bu tabii..

*

"En azından fikrimi sorduğuna memnun mu olmalıyım?"

Elçin karşısında çıldırmasına ramak kalmış menajerini dinlerken koltuğunda iyice ezilmiş, küçücük kalmıştı. Gaye elini kolunu sallayarak ofiste sağa sola yürüyor, bakımlı tırnaklarını derisini  yırtarcasına saçlarının arasından geçiriyordu.

"Aklını yedin herhalde sen?"

"Biraz benim tarafımdan bakmaya çalışsan.."

"Senin tarafından bakamam! Bakmamam gerekiyor Elçin! Çünkü ben senin için doğru olanı seçmekle yükümlüyüm! Beni bunun için tuttun, bana bunun için para veriyorsun sen!"

Elçin ne dese bilemiyordu, Gaye'nin haklı olduğunu biliyordu. Tercihi ona sunması bile başlı başına bir delilikti ona göre.

"Tamaam, sakin olalım şimdi." diye karşısındaki koltuğa oturdu Gaye gülümsemeye çalışarak. "Sonuçta sözleşmede sonradan eklenen ve haber verilmeyen bir madde var. Kafan karışmış, bir düşüneyim demişsin. Danışman normal. Ama sorun yok tatlım, imzala."

"Bu kadar mı?" dedi Elçin gözlerini kırpıştırıp. Oturup artıları ve eksileri konuşmayacaklar mıydı? Elçin'in milyonlarca insana söylenen yalanlar altında nasıl ezildiğini, duygularını özgürce yaşayamayıp nasıl nefessiz kaldığını, sürekli ellerinin altında bariyerleri hissetmek zorunda kalıp gördüğü muhteşem gök kuşağına ulaşmak için tek bir fazla adım daha atamadığını?

Farketmeden Senin OlmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin