Bölüm 29: Beni Aşka İnandır

1.2K 88 17
                                    

Merhaba canlarım. 29. Bölüm ile karşınızdayım. Biliyorum, yeni bölüm yüklemeyeli çooook uzun zaman olmuştu. Ama şimdi buradayım. xx Biliyorsunuz ki, yarın yani 12 Ocak'ta Zayn'in doğum günü ♥ (Happy Birthday Zayn!!) ♥ Aslında bu bölümü yarın yüklemeyi düşünüyordum ama daha fazla bekletmeyeyim değil mi? Bir an beni döveceksiniz zannetmiştim. Baya uzun zaman olmuştu. Bu zamana kadar sabırla beklediğiniz için, sizi çooook seviyorum ♥ İyi ki varsınız canlarım. İyi Okumalar! :)

[Şarkı: Demi Lovato: Let It Go]

 ✾♫✾

Odadan çıkınca karşımdan gelen Adonia ile daha da sevinmiştim.

"Merhaba Less. Biraz konuşalım mı?"

"Olur Adonia." Aşağıya inerken hala konuşuyorduk. Kantine inince kantinin ne kadar büyük olduğunu farketmiştim. Çaylarımızı alıp bir köşeye oturmuştuk. Çaylarımızı yudumlarken konuşmaya ilk başlayan taraf ben olmuştum. "Uzun zaman oldu ha?"

"Öyle oldu valla. En son ne zaman görmüştük birbirimizi?"

"Hım. Sanırım, bir on dört yaşımızdayken." dedim düşünürcesine.

"Doğru tespit dostum." Çayından yudumlarken ben çayı çoktan bitirmiştim. "Çay konusunda değişmemişsin Lessie. Hızlı içiyorsun."

"Zaman zaman değişiyor. Bazen hızlı, bazen yavaş." 

"İşte sen." Ona gülümseyip gülümsemesine karşılık verdim. Aslına bakarsanız, Adonia çok güzel bir kızdı. Düz ve kumral saçları onu daha da güzel kılıyordu. Bal rengi gözlerine birisi baktığında, bir daha bakmak istiyordu. Düzgün vücudu onu manken gibi gösterebiliyordu. İnci gibi dişleri ile gülümsemesi etrafını aydınlatıyordu. Tamam, kızı fazla övmüş olabilirim. Fakat gerçekten öyle biriydi. Oldukça da eğlenceliydi. 

"Hatırlıyor musun? Gittiğimiz Parti'de ne kadar çok çılgınlık yapmıştık."

"Hatırlamaz olur muyum hiç? O günü unutmak imkansız." 

"Büyük abiler partiye içki sokmuşlardı ve bizde bilmeden içince ilk sarhoşluğumuzu yaşamıştık."

"Sonra da o abilerden birkaçı bizi ayıltmıştı."

"Evet, içlerinden insaflı birileri çıkıp bizi ayıltmıştı."

"İtiraf et ki, ordaki gözleri zümrüt gibi olan çok tatlıydı. Ah, Tanrım!" 

"Sen de az değildin ha. Gözlerin çocuğun üzerinden gitmemişti. Kesin şüphelenmişti." 

"Öyle deme ya. O da bana bakıyordu." Ufak bir kahkaha atmıştık. Kantin kapısının orada el sallayan Niall'ı görünce ayaklandım.

"Nereye?" 

"Gitmeliyim Adonia. Kendine iyi bak."

"Dur, telefon numaranı almalıyım." dedi. Telefonunu alıp numaramı yazdım.

"Beni çaldır tamam mı canım? Görüşürüz." deyip yanaklarından öptüm. Hızlıca Niall'ın yanına gidip  ellerinin ellerime kenetlenmesine izin verdim. Arkamı dönüp Adonia'ya diğer elimle el sallıyordum. O da bana el sallarken kantinden uzaklaşmıştık. 

•••

Çoktan hastaneden çıkmıştık. Muliingar'da evdeydik. Çoktan eve yayılmıştık ve herkes çoktan ziyarete gelmeye başlamıştı. 

"Tanrı seni kutsasın küçük Theo."

Gelen akrabalara teşekkür eden Greg ve Denise, ellerindeki küçük Theo ile çok mutlu gözüküyorlardı. Zaten, ebeveynlerin çocuğu olması kadar güzel bir şey var mıydı ki? Anne olmak, ya da baba olmak. Bir kadın, gerçekten kadın olduğunu, anne olunca en iyi anlarmış. Bir adam ise gerçekten erkek olduğunu, baba olunca anlarmış. Hele ki, büyüyüp sana da doğru koşuyorsa. Annem diyorsa. Babam diyorsa. İşte, dünyadaki en büyük mutluluk budur. 

Calf Love (Niall Horan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin