Bölüm 32: Kör Olası Çöpçüler, Aşkımı Süpürmüşler

832 72 6
                                    

♛MERHABA! 32. BÖLÜME GELDİK. :) BİLİYORUM KISA OLDU AMA DİĞER BÖLÜMÜ UZUN TUTMAYA ÇALIŞACAĞIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. SİZİ ÇOOK SEVİYORUM. ♡ İYİ Kİ VARSINIZ. :) İYİ OKUMALAR! ♡♛

(Şarkı: Celtic Music - Prophecy)

 ✾♫✾

BEŞ AY SONRA

Onu görmeyeli tam beş ay olmuştu. Kokusunu içime çekmeyeli tam tamına beş ay olmuştu. Tişörtü ile yatıyordum geceleri. Kokusunu içime çekerek yatıyordum. Aslı gibi olmuyordu ama. Sarılınca içime çektiğim kokusu gibi olmuyordu. Sıcacık kalbini bana göstermesi gibi olmuyordu. Asılı gibi değildi. Ama yine de ondan bir parçanın yanımda olması bir süre bana yetiyordu. Bu turne elbet bir gün bitecekti. O zaman neler olacaktı bilmiyordum ama bu turnenin çabucak bitmesini bekliyordum. Ben sadece onu istiyordum.

Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem.

Austin’in bana seslenmesi ile irkilip ona baktım. Üstüne şık bir kıyafet giymişti. Sahneye çıkacaktı.

“Hazır mısın?”

“Hazırım.” Demiştim ona göz kırparak. Bugünlerde cam gibi hassastım. Güçlü gibi gözüken camdım. Onu özlediğim için çabuk kırılıyordum.

“Selam millet!”

“Hoş geldin adamım!”

“Hoş bulduk dostum!” Bu kimdi ki?

“Bu Archie, Less. Archie, bu da Lessie.”

“Memnun oldum Lessie.”

“Ben de memnun oldum, Archie.” Uzattığı eline karşılık olarak elini sıktım. Kahverengi gözlü birisiydi. Uzundu ve gözlük takıyordu. Ona gülümseyip yerimden yavaşça kalkıp aynada kendime baktım. Saçımı düzeltip yerime ilerledim. Dengesiz olmuştum son günlerde. Yolda giderken birkaç kişiye çarpıp onlardan özür diliyordum.

“Evet, millet! Son 10!”  On saniye sonra Austin ile birlikte sahneye giriş yapacaktık.  

“4...3…2…1…İyi şanslar!”

Austin sahneye ayak basar basmaz arkasından biz de girmiştik. Arkasında biz dans etmeye başlamıştık. O da bize uyarak dans ediyordu. Şimdi nerede miydik? Şu anda İtalya’dayız. Milano’da.

Konser bittikten sonra kulise dönmüştük. Austin, hayranlar ile konuşup fotoğraf çektiriyordu. Ben de üstümü değiştirmiştim ve oturuyordum. Telefonuma baktığımda hiçbir şey olmadığını fark etmiştim. Niall bile aramamıştı. Halbuki maksimum 3 günde bir arayıp nasıl olduğumu sorardı ve bana şans dilerdi. Ama belki meşguldü. Omuzlarıma dokunup yorulduğumu hissetmiştim.

“Yoruldun değil mi?” dedi Archie.

“Evet, sonuçta zor.”

“Masaj yapmamı ister misin?”

“Gerek yok.” demiştim. Ama ben demeden omuzlarımı sıkmaya başlamıştı.

“İyi geldi mi?”

“Teşekkür ederim.”

“Merhaba!” O sesin geldiği yöne kafamı çevirdiğimde elinde bir poşet ile kulise girmiş olan bir adet Niall vardı. “Ne halt ediyorsunuz siz? Bu da kim?” Sinirlendiği halinden belliydi. “Size bir şey sordum!”

“Ben ona masaj yapıyordum. Yorulmuş. Sadece arkadaşça..” demişti Archie.

“Bir kelime bile duymak istemiyorum!”

“Bu da kim dedin, hem de duymak istemiyorsun? Ne ayak birader?”

Niall, Archie’nin yüzüne bakıp kulisi terk etti.

“Niall!” diye arkasından bağırmıştım ama beni duymamıştı.  Arkasından koşup kulisten ben de çıkmıştım. Herhangi bir odaya girdiğini görünce bende odaya girip kapıyı sertçe kapattım.

“Neyin var senin?”

“Bir şeyim yok.”

“Bu bir şeyin olmamış halin mi?”

“O adamın senin etrafında olmasına tahammül edemem.”

“Ne oldu şimdi de böyle oldu?”

“Bir şey olduğu yok. Kör olası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler.” Dedi ve kapıyı açıp çıktı. Çıkarken sertçe kapatmayı da unutmadı. Beni dinlemeden çekip gitmişti. Odadan kulise geri döndüğümde etrafta onu göremiyordum. Beni dinlemeden saçma hareketler yapıyordu.

“Sakin ol Less ve gel otur.” dedi Louis. Onun gösterdiği yere gidip oturdum. Austin hala hayranlar ile uğraşıyordu. Ben ise etrafıma bakınıp o’nu bulmaya çalışıyordum. Ama çabalarım nafileydi.

“Alışabildin mi turnelere?”

“Alışabildim Louis.”

“Biliyorsun, önceden dans ederdim.”

“Eskiden. Hatırlıyorum… Başka şeyler de hatırlıyorum. Senin unutman gibi.”

“Neyi unutmam Lou?”

“İtalya’da olduğunu sonradan biliyoruz..”

“Ne olur böyle söyleme Louis. Sizden nasıl ayrıldığıma bak, bir de şimdi ki duruma bak. Sizden uzunca süre ayrılmak zor oldu. İnan.”

Gülmüştü.

“Kendin zorlaştırıyorsun her şeyi Le. Siz bir şekilde beceriyorsunuz hayatı kötü yapmayı. Sonra da kimse beni anlamıyor diye yakınıyorsunuz. Sırf sen değil, Niall da öyle. Sen yokken mutlu görünüyordu. Dışarıdan belli etmiyor ama gözlerine bakınca anlıyorum. İçini sökmüşler, kalmış bir yerde. Hayalet gibi dolanıyor işte… ”

Duraksamıştı.

“Senin gibi.”

“Ben mi? Ben iyiyim. Gerçekten.”

“Hikaye anlatma bana.”

“Hikaye değil Louis.”

“Madem sormazlar mı insana? Mutlu olmak için buraya geldin. Bu halin ne ha? Var mı cevabın? Bak yüzüme. Söyle, inanacağım. Söz.”

Yine duraksamıştı.

“Var mı? Yok değil mi? Nasıl olsun?”

“Ne yapabilirim ki Louis?”

“Bilmiyorum. Tek bildiğim Niall ile konuş ve mutlu ol.” Gözlerim yaşlı Louis’e sarılmıştım ve sırtımı sıvazlıyordu. Kulisten çıkıp onu aramaya başlamıştım.

En sonunda onu küçük odada bulunca içeri girip kapıyı kapattım. Kapı sesini duyunca başını kaldırmıştı. Düşünüyordu. Çok derinlere dalmıştı.

“Ne var?”

“Saçmalıyorsun.”

“Hayır.”

“Niall! O benim sadece arkadaşım. Konser yorduğu için yorulmuştum. Omzuma masaj yapmaya başlamıştı. Gerek yok demiştim ama beni dinlemedi bebeğim.”

Ona derince bakıyordum. Önünde çöküp ellerim ile çenesinden tuttum. Yüzünü kaldırıp bana bakmasını sağladım.

“Ben senin meleğinim... Senden başkasını sevemem. Gözlerine baktığımda huzuru buluyorum. Gözlerine baktığımda bana aşkı yaşatıyorsun. Senin yanında mutlu oluyorum.”

Yanağına öpücük kondurmuştum.

İnsan kendini değerli hissettiği yerde mutludur. Ben senin yanında böyleyim meleğim… Seni çok seviyorum.

Bana derince bakıp kolları ile beni sıkıca kavradı.

“Ben seni sadece kıskanıyorum. Seni kıskanıyorum. Çünkü seni seviyorum.”

Aylardır hasretini çektiğim kokuyu derince içime çekmiştim. Onu özlemiştim.

Calf Love (Niall Horan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin