Umarım beğenirsiniz. Sizi seviyorum ♥
İyi Okumalar! :)
✾♫✾"Ne oldu?"
"Bugün kimi gördüğümü tahmin edemezsin."
"Kim?" dedim cevap beklerken. Kaşlarım çatık bir şekilde Jess'e bakıyordum. Tanrım, neler oluyordu?
"Söylesene Jess."
Yutkunup konuşmaya çalıştı.
"Dicle'nin bir zamanlar başına bela olan, Yunanlı erkek arkadaşı Andries ve o da bizi gördü. Hatta yanımıza gelip selam verdi."
Ağzım açık şekilde Jess'e bakıyordum. Şok olmuştum. Dicle o çocuk yüzünden bir zamanlar çok acı çekmişti. Hayır hayır. Bir daha asla olmaz! Tanrım! O çocuk bizim elimizden zor kurtulmuştu. Elimde kalsa gebertirdim o piç kurusunu! Alçak herif! Dicle'ye ne mi yaptı? Dicle'yi hem araç olarak kullanmıştı hem de sonradan onu sevdiğini söyleyip onu aldatmıştı. Pislik herif! Dicle elini alnına koymuş koltukta otururken yanına gidip oturdum. Gözlerindeki endişeyi görünce daha da gerilmiştim. Onu kendime çekip sarıldım. Omzumda hissettiğim ıslaklıkla ağladığını anlamıştım. Dicle onu çok sevmişti ve çok zor unutmuştu. Şimdi karşısına çıkması? Ne tesadüf ama (!) Hayır bana öyle söylenmeyin. O çocuğun Londra'da olmasının sebebi küstahlık. O çocuk, Dicle ondan ayrıldığından beri onun peşinde. "Seni gerçekten seviyorum, inan bana." "Seni çok özlüyorum." palavralar. Bla bla bla. O çocuk lanet olası bir yalancı. Neden siktir olup gitmiyor ki?
"Lütfen sakin ol Dicle."
Titriyordu ve omzumda ağlıyordu. Saçlarını okşayıp sakinleşmesini sağlamaya çalışıyordum.
"Neden biraz uyumayı denemiyorsun Dicle? Uyursan rahatlarsın canım." dedi Jess.
Dicle ise başını sallayıp yukarı odasına çıktı.
"Tanrım ne yapacağız Less?"
"Bilmiyorum. Ama içimden bir ses-"
Yutkundum.
"Devamını getir Less?"
"İçimden bir ses bizi iyi şeylerin beklemediği diyor."
Andries'in takıntılı bir çocuk olduğunu söylemiş miydim? Kesinlikle kafadan arızalı. Beyin lobları yok. Bir süre sonra ikimizde odalarımıza dağıldık. Üstüme pijamalarımı geçirip kendimi yatağa attım. Fakat uyuyamıyordum. Yatakta dönüp durmaktan sıkılmaya başlamıştım. Telefonuma mesaj geldiğinde komidinin üstündeki telefonumu alıp mesajı kimin attığına baktım. Kesinlikle Niall'dı.
"İyi geceler prenses. xx Umarım uyandırmamışımdır. -Niall"
Sevgi patlaması yaşayarak mesaja cevap yazmaya başladım. Ne? Sevgi patlaması işte. Mesaj hoşuma gitti. Niall, benim sevgilim. Olamaz mı? Tamam susuyorum. Bu arada ben gerçekten susadım.
"Hayır uyandırmadın. Yatakta dönüp durmaktan uyuyamamıştım. Sana da iyi geceler bitanem. xx -Less"
Telefonumu alıp mutfağa su içmek için aşağı inmeye başladım. Telefonumun ışığı kapanmadan gelen mesaj beni çok mutlu etmişti.
"İkimizde uyumuyorsak, konuşalım mı? Yorgun değilsen tabii. -Niall"
"Ah tabii konuşalım. -Less"
Merdivenlerden inerken bir tıkırtı duydum. Tanrım, korkmaya başlamıştım. Hayır, korkma Less! Cesaret! Merdivenlerin sonuna geldiğimde salonda birisinin olduğunu tahmin etmiştim. Kim bu saatte? Kim olacak? Komşunun çocuğu olacak değil ya. Hırkız! Aman, Hırsız! Tıkırtının geldiği yere doğru ilerlerken birisine ya da bir şeye çarptım. Çığlık atmamak için ağzımı elimle kapatırken, çarptığım şeyden veya kişiden uzaklaşıp telefonun ışığını ona tuttum. Tanrım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Calf Love (Niall Horan)
Fiksi Penggemar«İliklerime kadar hissettiğim aşkın en güzel yanı da onunla olmasıydı.» ©Tüm Hakları Saklıdır.