Belki.

11.4K 365 58
                                    

Bu bölümü en iyi arkadaşlarımdan biri olan Duygu Özkaya'ya ve bana çok çok yardımı dokunan sınıf arkadaşım Özlem Uğur'a ithaf ediyorum. Kızlar ikinizede yardımlarınızdan dolayı çok teşekkürler. Ayrıca unutmadan, canım arkadaşım İpek Katran'a da çook teşekkür ediyorum. Sizi çok seviyorum!

İyi okumalar!

"Biraz daha hızlı, rüzgarı hisset." Klaus arkamdan bağırınca hızımı arttırmayı denedim. Vay canına, bu işi gerçektende becerebiliyordum. "İşte böyle, aferin."dedi koşarak bana yetiştiğinde. En sonunda durduk. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Bu vampirlik işini gerçekten çok sevmiştim.

"Eğlenceli bir adamsın."dedim Klaus'un omzuna hafifçe dokunup. Klaus şımarıkça güldü. Bir ağaca yaslanıp oturdum.

"Aslında beni sevmezdin."dedi. Geçmişimde nasıl biri olduğum umurumda değildi. Beni geçen 1 hafta boyunca çok eğlendirmişti. Vampir kurallarını -ne anlama geldiğini bilmiyordum bile- teker teker öğretmişti. Evet, vampir kelimesi ilk başta kanınızı dondursa da sonradan bu duruma alışıyordunuz. Hatta eğlenceli geliyordu.

"Tamam, sana bir şey soracağım, Harry hakkında?" dedim ve başımı onun tarafına çevirdim. Kafasını salladı. "Evet, sorabilirsin."dediğinde boğazımı temizledim.

"Sanırım, Harry ve ben sevgiliydik?" Soru sormamıştım, sevgili olduğumuzu biliyordum. Ama yine de emin olmam lazımdı. Klaus tekrar başını salladı. "Peki, bizim hikayemiz neydi?" diye sordum bu sefer. Klaus üst dudağını yukarıya kıvırdı.

"Bence bunu ona sormalısın, Alison."dedi. "Haydi, kıçını kaldır da gidelim buradan." Klaus'a itaat ederek ayağa kalktım. Haklıydı, bu soruyu Harry'e soracaktım.

***

"Lanet olsun!" Yatağımdan hızlıca doğruldum. İğrenç bir kabus görmüştüm. Sorun şu ki; uyandığımda gördüğüm kabusu bile hatırlayamıyordum.

"Kabuslarında olmak harika bir şey, yeniden." Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde esmer bir adamla karşılaştım. Kim olduğunu dahi bilmiyordum, benim odama nasıl girebilmişti? Biraz daha bana yaklaştı. Kulağıma doğru eğildiğinde konuştu.

"Bu adı unutma; Arthur Mikaelson." Bende geri çekilirken nefesimin kesildiğini hissettim. Eliyle başucumda ki lambayı kapattı. "Umarım her şeyi hatırlarsın Alison. Herşeyi."

Yatağımdan yeniden bağırarak kalktım. Kabuslarımla gerçeklerim karışmış gibiydi. Bu durumdan nefret ediyordum. Başımı ellerimin arasına aldım. Rüya kabus bile sayılmasa da fena halde korkuyordum.

"Alison?" Yanımda birisini hissedince irkilerek geri çekildim. Bu az önce burada olan -rüyamda- adam olabilirdi. "Sakin ol, benim, Harry."dediğinde başımı ellerimin arasından çektim. Karşımda gördüğüm rahatlatıcı gözlerle birlikte boş bulunup ona sıkıca sarıldım. Şuanda kendimi çok fazla korumasız hissediyordum.

"Korkuyorum."diye fısıldayabildim sadece. Kokusunu içime çektim. Tanımadığım bir yabancıya sarılıyormuşum gibi hissettirmemişti. Kokusu şaşırtıcı derecede tanıdık geliyordu. Ve bana huzur veriyordu. Kokusu beni güçlüymüşüm gibi hissettiriyordu. Ya da onun kolları arasında olduğum için güçlü hissediyordum. Bilemiyorum.

"Buradayım."dedi ve başını omzuma dayadı. Beni iyice kendisine çekmişti. Onun soğuk tenini hissedebiliyordum.

"I wish that I could take you to the start
-
Keşke seni başlangıca götürebilsem
I'd never let you fall and break your heart
-Asla düşmene izin vermez ve kalbini kırmazdım
And if you wanna cry or fall apart
-Ve eğer ağlamak ya da paramparça olmak istersen
I'll be there to hold ya
-Ben seni tutmak için orada olacağım

You tell me that you heard it's all in vain
-Bana kalbinin boş olduğunu söyleyebilirsin
But I can see your heart can love again
-Ama ben kalbinin yeniden sevebileceğini görebiliyorum
And I remember you laughing
-Ve gülüşünü hatırlıyorum
So let's just laugh again
-Yani, hadi, sadece gül yeniden

Oh I will carry you over fire and water for your love
-Oh, ben seni aşkın için ateşten ve sudan yukarıya taşıyacağım
And I will hold you closer
-
Ve seni yakınımda tutacağım
Hope your heart is strong enough
-Umarım kalbin yeterince güçlüdür
When the night is coming down on you
-Gece üstüne çöktüğünde
We will find a way
-Bir yolunu bulacağız
Through the dark
-Karanlığın içinden "

O şarkısını mırıldandığında gülümsedim. Beni gerçekten iyi hissettirmişti. Ona iyice kendime çekerken kokusunu, bu sefer hiç unutmamak için, iyice içimi çektim. Harry'nin soğuk ve ıslak gözyaşı omzuma düştüğünde gözlerimi yumdum. Beynimde bir söz yankılanmaya başladı.

"Senin ağladığını gördüğümde içimde bir şeyler parçalanıyor ve bundan nefret ediyorum. Gözümü kapattığımda seni görmekten nefret ediyorum."

Bunu ne zaman söylediğine dair hiçbir fikrim yoktu. Ayrıca beynimde bu sözün neden yankılandığını da bilmiyordum. Tek bildiğim duyduğum sesin Harry'e ait olduğuydu. Ondan kendimi çektim. Yüzünde anlamını bilmediğim bir ifade vardı. Onu yaklaşık bir haftadır görmüyordum. Özlemiş miydim?

"Ne zamandan beri odamdaydın?"diye sordum ona. Yatağımdan kalktı.

"Burada değildim. Ben sadece senin kendini kötü hissettiğini anladım ve yanına gelmek istedim."dedi oldukça soğuk bir sesle. Başımı salladım.

"Anladım. Şimdi gidebilirsin, teşekkürler."dedim. Aslında onunla birlikte uyumayı çok istiyordum. Ancak, onunla hatırlamadığım bir geçmişim olmasına rağmen, bana hala yabancı geliyordu. Tanıdığım bir yabancıydı...

"İyi geceler, Alison Collins."dedi ve penceremden atlayarak odamı terk etti. Eğer bir vampir olduğunu bilmesem ölüp ölmediğini kontrol etmek için aşağıya koşardım. Ama gayet normal bir iniş yaptığından emindim. Hatta anormal bir iniş...

"İyi geceler, Harry Styles."diye fısıldadım. Beni duyamadığını biliyordum, şimdiye çoktan uzaklaşmış olmalıydı. Bir anlığına onu yanımdan gönderdiğim için pişman oldum. Çünkü onun kokusunu içime çekerek uyumak istiyordum. Evet, bunu çok istiyordum. Az önce tuhaf bir şekilde onu hatırlamıştım. Küçük bir anısı hafızama kaydedilmişti. Küçük bir anı olduğunu biliyordum, ama bu küçük anı benim bazı şeyleri anlamama yardımcı olmuştu. Bir parçasının hala bende olduğunu biliyordum. Ve ben bu yapbozu tamamlayacak tüm parçaları toplayacaktım.

Harry'e geçmişimizi sormaktan vazgeçmiştim.

Geçmişimizi, kendim bulacaktım...

***

"Peki, eski Alison edebiyat dersini sever miydi?"diye sordum Jessie'ye dönerek. Jessie başını iki yana salladı.

"Nefret ederdi. Ama şiir okumayı severdi. Bu derste de şiir okuyacağımıza göre, sorun yok sanırım?"dediğinde gülümsedim.

"Sanırım sorun yok."dedim ve tekrar önüme döndüm. Elimde tuttuğum kitaplar çok ağırdı. En kötüsü de; derslerle ilgili hiçbir bilgim yoktu. Evet, yazmayı ve okumayı hatırlıyordum. Ama tüm o formüller, bilgiler uçup gitmişti.

"Umarım bu dönem çakmam."dedim bıkkınlıkla. Lise bok gibi bir yerdi.

"Gerçi önceden de notların bundan parlak sayılmazdı." Jack benimle dalga geçiyor gibiydi. Ona tısladım.

"Bir vampire kafa tutmak istemezsin."dedim gülerek. Jack yüzünü tuhaf bir hale soktuğunda bir kez daha güldüm. Ardından sınıfa girip yerlerimize oturduk.

"Siktir!"dedim birden. Yanımda oturan Jessie kaşlarını çattı.

"Ne oldu?"dediğinde, "Şiir kitabı zımbırtısını unuttum."dedim. Omuz silkti.

"Sorun olmaz."dediğinde edebiyat hocamız sınıfa girdi.

"Tamam, herkes yerine geçsin. Bu dersimizde Aragon'dan şiirler okuyacağız. Kim gönüllü olup okumak ister?" Sorusunu sınıfa yöneltmişti ama kimseden çıt ses çıkmıyordu. Jessie koluma dokundu.

"Tanrı aşkına, Aragon da kim?"dedi kıkırdayarak. Ona katıldım. Ama tuhaf bir şekilde ismi bana tanıdık geliyordu. Bay Holmez başını salladı.

"Peki, o zaman ben Aragon'un bir şiirini okuyarak başlıyorum."dedi ve boğazını temizledi. " Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de

Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm

Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde"
Şiir bana oldukça tanıdık gelmişti. Oysa ki daha önce duymadığıma yemin edebilirdim.

"Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde "



Farkında olmadan şiirin devamını getirmiştim. Bu nedenle herkesin gözü üzerimde toplandı.

"Vay canına Alison, sen Aragon okur muydun?" Bay Holmes, bariz şaşırmış bir biçimde bu soruyu sorunca başımı iki yana salladım.

"Hayır. Sadece daha önce duymuştum. Bir kere." Ve işte o anda anladım ki; bu şiiri bana Harry okumuştu. Bana okuduğunu biliyordum, ancak nasıl ve ne zaman olduğuna dair aklımda hiçbir fikir yoktu.

***

"Nasılsın, Collins?" Ella, Harry'i -ve Zayn'i- öğle yemeğinde bizim masamıza davet etmişti. Bu durumdan biraz rahatsız olduğumu söyleyebilirdim. Çünkü onun hakkında aklım hala karışıktı. Neler olduğunu henüz çözememiştim ve hayır, bunu Harry'e sormak istemiyordum.

"İyiyim, ya sen?"dedim Harry'e. Gülümsemekle yetindi. Gerçek bir gülümse olduğunu söyleyemiyorum çünkü sahte olduğu çok belliydi. Dün gece ona sarılmamızın ardından konuşmalarımız oldukça mesafeliydi.

"Geçen sene gittiğimiz filmi hatırlıyor musunuz? 2.si vizyondaymış. Bu hafta sonu gitsek mi diyorum?" Teklif Jack'ten gelmişti. Güldüm.

"Hafızamı yitirdiğim için o film hakkında hiçbir şey hatırlamıyorum."dedim durumumla dalga geçerek. Harry kaşlarını çattı.

"Keşke hatırlamadığın tek şey o film olsaydı."diye mırıldandı.

"Ne dedin, Harry?"dedim anlamamış gibi. Bal gibi de anlamıştım. Gözlerini bana diktiğinde tekrar gülümsedim. "Bunlardan herhangi birinin gerçekleşmesini ben istemedim, biliyorsun değil mi?"dedim. Bu onu rahatsız etmişe benziyordu.

"Evet, sen istedin."dedi benim aksime yüksek bir sesle. Boynumu sağ tarafıma doğru eğdim. "Kendini o lanet kuleden atarken ben hiçbir şey yapamadım. Engel olamadım. Tanrı aşkına, söylesene o anda ne düşünüyordun? Öldüğünde bütün bunlardan kurtulacağını falan mı? Her ne düşündeysen, gördüğün gibi öyle olmadı."dediğinde elimi saçlarımın arasından geçirdim.

"Beni hatırlamadığım bir şey yüzünden suçlayamazsın!"diye bağırdım.

"Bunun bana ne gibi hissettirdiği hakkında herhangi bir fikrin var mı?!"dediğinde başımı iki yana salladım.

"Ne?"dedim biraz sakin bir sesle.

"Bana acı hissettiriyor. Daha önce tatmadığım kadar büyük bir acı."dediğinde gülümsedim.

"Güzel. Acı insanı olgunlaştırır."



"Çocuklar, tartışmanızı bozmak istemem ama şu konuyu kapatabilir miyiz?" Zayn aramıza girmese tartışmamız devam edecekti. Ama Harry ile tartışmak beni keyiflendirmişti. Ya da onunla diyalog kurmamdı beni gülümseten...

***

Okul çıkışında tek başıma eve doğru yürüyordum. Çünkü Ella ve Jessie tarafından ekilmiştim. Alışveriş yapmayı bana tercih etmişlerdi. Bende tek başıma eve yürümek zorunda kalmıştım.

"Alison." Adımın seslenmesiyle birlikte arkamı döndüm. Harry arabasından bana bakıyordu. Yanına doğru yaklaştım. Ardından arabanın ön koltuğun kapısını açtı. "Seni ben bırakırım."dediğinde başımı iki yana salladım.

"Gerek yok, ben gidebilirim."desem de camdan elini uzatıp kolumdan tutup gitmemi engelledi.

"Seni ben bırakırım, dedim." Bu sefer daha sert bir biçimde konuşunca onunla daha fazla uğraşmak istemeyip arabasına bindim. Arabasını çalıştırdı.

"Sen nereye gidiyordun."dedim sessizliği bozarak. Bir saniyeliğine bana baktı.

"Okul beni sıktı. Dersler başlamadan gezmek istedim."dedi. Homurdandım. Harry ile öğle yemeğinde ki tartışmamız dışında bir daha konuşmamıştık. Radyoda çalan müziği değiştirmek için düğmesine uzandığımda Harry ile ellerimiz çarpıştı. Hemen elimi geri çekerek başımı camdan dışarı uzattım. Eline dokunduğumda tuhaf bir his vücudumu kaplamıştı. Yol boyunca da yüzüne bakmaya cesaret edememiştim. Bir şekilde ondan utanıyordum.

"Geldik."dedi en sonunda arabayı durdurduğunda. Ben arabanın kapısını açıp inecekken bileğimden tuttu. "Yemekte söylediklerim için özür dilerim. Ama hissettiklerim bunlar."dedi boğuk aksanıyla. Başımı salladım.

"Önemli değil, bende üzgünüm."dedim ve uzun süre sadece birbirimizin gözlerine baktık. Gözleri bana çok yakın geliyordu ve bu gözleri nasıl unuttuğumu anlayamıyordum. Ama o yeşil gözlerinde hüznü görmek beni üzüyordu. Harry'nin tüm yüz hatlarını beynime kaydettim. Eli hala bileğimde duruyordu. Açıkçası bu durumdan hiçte rahatsız değildim. Bana biraz daha yaklaştı. Kokusunu içime çekebiliyordum.

"Harry..."dedim sessizliği bozmaya çalışarak. O sırada Harry kendisini iyice bana yaklaştırdı. Alnımı alnına değdirdim. Beni öpeceğini anladığımda kendimi geriye çektim. "Üzgünüm ben... Ben yapamam." Hızla kapıyı açıp arabadan indim. Derin bir nefes aldım ve evime doğru yürümeye başladım. Montumun cebinden evin anahtarını çıkarıp deliğine soktuğumda duraksadım. Ağlıyordum. Çünkü onun hakkında hiçbir şey hatırlayamamak beni öldürüyordu.

Belki onu tekrar sevebilirdim. Belki onu hatırlayabilirdim. Belki onunla tekrar mutlu olabilirdik. Belkiler çoğalırken gülümsedim.

Sonuçta 'Belki'ler 'Keşke'ler den güzeldi, değil mi? Kapıyı en sonunda açıp içeriye girdiğimde ufak bir sürprizle karşılaştım.

"Merhaba, Alison."

***

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdiiiir ^.^ Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmemenizi istiyorum. İnanın sizin yorumlarınızla ilham buluyorum.

Ve sizleri çok çok seviyorum! Yeni bölüm Perşembe günü gelecek. Sizi kocaman öpüyorum :*

Gece GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin