Yanlış Zaman

1K 48 3
                                    

Yüzümdeki tokadın acısını yüreğimde hissediyordum. O tokat sadece bana değil Türk halkına atılmıştı. Düşündükçe daha da öfkeleniyordum. Bu da beni uyutmuyordu. Ne kadar yatakta dönsem ne kadar aklımdan atmaya kalksam fikirlerimi daha yoğun hissediyordum. Uyuyamamak çok kötüydü. Yıldız'a baktım. Bebek gibi uyuyordu. Derdi yoktu tasası yoktu. En büyük endişesi yarın ne giyeceğini düşünmekti. Benim daha büyük sorunlarım vardı. Onun gibi sadece kendimden sorunlu değildim ben. Halit İkbal olarak, tüm Türklerden sorumluydum. Birlik ve beraberliği sağlamaya and içmiştim. Ülkemiz bu haldeyken daha ne düşünebilirdim ki?

Sokak kapısının açılmasıyla, düşüncelerime ara verdim. Kimin geldiğini anlamak için kulak kabarttım. Ama kim olduğunu anlayamamıştım. Yerimden kalktım. Yavaşça odanın kapısını açtım. Kapının önünde Teğmen'i görünce, beklediğim kişinin o olmadığı kanısına vardım. Sadece kapıda dikiliyordu. Yan profilden gördüğüm Teğmen'in neden bizim odanın kapısında durduğunu anlamaya çalışıyordum. Daha sonra dudağındaki yarayı fark ettim. Kavga etmişti. Görülen o ki, kavga ettiği kişi onu iyi benzetmişti. Çünkü gözünün altında oluşan morluktan bu anlaşılıyordu. Odadan çıkıp, kapısını kapattım. Hala öylece dikiliyordu. Ne bir hareket ediyor ne de bir söz söylüyordu. Önüne geçtim ve yüzünün tamamını görmek için gözlerimi ona diktim. Kafası dikti, göz ucuyla hareketlerimi inceliyordu.
"İyi misiniz?" Soruma cevap vermemişti. Tekrar ve sert bir biçimde sordum.
"Teğmen, size iyi misiniz diye sordum."
"İyiyim"dedi ve merdivenlere yürüdü. Soğuk davranmıştı. Ne olmuştu acaba? Kolunu tuttum ve gitmesini engelledim. Her seferinde kolumu çeken kişi Teğmen olurdu lakin bu sefer rolleri değişmiştik. Şaşırdı. Bu hareketimi beklemiyordu. Aslına bakarsanız böyle bir şey yapmayı bende beklemiyordum. Bana döndü ve tuttuğum koluna baktı, sonra da gözlerini gözlerime dikti.
"Ne oldu sana? Niye böylesin?" dedim hala kolunu tutuyordum. Ama bunun farkında bile değildim. Onun sessiz olmasına alışık olmadığım gibi. Kinayeli konuşması gerekirdi. Ya da ne bileyim "ne oldu endişelendin mi?"deyip o sırıtışını sergilemeliydi. Ama yapmadı. Sadece gözlerime baktı ve sadece.
"İyi geceler"dedi. Tuttuğum kolunu daha sert çekiştirerek yine gitmesini engelledim. Kolumdan kurtulmaya çalışmadı. Gözleri kapalı bir şekilde bana döndü. Gözlerini açtığında gözlerimiz buluştu.
"Ne duymak istiyorsun?" dedi sesi titremişti. Bunu söylemesi kalbimin hızlı atmasına sebep olmuştu.
"Ben sadece..."
"Sen sadece ne? Yardım etmek mi istiyorsun? Benim gibi bir barbara... Ne oldu da o vatan aşkın birden değişti de yerini aciz olan Yunanlılara yardım etmene izin verdi?" Dedikleri karşısında afallamıştım. Bir adım daha atıp bana doğru eğildi.
"Çok mu merak ediyorsun ne olduğunu? Ali Kemal'le kavga ettik. Neden biliyor musun? Senin yüzünden. Sizden uzak durmam için... Bu nasıl olacaksa? Her defasında karşıma çıkarken, aynı evde yaşarken... En olmaman gereken yerde belirirken... Bu nasıl mümkün olabilir Küzük Hanım?"

Bu çok saçmaydı... Her yerde karşılaşmamız sadece tesadüftü. Bunun için Ali Kemal'le kavga etmesi de saçmaydı. Onun da dediği gibi aynı evde yaşıyorduk. Hem uzak durmakta ne demekti? Neyi ima ediyordu? Ali Kemal'in aklından neler geçiyordu? Yıldız için demişti kesin. Ya da genel konuşmuştu. Şuan karşısında ben olduğum için bana yoruyordu...
"Şimdi kolumu bırakta, odama gideyim." bir anda bırakıverdim kolunu. Bırakır bırakmaz, merdivenlerden yukarı çıktı. Öylece gitti... Bense ardından bakakaldım.

***

Dün geceki patlamadan sonraki mutluluğum, daha sonra Veronika'nın tokadıyla öfkeye dönüşmüştü. Gecenin ilerleyen saatinde Teğmen'le karşılaşmamız sonucunda içimde oluşan bir acı.... Duygu karmaşası içerisindeydim... Bugün de hava pek bir kasvetliydi. Yada bu benim içimde taşıdığım bir ağırlığın etkisiydi...
"Hadi Hilal kalk, bugün hepimiz hamama giriyoruz."
"Tamam anne..."
"Hala yatıyorsun Hilal, hadi babaannen ve Yıldız girdiler bile."

YARIM  (HiLeon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin