Temmuz
Bu okula geldiğimizde neden geldiğimi ilk önce anlamamıştım sonra bir anda okulun önüne geldiğim zaman buranın Güneş'in çok istediği üniversite olduğunu gördüm. Acaba içerde miydi ya da beni görmek isteyecek miydi Bizim çocuklar zorla beni buraya getirmişti daha henüz İstanbul'a gelmemin üstünden bir saat geçmişti. Evet benim de ilk görmek istediğim kişi Güneş'ti. Hatta beni havaalanında karşılar diye düşünmüştüm. Tabi ki de çok saçma bir düşünceydi. Okuldan Ceylin ile çıktığını görünce içimde bir şeyler hareketlendi. Ceylin bize koşuyordu Güneş ise aynı yerindeydi. O da geldi yüzüme bile bakmadı. Çok doğal bu tavırları. Ama beni dinlemeden yargısız infaz yapıyordu. Yakında bir cafeye gelmiştik. Bir çocuk Güneş'i çağırmıştı. Kim ki bu? Neden benim kızımı çağırıyor. Eskiden benim olanı...
Sinirlenmiştim. Bir şeyler konuşuyorlardı. Oysa ki ben Güneş ile konuşmayı düşünüyordum. Bu isteğim de anında sönüp gitti. Ben de yüzümü cama çevirmiş dışarıdaki denizi izliyordum. Dalgalar sanki sevgililerine kavuşmak isteyen insanlar gibiydi. Kıyıya çarpıp duruyordu. Kaldırım taşlarına arada küçük buseler veriyordu ama kavuşamamıştı iki sevdalı, dalga ve kaldırım taşı... En sonunda buluşmuşlardı deniz kabarmış ve dalgayı sevdalısına kavuşturmuştu. Dalga kaldırım taşını öpmüş öpmüş öpmüştü... Onların vuslatları (iki sevdalının kavuşması) gerçekleşmişti. Peki ya bizimkisi ne zaman olacaktı?
Düşüncelerimi bölen Meriç'in sesiydi 'Kızım yavaş gel bakışların ile bitirdin çocuğu.' Kafamı kaldırıp Güneş'e baktım. Bana bakıyordu. Gözlerini özlemiştim. En çok da gülüşünü. Ama gülmüyordu. Güneş'in yanakları kızarmıştı. Domates olmuştu. Eski ben olsam çok dalga geçerdim. Aslında hala yapabilirim. Ama istemiyordum. Bana bakmaya devam edince gözleri de doldu. Daha fazla hasar vermek istemediğim için başka bir yöne baktım.
Herkes gitmişti sadece o ve ben kalmıştık. O da gitmeye hazırlanırken tuttum ve engelledim. Duruyordu. Gitme dedim. Ve çenemi omzuna yaslayıp omzunu öptüm. O özlediğim his o özlediğim koku içime yeniden doldu. Çıktı ve sahile gitti. 'Senin yalanlarını duymak istemiyorum!' dedi ben de 'Beni dinle sonra ne yapıyorsan yap!' dedim. Yok bu beni dinlemeyecekti ben de dersini verdim.
'Daha kaç kere diyeceğim istemiyorum seni dinl-' o sıra kendime çevirip öptüm. Evet yanlıştı ama yapmak istiyordum. Özlemiştim o hissi. Geri çekildi ve gitti sonra.Bizimkiler avmye gitti ben biraz daha uyumak için işim var dedim. Ama Güneş'in de yüzünü görmek istiyordum. Gittim sinemadan çıkarken yakalamıştım onları. Yanakları gene kırmızı kırmızıydı ama sadece yanağı değil tüm yüzü kırmızıydı. Görünce gülümsedim. Ama o bir tepki vermedi. Acıktığını söyleyip yemek bölümüne sürükledi bizi de. Acıkmamıştı biliyordum. Kaçmak için dedi. Gittik yemeklerimizi yedik ve Güneş ' Hadi buradan sonra bize gidelim. Size güzel bir kahve yapayım. Özleyenleriniz vardır.' dedi. Bu ne ya gelen geçen bana alttan alttan ima veriyor. Herkes tamam dedi. Güneş benimle birlikte geliyordu. Markete gitmemiz gerektiğini söyledi. Gittik sanırsam fazla şey almıştım. Bana abartılı gözlerle bakıyordu. Arabaya bindik ve evin yolunu tarif etmesini istedim. O evin yolunu yıllar geçse de unutmam ama tarif etmesini istedim. Eve geldik kahveleri yaptı. Bana almamı söylediği kahvenin yanındakini almıştım. Kahveyi içmem ile tükürmem bir oldu. Bu ne be! Kahve diyorsa buna. Kıkırdıyordu. Ilk kez yüzü gülmüştü.
" Kızım bu ne be boğuluyordum. Git bana yeni bir kahve yap."
"Oldu zaten burada uşağın var. Neyse ben sana su getireyim."
Söyleniyordu"Sen bu gidişle evde kalacaksın zaten daha araba süremiyorsun." Onu en hassas yerinden vurmuştum . Zafer!
Su diye getirdiği bardağı kafama diktim. Bir de ne göreyim hanımefendi içine rakı koymuş.
"Kızım sen akıllanmayacak mısın?"
"Kızma ya eğlenmek istedim." Bu mu eğlence sıçarım lan ben bu eğlenceye!
"Demek eğlenmek istiyorsun ben seninle eğleneceğim gel buraya!" O önde ben arkada kovalamaca oynuyorduk adeta evde. En sonunda odasına girdi. Ben de kapıyı kilitleyip anahtarı cebime attım. Bir kenara doğru gidiyordu. Ben de ona yetişip ellerini arkasından tuttum. Sırtını duvara yaslayıp kendime çevirdim. Ellerini başının üstünde tutuyor biraz sıkıyordum. Yakındık bu yakınlık onu korkutmam için iyiydi. Bizimkiler yapıya dayanmıştı. Biraz daha eğlence katmak için
"Demek eğlenmek istiyorsun. Eğleneceğiz....''
dedim. Gözlerini kapatmıştı. Titriyordu. Bir damla göz yaşı aktı o güzel gözlerinden. Ağlamasına dayanamazdım. Ellerini bıraktım ve yüzünü ellerim içine aldım. Daha çok ağlamaya başladı. Yapma küçüğüm. Onu kollarımın arasına alıp yatağına oturdum. Kucağımda küçük bir bebek gibi ağlıyordu. Ben ona sarılınca daha çok ağladı. Saçlarını elliyor,öpüyordum. Bu noktada hıçkıra hıçkıra ağladı. Bunlar yılların birikimiydi.' Lütfen yapma bana zarar verme.' diyordu az çıkan sesi ile.' Şşş... sana zarar vermeyeceğim ve hiçbir zaman da vermem. Sakın ol güzelim.' dedim. Benden korkması en son istediğim şey bile değildi. Kafasını göğsümden kaldırıp bana baktı burnundan öptüm. Güldü. Ama hala bana kızgındı. Yıllar önce olan bir şeyden dolayı. Haklıydı ama beni dinlememişti. Gözyaşlarını T-shirt üme sildi. Kızaran fındık burnunu da komidin de ki peçeteye sildi. Garip gözüküyordu. Benim baş belam,arızam,benim kızım."Bana bir şey yapacaksın diye korktum."
"Ben seni canımdan çok severken sana nasıl zarar veririm ki." Olamaz. Daha demin feci batmıştım. Ama bozuntuya vermedi. Sevimli sincabım benim.
"Hala seviyor musun?" Bu soru afallamama neden olmuştu beklemiyordum. Kendime güvenerek
"Evet." dedim sen demek istiyordum ama yüzüm yoktu.
"Bana biraz zaman ver emin ol ki o zaman içinde sen bana her şeyi anlatmış ve ben de orta yolu bulmuş olacağım." dedi. Beklemiyordum. Sanki aklımı okumuştu.
"Duymak istiyor musun ki? Seni neden bıraktığımı."
"Evet. Anlamlı bir açıklaman vardır diye düşünüyorum. Yıllar önce sana çok kızdım,çok sinirlendim. Ama çocuktuk ve her şey o gibi geliyordu. Ben seninle hayaller kurar iken sen bir anda yıktın. Aynı okul da okumak gibi bir şansımız yoktu. Ki hala yok. Sen futbolcu olmak için o alanda bir okula gitmek istedin. Çok doğaldı. Türkiye'de kalsan gene aynı okullarda olmayacaktık. Ama seni görebilecektim. Tam sınav sonuçlarımı sana söyleyecekken sen bana yurt dışına gideceğini ve 5 yıl sonra geleceğini söyledin. Düşünsene ben sana böyle desem ne derdin. Dünyam başıma yıkıldı. Seni kaybettim. Istediğim okulu kazanmıştım ama sevinemedim. Aylarca evden çıkmadım. Beni neşelendirmek için herkes çaba gösterdi ama olmadı. Şu son bir kaç ayda dedim ki tamam unutacağım çünkü o beni çoktan unuttu. Ama tam da o sırada sen çıka geldin. Ne hissettiğimi bilemedim. Duygu karmaşası yaşıyordum. Sinirliydim açıklama yapmadan gittin. Mutluydum geri geldin. Sende beni anla lütfen. Hayatıma seni katmam kolay olmayacak. Zaman lazım."
Ne desem bilmiyordum. Sarılsam mı, öpsem mi ama hepsi yanlış olacaktı. O benden zaman istemişti ben de o zamanı ona verecektim. Uzun süredir kapıdan ses gelmiyordu."Sence bizi mi dinliyorlar?" Kafamı 'evet' anlamında yukarı aşağı salladım. Bir anda eli arka cebime gitti. Ne yaptığını anlamadım ama anahtarı almaya çalıştığını anlayınca sırıttım.
"Fesat! Hadi ver de şu anahtarı çıkalım."
"Çıkmak isteyen de kim bak ne güzel yatak var dolap var koltuk var. Ben varım sen varsın."
"Bak ya sen işi pişirmeye çalış oldu canım ver şu anahtarı!"
Benim üstüme doğru gelmeye başladı. O gelince ben de dengemi kaybedip yatağa düştüm. O da üstüme. Çakala bak aklı sıra o arada almaya çalışıyor. Kıvrak bir hareket ile altıma aldım bücürü. O orada debelenirken ben de hareket etmesin diye bacaklarım ile belini sıktım. Anahtarı o sıra almış olacak ki elinde sallıyordu. Ben de anahtarı alayım diye uzandım. Yüzlerimiz birbirine değiyordu. Burnu benimki ile birleşmişti. Dudaklarımızın arasında milim vardı."Yuh Temmuz yuh gel üstüme çık!"
"Farkında isen zaten üstündeyim hem çok konuşma dikkatim dağılıyor."
Onun ellerine doğru yaklaşırken bir anda kapı açıldı. O pozisyon çok yanlıştı ama bir şey yapmıyorduk zaten.'Biz çıkalım siz işinizi halledin yalnız yeğenim erkek olursa sevinirim.'
Lan Meriç geberttim oğlum seni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
General FictionGözlerini sıkıca kapattı ve omzuma küçük bir öpücük koydu. Artık ben de gözlerimi kapatmıştım. ''Gitme.'' Aşk. Tek hece, Iki yürek. Iki genç, Iki sevda. Tek sancı, Iki kalp ağrısı...