Güneş
Ah be Temmuz bir kere beni dinlesen taş olursun. Gerçi zaten taşsın ama neyse. Kapı açılınca üstümden kalktı ve gitti. Ben de kimseye bir şey açıklamadım. Sonuçta kötü bir şey yapmıyorduk. Meriç'in her zaman ki fesatlıkları. Alışmıştım.
Herkes gitti evi toplamak bana kaldı. Ne olmuştu öyle? Bana bildiğin seni hala seviyorum demişti. Benim burnumdan öpmüştü. Bunu eskiden çok yapardı.
''Ya! Ne yapıyorsun orada? Gel bakalım buraya.''
''Kızım rahat dur. Bir resim çektirmedin. Biraz daha sağa dön tam olacak. Bu fotoğraf işi biterse sevineceğim.''
'' Ya orada tek beni çekeceğine buraya gelir misin sen? Ben tek fotoğrafım olsun istemiyorum. Sevdiğim adam ile gün batımında olsun istiyorum.''
''Seni mi kıracağım küçüğüm gel buraya.'' Telefonunun ön kamerasını açıp bize tuttu. Elini sol omzuma attı ben de onun beline sarıldım. Başımı onun sol omzuna yaslayıp gülümsedim. O da gülünce çekti. Çok güzel bir fotoğraftı. Ben bu adamı her hali ile seviyordum. Boynuna sarılıp boynundan öptüm o da beni geri çekip burnumdan öptü.
''Seni seviyorum adamım.''
''Seni seviyorum kadınım.''
Bir anda kapının çalması ile eskilerden bugüne gelmiştim. Saate baktım 4.48 di. Annem gelmişti. Hemen kapıyı açtım. Bugün bizim tayfa gidince olanları unutmak için kendimi mutfağa atmıştım. Hamarattım. Domates çorbası, bulgur pilavı, mantar sote, fırında patates, cacık, salata ve trileçe yapmıştım. Babamı da arayıp erken gelmesini söylemiştim. Annem mutfağa girince küçük bir şok yaşadı. İlk kez benim böyle bir sofra hazırladığımı görmüştü. Ne yapayım böyle uğraşmak yoruyordu beni. O sırada telefonum çaldı ve odama gittim. Arayan biricik kuzenim Duru'ydu. Özlemiştim. Yazdan beri konuşmuyorduk. Telefonu açtım ve biraz konuştuk ben de onu yemeğe davet ettim. Duru yurtta kalıyordu. Aslında planımız lisede ege tarafı bir yerlerde okumaktı. Ama ne yazık ki olmadı. Duru şanslıydı. Ailesinden uzakta okuyordu. Ailesi Ankara'da yaşıyordu. Teyzem biraz mırın kırın etse de Duru onu ikna etmişti. Zaten hafta da 1 görüşüyorduk. Ya o bize geliyordu yada ben onun yurduna gidiyordum. Duru benim için diğer kuzenlerimden farklıydı. Hem arkadaş, hem de sırdaştı. Kavga etsek 2 gün sonra barışıyorduk. Ama şu son zamanlar onunla hiç konuşamamıştık. Temmuz'un geldiğinden bile haberi yoktu.
Yemeklerimizi yedik ve odama geçtik. Duru'ya en başından her şeyi anlattım. Tepkisi olumsuz yönde olmuştu. Kaygıları vardı. 'Ya seni bir kez daha bırakıp giderse.' demişti. Ben de bir şey diyemedim. Öyle bir şey bir daha olmazdı. Bana bir kez daha aynı acıları yaşatmazdı. O benim ilkimdi. Ilk öpüştüğüm,ilk sarıldığım,ilk aşık olduğum ve ilk hayal kırıklığım...
Hanımefendi bana söylemiyor ama onun da sevdiği biri varmış. Bizim okuldan Alperen. O çocuğu biliyordum. Duruların yurdun erkek kısmında kalıyordu. Umarım kardeşimi üzmez.Duru ile film gecelerimiz meşhurdu. Her birlikte olduğumuz da bir film bitirirdik. Bugün de Senden önce ben'i izlemiştik. Film güzeldi. Makyajlarımızı çıkartıp pijamaları giyip uyumaya hazırlandık. Ben süt içmek için mutfağa gittim. Telefonum da elimdeydi. Bir anda mesaj geldi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Aslında heyecanlanmak için erkendi. Aramızda hiçbir şey yoktu. 'Iyi geceler fındık burun' diye mesaj mı atılır ya?! Ben de iyi geceler dedim. Yarın müsait olup olmadığını sordum. Idmanı varmış. Boş bir zamanında beni arayacakmış. Ona sormak istediğim o kadar soru var ki. Bunları düşünürken babama yakalanmıştım. Babama da iyi geceler öpücüğü verip odama geçtim. Komidinimin çekmecesinden küçük bir kutu çıkardım. Içinde resimlerimiz vardı. Atmaya kıyamamıştım. Sonra pişman olmak istemiyordum. Içlerinden ikimizin bulunduğu gün batımında çekilen fotoğrafımızı buldum. Ne güzel bir gündü. Orada o adama bir kez daha aşık olmuştum. Duru'yu daha fazla rahatsız etmeden resmi kaldırıp yattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
General FictionGözlerini sıkıca kapattı ve omzuma küçük bir öpücük koydu. Artık ben de gözlerimi kapatmıştım. ''Gitme.'' Aşk. Tek hece, Iki yürek. Iki genç, Iki sevda. Tek sancı, Iki kalp ağrısı...