Istanbul'a ayak basmıştık sonunda. Bu kadar özleyeceğimi hiç bilmezdim. Trafiğini bile özlemişim bu şehrin. Çok oyalanmadan havaalanından evlere geçtik. Çok yorulmuştum. Annemleri de çok özlemiştim. Eve geldiğimde pazartesi olduğu için bizimkiler evde değildi. Ben de evde tek başıma takılmaya başladım. Ilık bir duş alıp rahatladıktan sonra yatağa oturup saçlarımı taramaya başladım. Bavulumu toplamayacaktım. Çünkü iki gün sonra Duru ben annem işlerini ayarlayabilirse babam da Ankara'ya gidecektik. Barış abimin (Duru'nun abisi) nişanı olacaktı. Çok tatlı bir kız ile evlenme kararı almıştı. Adı ilke'ydi. Tatlı çıtı pıtı bir şeydi. Çok az görmüştüm ama Duru'nun anlattığı kadarıyla iyi biriydi.
Saçlarımı halletikten sonra biraz uzanma kararı aldım. Başımı yastığa koymuş uyuma planları yaparken kapının çalması ile geri kalktım. Kim gelmişti ki bu saatte. Merdivenlerden aşağıya inip kapıyı açtım. Elinde bir buket gül ile dikilmiş bana bakan bir adet Temmuz'cuk vardı karşımda. Kafamı dışarı uzatıp birileri var mı diye baktım. Çünkü en son kuzenim bize geldiği zaman yan komşumuz eve erkek attı diye annemleri aramıştı. Annemler de işten çıkıp gelmiş ama bir şey bulamayınca komşuya kızmıştı. Site görevlileri dışında kimse yoktu. Temmuz'u hızla eve alıp kapıyı kapattım. Bu neyin nesiydi. 2-3 saat anca olmuştu. Elinde ki buketi alıp boynuna sarıldım. Ellerini boynumda birleştirince huzurla dolmuştum.
Biraz takıldıktan sonra annemin eve geliş saati yaklaştığı için zar zor evden çıkarmıştım Temmuz'u. Buketimi odama götürüp baş ucuma koydum. Şapşalın tekiydi.
Annem eve geldikten sonra onun bavulunu hazırlamıştık. Annem erken gidip teyzeme yardım etmek için bu gece gidecekti. Ben de bir kaç eşyamı annemin bavuluna koymuştum. Duru ile kız kıza gidecektik daha güzeldi.
Annemin bavul içi bitince mutfağa inip yemekleri hazırlamaya koyulduk. Annem babam için fazladan yemek de yapmıştı. Annem kesin gidip 2-3 hafta kalacaktı. Biz ise 3 gün sonra geri dönecektik. Okul daha yeni açılmıştı ve hemen ilk haftadan kaytarmak istemiyordum. Zaten toplasanız haftada 18 saat dersim vardı. Salı hariç her gün 8.00 dan 11.00 a . Salı 8.00 dan 14.00 a kadar dersim vardı. Okula çok gidip gelmiyordum zaten. Annem ile işleri bitirince bahçeye geçip oturduk.
Anneme anlatmak istediğim şeyler vardı ama cesaretim yoktu. Evlilik olayını söyleyecektim. Şuan tabiki de aklımda evlenmek gibi bir şey yoktu ama teklif aldığımı bilmesi gerekirdi. Yüzüğü çıkarmıştım ama bilezik Temmuz olmadan çıkmıyordu kolumdan. Ben de görmesin diye uzun kollu bir şeyler giymek zorunda kalmıştım. Annem belki kötü bir şey demezdi ama biraz tepki verebilirdi. Annem telefonu ile ilgilenirken uygun bir zamanı beklemeye başladım. Ama şuan cesaretsizlikten yapamayacaktım. Akşam babam gelince söylemeyi düşündüm. Azar yiyeceksem de bir kez toplu yiyeyim.
Babam gelince sofraya oturduk ve yemeğe başladık. Mutfak fazla sıcak olmuştu. Ben duş aldım diye de annem camı açmıyordu. Ben de kollarımı sıvayıp yemeğime devam ettim. Bunun bir hata olduğu kanısına varınca artık çok geçti. Babam koluma bakıp bileziği incelemeye başlamıştı. Tam göremesin diye kolumu oynatıp duruyordum. En sonunda bileğimi tutup yakından bakmaya başladı. Annem de durmuş bize bakıyordu.
"Kızım bu ne. Kalpli falan."
"Bilezik işte baba abartılacak bir şey yok."
"Madem abartılacak bir şey yok bilezik takmayı sevmeyen sen ne oldu da bilezik takmaya başladın."
Babam beni çok iyi tanıyordu. Özel gün harici bilezik takmazdım. Daha çok kolye ve yüzük takardım."Kızın üstüne gitme Ercan. Almış işte kendine bir şey."
Annem hala beni korumaya çalışıyordu. Durumu anlamıştı çünkü."Baba annem doğru söylüyor. Takamaz mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
General FictionGözlerini sıkıca kapattı ve omzuma küçük bir öpücük koydu. Artık ben de gözlerimi kapatmıştım. ''Gitme.'' Aşk. Tek hece, Iki yürek. Iki genç, Iki sevda. Tek sancı, Iki kalp ağrısı...