Beklettiğimin farkındayım bölüm çok geç geldi özür dilerim. Ama geçerli sebeplerim var kendimce gençler kızmayın o yüzden. Kısa keseceğim.
Bölüm; 4
Soğuk havalardan daha itici birşey varsa, o da rüzgarlı soğuk havalardır.
Şapkamı çıkarıp asker yeşili montuma daha sıkı sarıldım. Nefesimi titrekçe verdiğimde aynı zamanda soğuktan kırmızı rengine dönen parmaklarımla kapıyı tıklatıp içeri girdim.
"Böldüğüm için özür dilerim." hoca başıyla onayladığında sırama geçip oturdum. Baran yoktu. İyiki de yoktu çünkü onunla polemiğe giremeyecektim. Zaten şişkinliğinden fazlaca rahatsız olduğum gözlerimle ona kötü bakışlar atmaya ne kadar katlanabilirdim, bilmiyordum.
İti an çomağı hazırla mı desem, iyi insan lafın üstüne gelir mi desem diye düşünürken hocadan özür dileyip yanıma oturdu. Ama oturmak için sırayı 2 metre çekmesi gerekmişti.
"Bir yavaş be, sarsıldım!" diye mırıldanıp sırayı daha çok kendime çektim. Hiç oralı bile olmadan hocayı dinlemeye koyuldu. Bugün bir Esra iticiliği vardı üstünde.
"Unutmayın gençler, hayatı çözmek istiyorsanız, ilk önce kendi sorunlarınızla başa çıkabiliyor olmanız gerekir. Tenefüslerde çözemediğiniz soru varsa getirin, haftaya görüşmek üzere!" sabahın 8'inde yine nasıl geldiğini bilemediğim bi şevkle dersi anlatıp gitmişti Uğur Hoca. Ulan biraz esne be, uykun gelsin. Sende insansın sonuçta.
Dersin bitmesini fırsat bilen Evren anında arkasını dönmüştü. Birde o olay vardı değil mi? Oflayarak sorularına hazır olduğumu belli ettim. Gözlerini devirip kolumu tuttu. "Öldüm be meraktan! İnsan bir mesaj atar, iyiyim falan yazar salak!"
Cevap vermek için ağzımı açmıştım ki sıradan bana çarparak geçen Baran'a "İnsan bir çarpacağım diye haber verir, karşı sıraya uçtum." dediğimde bana ezici bakışlar attı. Tamam kabul saçmalamıştım ama bu attığı bakışlardan korkmam gerektiği anlamına gelmiyordu.
"Çok boş konuşuyorsun." deyip bu sefer beni değil de sırayı uçurarak kalkıp gitti. Ne bu uçurma merakı abi anlamıyorum ki!
"Salı, rehberlikçi seni çağırıyor." nöbetçi öğrencinin çağırısıyla ayağa kalktım fakat ilerlemedim. "Niye çağırıyor?"
"Proje sınıfı hakkında konuşacakmış." başımla onaylayıp rehberlikçinin odasının yolunu tuttum. Proje sınıfı rehberlik öğretmenimizin kurduğu bir sınıftı. Okuldaki son sınıfların en çalışkanlarının toplandığı ve yapılacak etkinliklerde önceliğin onlara yani bizlere verildiği bir sınıftı. Ama hepimiz aynı sınıfta değildik. Sadece etkinliklerde birleşirdik.
Gözlerim yanıyordu. Bayağı uykusuz kalmıştım ve birde üstüne ağlamam da eklenince bayağı kötü olmuştu. Esnedikten hemen sonra odaya girdim.
"Hoşgeldin canım, otur şöyle." deyip masasının önündeki iki tane bordo koltukları gösterdi. Soldakine oturdum.
"Uykusuz kalmış görünüyorsun. Açık konuşmak gerekirse berbat görünüyorsun. Bir sorun mu var?" başımı eğip güldüm. Bu durumdan fena rahatsız olmuştum. Gözlerim şişince çok garip görünüyordum. Sabahın köründe kalkmam ve canım rehberlikçinin de açık sözlülüğü cabası.
"Bir değil, birden fazla sorun var. Ama halledebilirim." dediğimde başıyla onaylayıp, bütün okulun alay konusu olan sünger boblu bardağından bir yudum su alıp hımladı.
"Halledemezsen sana seve seve yardım edebilirim. Ama ilk önce şu Esra ile aranızdaki husumeti konuşalım mı?"
"Proje sınıfı için çağırdığınızı sanıyordum." diye kinayeli bir şekilde gülümsedim. Kıs kıs güldü. "Şimdilik öğrenmem gereken daha önemli şeyler var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S'onsuz Umutlar ❇
Teen Fiction👉04.09.2016 ~ 19.07.2017👈 Günlerden bir gün kesişti bakışları... Kızın Umut'u vardı, Çocuğun umudu. Bağırdılar, çağırdılar, ağladılar, güldüler. Ama en çok sevdiler, Böyle dolu dolu, kocaman... Bazen dünyaya düşen binlerce yağmur tanesi kadar, Ba...