Dün güzeldi. Kaybettiğim arkadaşımı tekrar bulmak eskisi gibi hissettirmişti. Hem de bu sefer ikimizin sevdiği kişi aynı değildi. Esra Baran'ı seviyordu. Ben ise Baran'ı sevmiyordum. Sevmiyordum, değil mi?
Başımı iki yana sallayıp bu saçma düşünceden kurtuldum. Tabii ki sevmiyordum.
Üstümü son kez düzelttim ve derin bir nefes alıp Handan teyzelerin kapısını çaldım. Buraya gelmemin sebebi Handan teyzeyi görmek değildi. Tabii o da vardı ama Sera'yla konuşup aramı düzeltmek için gelmiştim.
Kapıyı Ozan açmıştı. Beni görünce sırıttı ve kapıyı tamamen açtı. "Hoşgeldin Salı. Gel." deyip kapıdan çekildi. Gülerek içeri girdim ve yanağını öptüm.
"Handan teyze nerede?" diye sorduğumda çenesinin ucuyla mutfağı gösterdi. Salondan bakıldığında evi hemen hemen toplamış görünüyordu. Derin bir nefes alarak mutfağa girdim. Handan teyze tabakları karton kutulara koyuyordu ama arkası dönük olduğu için beni henüz görmemişti.
Sessizce yanına yaklaştım ve arkadan sarıldım. "Ben geldim Handan sultan." deyip yanağını öptüm. O da arkasını döndü ve bana sarıldı. "Hoşgeldin kızım."
Biraz sohbet ettikten sonra ona Sera'yla konuşmak istediğimi söyledim. Sanırım aramızın bozuk olduğunu sezmişti ama nedenini bilmiyordu. Odasını topladığını söyledi. Ben de odasına ilerledim.
Ama içeri girmeden önce bir müddet bekledim. Acaba hiç girmese miydim? Ama küs de ayrılmak istemiyordum. Ayrıca suçlu olan o olmasına rağmen yine de ben geliyordum yanına. Buradan barışmadan gitmek istemiyordum.
Kapıyı çaldım ve cevap beklemeden içeri girdim. Kıyafetlerini topluyordu. Bana göz ucuyla bakıp yaptığı işe geri döndü. Ben de yanına gidip yardım etmeye başladım. İtiraz etmedim.
"Konuşmak istiyorum." dedim tedirgince sırıtarak. Omuz silkmekle yetindi. Yani diyor ki işini zorlaştıracağım.
"Sera, sen bile hayatına devam ederken benim devam etmem yanlış mı?"
Bıkkınca nefesini verdi ve elindeki işi yapmayı bırakıp bana döndü. "Hayatına devam etme işini abimi unutmadan da yapabilirsin Salı." sözleriyle birlikte ben de yaptığım işi bıraktım ve Sera'ya döndüm.
"Amacım zaten Umut'u unutmak değil zaten. Umut'a hala değer veriyorum. Ömrümün sonuna kadar da değer vereceğim. Ama sen de beni anlamalısın. Beni aldatan birini daha fazla sevemezdim."
Söylediklerimle omuzları çöktü ve yatağına oturdu. Gözleri dolmuştu ve sesi kısık çıkıyordu. Bana hak veriyordu. "Haklısın ama... Ama onu çok özlüyorum Salı. İnan ne yapacağımı bilmiyorum."
Benim de gözlerim dolarken anında yanına oturdum ve kollarımla sımsıkı sardım. "Ben de özlüyorum ve eminim ki günün birinde uyanacak. Ben de ara sıra ziyarete gelirim. Beni kabul edersin değil mi?" deyip kollarımı ondan ayırdım ve mahcupca gözlerine baktım.
"Salaksın hala. Tabii ki de geleceksin." dedi saçımı yavaşça çekerken. Ben de güldüm ve kolunu cimcikledim. "Sorun kalmadı değil mi?" dudaklarını büzdü ve başını olumsuz anlamda salladı. "Oraya gitmemize iki gün kalmış olmasına rağmen evi hala toplayamadık. Bunun dışında sorun yok."
Lafını bitirir bitirmez ayağa kalktım ve kazağımın kollarını dirseklerime kadar çektim. "Tamam o zaman, hadi başlayalım."
###
"Siz ne çeşit bir sorunlusunuz?" dedi Baran, kantin masasında oturan ben, Esra ve Evren'i görünce. "Lan siz düşmandınız, birbirinizi dövdünüz!"
Bu lafı üzerine üçümüz de kahkaha attık. Tekrar gözlerini devirdi ve yanıma oturup kolunu omzuma attı. "Neyse ki hala sevgilimsin."
"Çakma sevgilinim." diye düzeltip omuz silktim ve kolunu çekmesini sağladım. Esra'ya her şeyi anlattığım için önünde konuşmamız sorun olmuyordu ya. "Nasıl yani artık sevgili değil miyiz?"
"Çakma sevgili." diye düzelttim tekrar. Gözlerini devirdi ve başını olumlu anlamda salladı. "Her neyse. Ondan işte."
"Maalesef değilsiniz." dedi Evren, Esra'yla bakışıp gülerek. "Maalesef derken?" dedim tek kaşımı kaldırıp. Sinirle inledim hemen ardından çünkü pis pis gülüyorlardı. Baran da bıyık altından gülüyordu.
"Bence artık gerçek olma zamanı geldi." dediğinde Esra, şoktan küçük dilimi yutacaktım. Yanımdaki Baran kıs kıs gülünce dirseğimi karnına geçirdim ve gülüşü boğuk bir inlemeye dönüştü.
"Saçma sapan konuşmayın sizde." diye söylenip kollarımı göğsümde birleştirdim. Bunlar bugün neden bu kadar saçmalıyorlar Allah aşkına? Hepsi toplanmış, beni delirtmeye çalışıyordu sanki.
"Çıkışta birşey konuşmamız gerekiyor." dedi Baran, kulağıma eğilip fısıldarken. Ona dönünce çok yakınımda olduğu için bir an gözlerim dudaklarına kaysa da toparlayıp önüme döndüm ve biraz geriledim. "Tamam. Beklerim."
Başını olumlu anlamda salladı ve o da sırıtarak geri çekildi. Bugün hiç ders işleyesim olmamasına rağmen zil çalınca direkt sınıfa yöneldim.
###
Çıkış
Hızlı adımlarla bana yaklaştığını görünce oturduğum bankta doğruldum. Soluk soluğa kalmıştı. Saçları terden alnına yapışmıştı ama bu iğrençten çok tatlı duruyordu.
Bu haline anlam veremeyip kaşlarımı kaldırdım. İzah etme gereği duymadan yanıma oturdu ve kolunu bankın yaslanma kısmına koydu. Eli sırtıma deydiği için kasılsam da sesimi çıkarmadım.
"Benimle ne konuşacaksın?" dediğimde gergince bacağını sallamaya başladı. Gülerek uzandım ve durması için elimi dizine koydum. Elimi koyduğum an elektrik çarpmış gibi bir anda durunca gülüşüm yavaşça sırıtmaya döndü. "Kafan mı güzel?"
"Sen benim kafamı ne zaman çirkin gördün?" dedi garip bir yüz ifadesiyle bana dönerken. Gözlerimi devirip elimi çektim ve geriye yaslandım. "O el orada iyiydi." dedi muzhip bir ses tonuyla.
"Yumruğum da yüzünde iyidir." deyip kinayeli bir şekilde güldüm. Bu sefer gözlerini deviren taraf o olmuştu. Yaslandığı yerden doğruldu ve elini çekerek bana döndü. "Sana önemli birşey söyleyeceğim."
"Tamam söyle." diye hayıflandım. "Gerçekten sıkılmaya başlıyorum."
Derin bir nefes aldı ve durup yüzüme baktı. "Bari gözlerini kapat ya da arkanı dön de söylemem kolaylaşsın."
"Tek ayağımı da kaldırayım mı?" diye dalga geçtim. Bana ciddi ciddi baktığını görünce oflayarak gözlerimi kapattım. "Nedense amacını hiç merak etmiyorum." diye söylendim.
Aslında merak ediyordum çünkü ne söyleyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. Bu yüzden ben de heyecanlıydım. "Tamam, başlıyorum." onaylayan mırıltılar çıkarmamla söze başladı.
"Salı, ben senden hoşlanıyorum. Bu yani bir iki günlük birşey değil. Esra'yla olan gibi birşey de değil. Ben senden gerçekten çok hoşlanıyorum. Hatta... Seviyorum." dediğinde gözlerim hala kapalıyken nefesimi titrekçe üfledim ve dudağımı ısırdım.
"Sana Umut'u unutturma sözü verdim ve tuttum. Eğer bana hala güveniyorsan sana, seni kendime aşık etme sözü de veriyorum. Salı, benimle çıkar mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S'onsuz Umutlar ❇
Fiksi Remaja👉04.09.2016 ~ 19.07.2017👈 Günlerden bir gün kesişti bakışları... Kızın Umut'u vardı, Çocuğun umudu. Bağırdılar, çağırdılar, ağladılar, güldüler. Ama en çok sevdiler, Böyle dolu dolu, kocaman... Bazen dünyaya düşen binlerce yağmur tanesi kadar, Ba...