Gülsem mi ağlasam mı bilemiyordum. Ne cevap vereceğime sonunda karar vermiştim. Konuşmamızın üzerinden bir koca hafta geçmişti. Bu süreçte Baran'la yine vakit geçirmiştik ama ondan bir haftalık bir süre istemiştim.
Tabii ki vermişti.
Onu sevmiyordum. Bundan emin değildim ama sevmiyorum gibime geliyordu. Ama açıkçası hoşlanıyordum. Ve bu hoşlantının zamanla sevmeye dönüşeceğinden emindim.
Umut benim fazlasıyla kalbimi kırmıştı. Baran ise bunu onarmanın sözünü veriyordu. Ona anlamsız bir şekilde güveniyordum. Aslında anlamsız değildi. Umut'u unutturmak için söz vermişti ve sözünü tutmuştu. Şimdi de beni kendine aşık edebileceği hakkında söz veriyordu ve bunu başarabilecek kapasite onda vardı.
Ona güveniyordum.
Ona güvenmeyi de seviyordum.
Bana güvenebileceğim birini verdiği için de ona minnettardım.
Bunun dışında Esra ve Evren'le aramız mükemmeldi. Seralar'da Ankaradaydılar ve sürekli ya telefonda konuşuyor ya da mesajlaşıyorduk.
Görkem'le Baran'ın da arası bayağı iyiydi. Çok yakın iki arkadaş olmuşlardı ve Evren'le birbirlerine adeta tapıyorlardı. Esra ise çoktan kendine yeni birini bulmuştu. Sevmediğini söylüyordu ama hoşlandığı bariz bir şekilde belliydi.
Şimdi ise amaçsızca evimizin aşağısındaki parka doğru yürüyordum. Hava biraz da olsa düzeldiği için evde duramamış ve kendimi dışarı atmıştım. Temiz hava tahmin ettiğimden daha iyi gelmişti.
Parka geldiğimde rüzgarlı hava nedeniyle parkta kimsecikler yoktu. Bunu fırsat bilerek koştum ve salıncaklardan birine oturmaya çalıştım.
Ancak kıçım mı çok büyümüştü, yoksa salıncak mı çok küçüktü bilmiyordum ama tam oturamamıştım. Homurdanarak kalktım ve hemen yanında daha çok gençler için yapılmış salıncağa oturdum.
Yavaş yavaş sallanmaya başlarken arkamdaki sese odaklandım. "Sen beni mi takip ediyorsun?"
Alayla sesin geldiği yöne döndüm ve kaşlarımı kaldırdım. "Senden önce geldim Baran." dudaklarını büzdü ve omuzlarını silkti. "Belkide müneccimsindir ve önceden tahmin etmişsindir."
Gülerek başımı salladım ve tekrar önümü döndüm. Ama salıncak birden hızla hareket edince çığlık atarak zincirlere tutundum. "Nasıl bir dingilsin sen?" diye bağırdım salıncağı hızla sallayan Baran'a doğru.
Arkamda olduğu için göremesem de sesini duyabiliyordum. "Sen cevap verene kadar seni sallayacak bir dingil." diye açıklama yaptı ve daha hızlı sallamaya başladı.
"Baran dur!" diye bağırdım zincirleri daha sıkı tutarken. "Dur midem bulanıyor." yine de durmadı. Aksine hızını daha çok arttırdı. Gözlerimi sıkıca yumdum. O kadar hızlı sallıyordu ki gözümü açsam düşecekmiş gibi oluyordum ve bu midemin daha çok bulanmasına sebep oluyordu.
İtiraz ederek bağırmaya çalıştım. Yalvardım, küfür ettim, bağırdım ama o yine de durmadı. Ama en sonunda dayanamayarak pes ettim. "Evet."
"Neye evet?" dedi salıncağı sallamayı keserken. Salıncak onun darbeleri olmadığı için yavaşladı ve bir müddet sonra durdu. Halim kalmadığı için gözlerimi açmadım.
Baran anında önüme geçti ve ellerimi tuttu. "Salı, gözlerini aç." açmadım çünkü hala midem fena bir şekilde bulanıyordu. Başımı omzuna yasladım ve kulağına fısıldadım.
"Evet Baran, seni seviyorum."
Ve hemen sonra kahkahaları eşliğinde kollarına yığıldım.
Sözünü daha ilk dakikadan tutmuş, beni kendine aşık etmişti.
S'onsuz umutlarım, artık onsuz değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S'onsuz Umutlar ❇
Teen Fiction👉04.09.2016 ~ 19.07.2017👈 Günlerden bir gün kesişti bakışları... Kızın Umut'u vardı, Çocuğun umudu. Bağırdılar, çağırdılar, ağladılar, güldüler. Ama en çok sevdiler, Böyle dolu dolu, kocaman... Bazen dünyaya düşen binlerce yağmur tanesi kadar, Ba...