"Çamaşırın olayım as, araban olayım sür-"
"Araban olayım bin demek istedin herhalde?" diye muzhip bir ifadeyle sorunca önüne geçip elimi belime yerleştirdim.
"Ulan söylemen için bir saattir yalvarıyorum, Esra'yla ayrılmana sebep olabilecek sır ne ya? Birde baban yani... Ne alakası var çözebilmiş değilim." dediğimde bana göz ucuyla bakıp "Baran!" diye onu çağıran arkadaşlarının yanına gitti.
Gözlerimi devirerek sınıfa ilerlemeye başladım. Bu kadar büyük ne saklıyor olabilirlerdi ki? Birde babasıyla alakalı. Hayır yani, benimle babasının ne alakası olabilirdi.
Dudağımı ısırdım. Acaba bunun Umut'u aramasıyla da alakası olabilir miydi? Birde Esra vicdan azabı falan çekiyorum diyordu. Demek ki gerçekten önemli birşey olmalıydı. Önemli ve büyük birşey.
Ben böyle mal mal düşünerek ilerlerken kafam bir yere çarptı ve bedenim bir adım geriledi. Kafamı kaldırdığımda Görkem olduğunu görüp rahatladım.
"Ne oldu perşembe? Yine Baran mı?" dediğinde dudaklarımı büzüp kafamla onayladım. Gülerek "Vur kafayı mevzu çıksın." dedi ve saçlarımı karıştırdı. Bir çırpıda ondan kurtuldun ve saçımı düzeltirken "Dayak yerim be!" diye söylendim. Gülerek sınıfa girdik. O Evren'in yanına oturdu ben ise hemen arkalarına.
Evren arkasını dönerek kaşlarını kaldırdı. "Salı, hangi ayda doğdun?" dediğinde dudaklarımı ıslatıp gözlerimi kıstım. Verdiğim cevap efsane olacaktı. "Dolunay." dediğimde ilk önce gözleri pörtledi sonra dudakları düz bir çizgi halini alıp önüne döndü.
Konuşmamızı dinlemeyen Görkem, Evren'in o halini görünce endişeyle kafasını çevirdi. "Birşey mi oldu gülüm?"
Gülüm?
Ben keyifle sırıtırken Evren derin bir nefes aldı. "Salı'yı da kaybettik, sevgilim." dediğinde Görkem bir bana bir ona baktı.
Sevgilim?
Ama sonra Evren konuşmaya başlayınca gözleri ona odaklandı.
"Ama sen görürsün, senin esprinin kat kat iğrencini yapacağım." dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"O zaman kolay gelsin." dediğimde zil çalmıştı. Biraz sonra Baran gelip yanıma oturunca sırıtarak ona baktım. "Haydi söyle." dediğimde oda sırıtarak kaşlarını kaldırdı.
"Yok ya. Baban yakışıklı mı?" salak ya. 'Anan güzel mi?' lafının baba versiyonunu yapmıştı. İntihar sebebiydi resmen.
"Çocuk sen ot mu çektin? Nereden bu mallık?" dediğimde bana küçümser bir bakış atıp önüne döndü.
Derken hoca sınıfın ortasına geçip dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve yüksek sesle konuşmaya başladı. "Her sene 12. sınıflara yaptığımız gibi, yine bir gezi düzenliyoruz. Maksat YGS'den önce moral olsun. Haftaya Salı günü gidiyoruz, perşembe akşamı döneriz büyük ihtimalle. Zaten ayrıntılar için müdür bir konuşma yapacak, haberiniz olsun." dediğinde sınıfta bir uğultu baş gösterdi.
Off cidden mi ya? Orada kamp kuracağıma evde test çözerim daha verimli geçer be! Hem Esra'nın çadırıma girip, beni yastıkla boğmayacağı ne malum? Babama, bir ara bana hayat sigortası yapmasını söylemeliydim.
Evren arkasını dönüp gözlerini açarak bana bakmaya başladı. Kaşlarımı çattım.
"Neden bana 'ben bir lezim ve otobüste 7 gayin tacizine uğradım' demişim gibi bakıyorsun?" dediğimde yanımdaki Baran, gülerek bana döndü. "Tipine yakından bakınca, otomatikman inme iniyor insana." dediğinde gözlerimi devirerek koluna vurdum. Tekrar gülüp önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S'onsuz Umutlar ❇
Ficção Adolescente👉04.09.2016 ~ 19.07.2017👈 Günlerden bir gün kesişti bakışları... Kızın Umut'u vardı, Çocuğun umudu. Bağırdılar, çağırdılar, ağladılar, güldüler. Ama en çok sevdiler, Böyle dolu dolu, kocaman... Bazen dünyaya düşen binlerce yağmur tanesi kadar, Ba...