Bugün gidişinin ardından geçen 1808.gün .Burada olacağımı hayal etmezdim asla. Şu an bu mezarın başında. Bu toprağın içine elimi daldırırken. Keşke çıksanda buluşsa ellerimiz. Keşke tutup çıkarsam seni oradan. Ama olmuyor işte. Olmuyor be. Gelemiyorum sana. Gelmek için çok yol denedim aslında intiharlara kalkıştım. Ama hep beni geri çevirdin. Neden beni istemedin? Çok mu kötü birisiyim artık senin için.
Üzgünüm sevgilim, çok üzgünüm. Sana layık olamadım ben.
Hayatımın en güzel anları seninleydi. Hep seninle olacak. Bunu hiç unutma olur mu? Birgün öldüğümde hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken söz seni görünce gülümseyeceğim. Hep bana gülümse derdin sen. Söz güleceğim. Ama hiçkimseye sana güldüğüm gibi gülmeyeceğim. Hiçkimseye. Sana baktığım gibi bakmayacağım.
Gülüşüne ömürler verilesi adam. Sen öl de sana öleyim. Sen gül de sana güleyim. Sen iste senin yanına geleyim.
Şimdi burada uzakta olmak cok koyuyor insana. Kokunu alamamak görememek seni. Mutluyduk biz . Neden böyle oldu sonumuz? Böyle mi bitecektik biz? Yakıştı mı ki bize bu?.
Daha fazla seni yormayacağım sevgilim. Gidiyorum. Ama geleceğim. Şimdilik gidiyorum. Ben senden giderken sen benden gitme olur mu? Geri döndüğüm de daha çok çiçek getireceğim sana. Benim uğruma söktüğün papatyaları geri gömeceğim sana. Papatyalar seni sana saklasın. Senin mezarının üstünde burada gezen insanlar falına bakıp yeni aşklara inansın. Güzel kalpli sevgilim. Hoşçakal. Seni çok özleyeceğim.
Bizim aşkımızın uğruna giden papatyalar yeni doğuşlarında yeni aşklar getirsin.
-SON-
-PAPATYA -
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.
Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
"Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya
dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa
benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis,
sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını
fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..."
diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.
İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:"Seviyor mu, sevmiyor mu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Tanrıçası 3
Random"Ben ona kalbimi verdim,O son nefesini ." Göz Yaşım Içime Aksa Instagram beyza_nur_sarı Snapchat beyzanur_sari Twitter beyzanur_sari2