Bağlanma Bölüm 13

448 5 0
                                    

" Yıldızların aydınlattığı gece'nin karanlığındayım"

Yine rüyalar aleminde süzülüyordum,bir rüya görüyordum biri karanlık diğeri ondan karanlık  iki insan el ele tutuşuyor dahada kararıyordu birbirlerine sarıldıklarında bir boya gibi eriyorlardı ikisi birbirine yasak olan romeo ve juliet gibi ama ikiside leyla ve mecnun gibi aşık.Birbirlerinin etrafında güneş sistemindeki gibi dönüyorlardı sonsuza dek söz vermiş gibi.Terler içinde rüyadan uyandım saat 3'ü gösteriyordu savaşa kaydı gözüm uyuyordu.Kalktım  üşümüş gibiydi içerden bir yorgan daha getirdim ve üstüne örttüm.Sonra yanı başına çöktüm rüya korkunç gibi beni korkuttu ama çok güzeldi.Savaşı izlerken küçük bebekler gibiydi şevkate ihtiyaç duymuş gibi ona dokunmak istedim ama yapmadım,yapmamalıydım.Savaşın sözleri aklımda canlanıp durdu gerisini hatırlamıyordum.Hoş bir koku içimi gıdıklıyor,sanki tüm bedenim morg'da ama bu koku sayesinde canlanıyor gözlerimi açtığımda savaş karşımda bir eli elimdeydi birbirimize yakındık yataktan yanıbaşına çöktüğüm yere oda çökmüş sanki oda beni izlerken uyuya kalmış gibiydi üstümüzde battaniye  vardı.Saat 6 ama ben bu manzarayı bozmak istemedim o kokuda sarhoş olmak istedim geri daldım uykuya.Yeniden gözlerimi açtığımda saat okul saatine az kalmıştı savaş uyanmış ama hiç kıpırdamıyor sadece televizyonu izliyordu bir eli hala elimdeydi.Günaydın dedi büyü bozulmuş gibi çarptı yüzüme sabah olduğu  ellerimi çektim ve kendimi düzelttim okula gitmiycekmisin ? dedim sen dedi hayır ensem sayesinde rapor alıp okula gitmiycem dedim.Hala acıyormu dedi hayır geçti dedim doğrudur sert kız kavgalarda daha kötü darbeler almıştır dedi.sonra ayaklanıp yüzünü yıkamaya gitti.Bende odayı topladım.sonra odamı düzeltirken savaş içeri girdi ve odamı incelemeye başladı duvarlarda posterler ve olimpik dövüşcü kadınlar vardı ve birinin altında olimpik gece yazıyordu elini oraya koydu.Olimpiyatlara katılmak istiyordum ama ne bunu yapacak sponsorum nede eğitmenim vardı zaten vazgeçtim dedim.Hayaller vazgeçilmek için kurulmuyor dedi.Benim için öyle dedim.Kahvaltı yapmak istermisin? dedim hayır kahvaltı yapmayı sevmiyorum ara sıra yerim dedi.Küçük sevimli kızlar gibi bende gülerek ortak bir noktamız varmış dedim.Sonra abarttığımı fark edip öhöm diyip kendimi düzelttim pardon dedim.Şu pembe taraf yokmuydu olup olmadık yerde cidden.Sorun değil seni çekici kılan bu özelliğin dedi.Hıh? çekicimi ? benmi? yüzüm garip hal alırken elini omzuma attı evet sende inanamıyorsun değilmi dedi gülerek.Şakamı yapıyordu ciddi miydi anlamdım .Bir şey demedim kolunu büktüm yere ittim yok inanıyorum dedim.Yerden kalktı bak sen refleks hareketleri ha? dedi.Karşıma geçti hızlı hareketlerle ellerimi birbirine dolayıp duvara itti biraz yavaşsın sanki dedi.Ama fark etmediki ayaklarım hala hareketliydi ve kasıklarına tekme geçirdim sensin yavaş şimdi  odamdan çık üstümü giymeliyim dedim.Sert vurmadım ama kıvranıyordu yerde o kendini topalayana kadar üstüme boğazlı bordo bir kazak giydim ki boğazımdaki morluk belli olmasın altıma -tabiki- siyah pantolunu mu giydim saçlarımı taradım ve odadan çıktım.Yeni yeni kendine gelen savaş ne acımasızsın dedi gıcık ses tonuyla uzatma dedim.Bir yandan telefonu deli gibi çalıyordu arayan dayısıydı ama o açmamakta ısrar ediyordu.Açsana dedim yine iş zırvalar gerek yok şuan gayet mutluyum kazağın yakışmış dedi.Sağol  artık gitsen iyi olur komşularla uğraşamam dedim kovuyosun yani dedi of cidden savaş anlamıyorsun galiba dedim.Bir şartım var doktora beraber gidelim sonra zaten istesen de durmam dedi anlaştık dedim.Çantamı aldım ve çıktık  saat erken olduğu için fazla kişi yoktu ortalıkta.Arabaya binince telefonumun kapandığını fark ettim açtığımda arkadaşlarımdan bir sürü mesaj var hepsine tek tek bakarken mert'in nerdesin diye mesaj attığını gördüm.Sanırım bu konuyu onunla konuşmalıydım.Ela,Tuba ve Uzay'a okuldan sonra buluşalım mesajı attım.Savaş hangi doktora gidicez diye sordu bende yakın bir yeri tarif ettim.Sonra kararan bulutları incelemeye başladım sanat eseri gibiydi her biri bazıları sanki bir şey anlatmak için şekilden şekle giriyordu.Gözüm daha sonra Savaşın müzik listesine gitti ordan rastgele bir şarkıyı açtım şarkı James Arthur-Impossible'dı anlayana çok çok anlamlıydı.Daha sonra savaşa baktım çok güzel kullanıyordu arabayı, arabaları sever misin dedim evet dedi soğuk geliyordu sesi bende motorları çok severim dedim.Güzel seçim dedi saol dedim.Hastaneye gelince oda benimle doktor odasına girdi aslında istemiyordum çünkü doktor herhangi bir bir şey söylerse kendini suçlu hissedebilir.Doktora ensemi gösterdim ve çok kötü olmuş demirle vurulmuş ense kökleri çok büyük hasar görmüş ama süreç içinde küçük bir tedavi uygulandığı için biraz iyi.Küçük bir enjekte iğne yazıyorum ensen için sıcak tut morluklarda iyileştikçe geçer dedi.Ama ben hala iğne kelimesinde takılmıştım iğne dışında başka birşey olmaz mı?  dedim çünkü ciddi bir şekilde iğneden korkuyordum fobi gibi birşey bana göre.Mecbur yoksa iyileşmez ve boynunu kötü etkiler dedi.Reçeteyi alarak bir hışım çıktım o adamlara lanet okuyordum savaş arkamdan gülerek iğneden mi korkuyorsun dedi evet dedim sinirli bir şekilde sen git ben kendim gerisini halledebilirim dedim.Çünkü o iğneyi yerken ağlıycağımdan emindim.Hızlı adımlarla karşıdaki eczaneye girdim.Ardımdan oda geldi ağlarken bir ele ihtiyaç duyabilirsin dedi ama o el sen değilsin dedim başka bir el olursa o eli keserim dedi.Eczanedeki görevli nasıl yardımcı olabilirim demesiyle reçeteyi gösterdim arkaya geçmemizi istedi kazağımı çıkartmam gerektiğini söyledi ben çıkartıcakken savaş gerek yok ben ense  kısmını sıyırabilirim dedim.Ne yaptığını sanıyorsun dedim.Saçlarını topla daha sonra tartışırız dedi mecburen öyle yaptım.Görevli elindeki iğneyle içeri girince içinde kırmızı bir enjekte gördüm.Gözlerimin dolduğunu hissediyordum o sıra savaş bir eliyle kazağımın boğaz kısmını sıyırırken diğer elini bana uzattı elini tuttum çünki gerçekten çok korkuyordum o an ölüp gitsem daha iyiydi.Görevli boynumu görünce şaşırdı ve pamukla ensemin yan tarafını temizledi o her bir hamle yaptıkça ben savaşın elini daha sıkıyordum iğneyi enseme soktuğunda sanki bedenim zehir yemiş gibi orası acıdı.Ahhh diye inledim ve enjekte enseme daha fazla girdikçe acısı artıyordu, ağlamaya devam ederken bitti dedi görevli ve dışarı çıktı ben hala ağlamaya devam ederken savaş dikkatli şekilde ensemi kapattı ve bana sarıldı sakin ol diyerek beni yatıştırdı kendim iyi hissedince yüzümü yıkadım ve eczanecinin dediği şeyleri dinledim daha sonra bana şeker verdi.Küçük çocuklar gibi şekeri aldım ve dışarı çıktım ensem uyuşuktu o kadar ağladım şekeri tabiki bırakıycaktım.Savaş bana gülerek küçük kız şimdi nasıl dedi iyiyim yanımda olduğun için teşekkür ederim dedim.Bana teşekkür etme dedi.Aklıma okuduğum kitaplardaki daki her erkek teşekkür etme diyordu.Ona dönerek siz erkekler neden teşekkür edilmesinden hoşlanmıyorsunuz dedim.Gözleri derinleşti ve bana biz erkekler teşekkür edilmesi için değil önemsediğimiz için yapıyoruz dedi.Gözleri o kadar güzeldi ki.... şimdi gitmem gerekiyor eve bırakayım mı seni ? dedi.Hala gözlerinin etkisinde olduğumu unutmuştum hayır bir arkadaşımın yanına gitmem gerekiyor dedim.Oraya bırakayım dedim elimden tutup arabaya götürdü.Hayır demedim çünkü hem yürüyecek halim yoktu hemde elimi tuttuğu an kayıp evrende ölüme aşık olan ruhum onun eliyle gerçeğe dönüyordu.Kulübenin yerini tarif ettim mert'le bu konuyu konuşmalıydım.Arabaya oturduğumuzda hep bir sessizlik oluyordu, bende onu araba kullanırken izlemeye karar verdim başımı cama koydum ve onu izlemeye başladım.Ona ne zaman baksam kendime verdiğim sözler kayboluyor içimdeki ıssız ruh onun bedenine sarmalanıyor içimdeki ölü bahçe canlanıyordu.Tanrının önem vererek yarattığı nadir insanlardan biriydi ama hala ona baktığımda aklımda sorular canlanıyordu.Uzun süre geçtikten sonra ona baktığımı anladı ve ne odlu bakıyorsun öyle dedi hiç canım bakmak istedi bakıyorum dedim sırıtarak yine dengesizliğim tutmuş, nadir anlardan biri olan pembe tarafı dinliyordum.Söyle o zaman canın hep istesin dedi bana bakarak geldik dedi.Arabadan indim ve görüşürüz dedim birşey olursa ara dedi sende dedim gülümsedi ve gitti.Kulübeye gittim ve mert kanepede oturuyordu başını geriye atmış bir şekilde.Kapıyı kapattığımı duyunca ayağa kalktı ona doğru ilerledim.Simsiyah giyinmiş saçları dağılmış bir haldeydi yıpranmış gibiydi.Ne oldu ? iyimisin? dedim.Sen iyimisin asıl  Tolga'nın adamarı seni kaçırmış dedi.Bana sarıldı ama öyle bir sıkıyordu ki ensem çok acıdı ahh diye bağırdım ne oldu dedi gözleri büyüyerek hiç çok sıktın birşey olmadı zaten seni sorduktan sonra beni bıraktı dedim ve kanepeye oturdum.Tolga neden hala seni arıyor? dedim.Kurduğumuz planı öğrenmek istiyor olabilir dedi neden ondan kaçıyorsun peki ?  dedim kaçmıyorum beni o gün öylece bırakan şerefsizleri bulmak için bir süre burda değildim kaçıcak kadar korkak değilim dedi.Tamam, tolga'ya ulaşmak istersen bana söyle dedim.Başını salladı saçlarımı geri attım.O  NE ÖYLE !  dedi bağırarak ne ne ? dedim.Ensen dedi kalkıp aynaya baktım morluk iğneden sonra daha büyümüş çeneme doğru çıkmıştı.Kavga etmiştim o daha fazla soru sorma dedim bu kavgayla olacak şey değil gece dedi bağırarak o adamlar yaptı değilmi dedi saçmalama bağırıp durma otur yerinde dedim.Biraz mert'i sakinleştirince tolga'ya ulaşmak istersen bana söyle,şimdi okula gitmeliyim dedim.Tolga'nın numarasımı var sen dedi evet yani ben gizlice numarasını buldum ama sana vermiycem onun yanına gidiceksen beraber gidicez  göktuğ'la evrenede haber ver onlarda öğrenrensin sonra patlamasınlar dedim başını salladı ve çıktım.Okula doğru yürüdüm hava gitgide soğuyordu ceketime iyice sarıldım ve çantamdaki atkıyı boynuma doladım.Okula varınca çıkış saati olduğunu anladım içeri girdim ve doktordan aldığım raporu müdür yardımcısına verdim.Tuba gili gördüm. Nerdesin ?  telefonlarıda açmıyorsun dedi uzay telefonum kapanmış fark etmedim soru sorup durmayın dedim tuba hocaların verdiği ödevleri verdi.2 gün okula gelmiycem dedim yeter artık gelmelisin ama dedi Tuba biliyorum hastalandım annemde evde yok anneannem gilde hem evde ders çalışırım biraz sonra devamsızlık yapmıycam  söz dedim tuba'yı yatıştırmaya çalışırken uzay ders kitapları verdi yeni şarkımı tamamladım bi ara sözlerine bak dedi.Akşam at dedim ikisiyle vedalaştıktan sonra Ela'nın snııf katına çıktım dışarı çağırdım naber dedim iyi sen dedi çocuksu bir gülümsmeyle iyi dedim olanları ve okula gelmiyceğimi anlattım ela  çok birşey söylemedi ısrarda etmedi bu yönünü seviyordum çünki ısrardan nefret ettiğimi biliyordu.Göktuğ'la konuşuyormusunuz dedim evet dedim gülümsedim iyi bakalım ben eve gidiyorum dedim ve vedalaştık tuba gil hala beni bekliyordu anlaşılan eve bırakıcaklardı bizim evin yolunu tuttuk uzayla biraz şarkısından konuştuktan sonra tubaylada lafladım eve gelince ikisiyle vedalaşıp eve girdim ve direk yatağıma bıraktım kendimi.









GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin