Zehir Bölüm 20

268 6 0
                                    

"zaman durmuş ve ilaç olmuyor"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"zaman durmuş ve ilaç olmuyor"

Nereye gidiyoruz ? dedim bilmem nereye istersen dedi bence olanları dayına anlatmalıyız çok bir önem taşımasa bilmesi gerekiyor dedim.Hayır dedi soğuk bir sesle peki beni eve bırakırmısın? dedim başını salladı.Savaş hayır desende dayısının bilmesi gerekiyordu hem belki söylediğimde bir kaç şey öğrenebilirdim dayısından ama sorun şu ki dayısının numarasını kaybetttim.Ne yapsam diye  düşünürken gözüm savaşın telefonuna kaydı savaşa döndüm telefonunu kullana bilirmiyim annemi aramam gerekiyor benimki kapandı dedim olur dedi tuş kilidini açtıktan sonra bana verdi.Hemen rehbere girdim dayısının numarasını görünce sürekli aklımda tekrarlayıp durdum açıldı telefonum kapattım telefonunu geri eski yerine koydum.Anneni aramadınmı ? dedi açıldı telefonum açıldı dedim zaten eve geldik sayılır beni şu köşede indir dedim köşeye yaklaştı kapıyı açıp inecekken kolumu tuttu başını öne eğdi ve sana bağırdım için özür dilerim dedi geri koltuğa oturdum ve gözlerine baktım sorun değil şimdi gitmem gerekiyor dedim sahte bir gülümsemeyle kafasını salladıktan sonra indim kapıyı kapatınca el salladı ve gitti.Ardından bakarken yapıp yapmamak konusunda kararsızdım,ama yinede söylemek daha iyi sanırım numarayı unutmadan hemen telefonumda çevirdim uzun süre çaldıktan sonra telefon açıldı alo tolga bey ? dedim buyrun benim dedi ben gece sizinle bir konuda konuşmam gerek dedim anladım nerdesin adamlarım seni alıcak dedi evin aşağı bir sokağında inmiştim yeri tarif ettim kapattım.Emin değilim yapmaktan savaş öğrenirse sinirlenirdi ama şu miray'ı alt etmenin yolu patronundan geçiyordu,saat ilerliyordu ama annem hala beni aramadı garip bu sıralar soğuk gibi geçen ki konuşmasıda inandırıcı gelmedi garip annemle konuşsam iyi olurdu ben arıyacakken bir araba yanaştı telefonu geri cebime koydum.Kapı açıldı sen gece'misin? dedi bir adam evet benim dedim arabaya bin işareti yapınca bindim adam sürgülü kapıyı kapatıp içeriye oturdu.Bu sefer gözlerim kapalı olmadığı için yolu izledim ormanlık bir yerdeydi ev yollar çok güzel ağaçlar gözümün önünde geçip duruyor film sahnesi gibi yavaştan akşam çökerken sokak lambaları doğayla uyum sağlıyordu,bulutlar çevreliyordu ağaçların tepesini.İçme oturan birşey kalkmak bilmiyordu kendimi kötü hissediyorum,korkuyorum,nereye sığınacağımı bilmiyorum.Küçük çocuk çığlıkları bedenimin etrafını sarıyor ama kimse kulak vermiyordu sürekli kafamın üstünde kara bulutlarla geziyor gibi karamsarım hep kötüye dayanıyorum çünki biliyorum bir iyilik düşünsem altında kalıyorum kötüye alışınca biliyordum diyip geçiyorum buda benim alışmışlığım.Kendi içimde kaybolurken geldiğimizi fark ettim arabadan inip evin kapısına doğru yürüdüm kışın kendini göstermesi etkisiyle bahçedeki çicekler solmuş ağaçlar çıplak kalmıştı ölü bedenimi toprağa sarmalamak için güzel bir yerdi.Kapıyı çaldığımda hizmetçi kıyafetiyle bir kadın açtı saçları sıkıca toplu suratı asıktı içeriyi işaret etti buyrun diyerek içeri doğru girdiğimde şöminenin verdiği sıcaklık buz tutmuş bedenimi sarmalıyordu.Tolga beyi koltuklarda otururken gördüm hoşgeldin gece dedi sağolun hemen konuya girmek istiyorum dedim önce otur dedi koltuklara oturduğumda kalbim deli gibi çarpıyordu sanki savaş hemen bir yerlerden çıkıcak gibi Erdem beyi tanıyormusunuz ? dedim Erdem ? soy ismi yok mu dedi.Size şöyle anlatayım savaşın peşinde bir kız var adı miray bu kızın  savaşın peşinde olduğunu anladığımda kenara çektim biraz öttü ağzından alabildiğim tek isim bu onun için çalışıyormuş neden savaşın peşindesin dediğimde ise savaş sizin yerinizi ve şirketleri alacağı için zayıfken yakalamaya çalışıyorlar kızı ben durdurma çalışıyorum şimdilik başardım ama gelecekte ne olur bilmiyorum savaş karışmamı istemiyor fakat onun zarar görmesini istemiyorum savaş size bahsettiğimi bilmiyor dedim.Anladım bana gelmen iyi olmuş savaşı takip eden adamlarım var ama onlar bunu fark etmemiş diyerek adamlara yan gözle baktı şu erdem bey hakkında bir resim veya soyismini öğrenebilirmisin? ozaman sana yardımcı olabilirim ancak dedi.Tabi dedim o sıra küçük bir kız elinde bebekle koşarak tolga beye sarıldı baba! diyerek sanırım kızıydı yeşil gözleri uzun siyah saçları vardı cennetten inmiş gibiydi.Küçük kız beni görünce babasının ardına saklandı baba bu kim ? dedi tolga bey gülümseyerek kızını kucağına aldı savaş dayının arkadaşı kızım dedi.Yüzümü buruk bir gülümseme aldı çünki benim hiç böyle bir anım yoktu ardına saklanacak sırtımı dayıyacak biri.Senin adın ne ? dedim çekingen şekilde alara dedi pek de güzel ismin varmış dedim.Tolga beye geri döndüğümde ben artık gitsem iyi olur herhangi bir şey öğrenirsem size haber veririm savaşın geldiğimden haberi olmasın lütfen dedim.Tamam haber bekliyorum dedi.Kapıya doğru yürürken içerde olmamıza rağmen dış bahçe kapısının sertçe açılıp kapandığını duydum dış kapının kulpunu açıcakken  sert bir şekilde anahtarla kapı açıldı ve itildi savaştı bu GECE! diye inledi öyle bir sinirlenmişti ki saçı dağılmış siyah gözleri siyah dumanlar gibi olmuştu sen.. sen ne arıyorsun burda ? dedim telefonum dedi telefonumdan rehberde dayımın numarasına baktığını anladım Tolga bey kızını hizmetliye uzattı bizim yanımıza geldi.Savaş gece kötü birşey yapmadı dedi ama savaşın gözündeki ve bedeninde ki sinir öyle birşeydi ki korkmuştum yutkunurken kolumdan tuttu ve dışarıya sürükledi lafımı neden dinlemiyorsun anlamıyor musun cidden koluma hızla çektim.Savaş o kızı durmam için patronuna ulaşmam gerekiyor bu camiayı dayın bildiği için anlattım.Dolunayım sanki kırmızı aya dönüyordu.Neden sinirlendiğini asıl ben anlayamıyorum dedim neden mi sinirleniyorum ? çünki işlere burnunu sokmanı istemiyorum gece sadece olduğun yerde kal karışma.Ben sadece seni umursuyordum başına bela oldum dedim.Gözlerim yaşlanırken bahçe kapısına ilerledim yine kolumu tuttu ama öyle bir sıkıyordu ki canım acıyordu.Canımı yakıyorsun diye inledim gözlerinin içine bakarken gök gürledi yağmur üstümüze damlalarını bırakıyordu,sanki gökyüzündekiler bize kızmış gibi şimşekler çakıyordu,SAVAŞ BIRAK KOLUM ACIYOR! dedim.Kolumu bıraktığı an orman yolunda ilerlemeye başladım gelirken bir durak görmüştüm orda otobüsü bekleyebilirdim.Yağmur şiddetini arttırırken savaş arkamdan geliyordu,hızımı arttırdım evden ikimizde uzaklaşmıştık ormandaki hayvanlar etraftan çekilirken gece avcıları yerlerini alıyormuş gibi bir korku sardı bedenimi etraf baya kararıyordu.Savaş koşarak önümde durdu,gece dinle sinirlerime hakim olamıyorum biraz anla dedi.İkimizde birbirimizi anlamıyoruz savaş sonra konuşalım dedim.Yürümeye devam edicekken iki kollarımdan tuttu beni sarstı gece eve dönelim dedi kendimi ellerinden kurtarıcakken ayağım ıslanan toprakta kaydı ve aşağıya düşmeye başladım.Geriye doğru giderken gördüğüm en son şey savaşın beyaz gömleğiydi bir çığlıkla gözlerim kapandı ve döndüğümü hissettim sanırım az sonra azrail arafın kapısını aralıycak ve beni alıcaktı GECE!!! diye bir ses duydum bu savaştı.Yapraklar içinde dönerken hızla bir ağaca çarptım ve durdum çok sertti göz bebeklerimin kapandığını hissederken çok aşağıda çam ağların içindeydim savaş uzaktaki beyaz kanatlı melek gibiydi ama ona ulaşamıyordum kolumu kaldırmaya çalışırken teslim oldum göz kapaklarıma.Buz gibi hissediyorum sanırım donarak ölüyorum ama şimdi olmamalıydı savaşı korumalıydım,ya annem beni merak ederdi bir başına kadın.Buda ne bu.. bu.. benim saçlarım neden bu kadar kısa saçlarım küt şekilde hamile kıyafeti giyiyorum bembeyaz sanırım rüya görüyorum o kim bu savaş bem beyaz bir kıyafetle yanıma geliyor.Sanırım tanrının bahşettiği son hayali yaşıyordum ikimiz birbirimize gülüyoruz, o kim bir adam elini karnıma koyuyor hayır.. hayır çığlıklar içinde karnım iniyor bebek yok oluyor elbisem siyahlaşıyor savaş! savaş birileri onu çekiyor yanımdan bağırıyor ama sesi çıkmıyor.Bırakın onu savaşa ilerlerken bir el beni çekiyor.HAYIR! diyerek uyandım gözlerimi açtığımda başımdaki buz gibi bez yere düştü bir yataktaydım burası neresi ? gözlerim hafif hafif görmeye başlarken bir kız var sen kimsin? dedim.Gece,eğer her duygunun ayrı bir kokusu olsaydı sence acının ki ne olurdu diyerek arkası dönük bir şekilde bir bardağa birşey doldurmaya başladı bence acı kırmızı şarap kokardı dedi bir yudum alarak. Sana kim olduğunu sordum dedim yan gözle baktı ve bana güldü.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin