Dilsiz Bölüm 21

1.3K 3 0
                                    

" Bu hikayenin sonunda bir prensle prenses yok,prens çokdan öldü prenses zaten ölüydü.."

Sana kim olduğunu sordum ? dedim.Elindeki bardakla bana döndü "gece hala aptalsın sana küçük bir iyilik yaptım o koca ormanda seni derin bir yerde ölüme bırakabilirdim,işime engel olmazdın savaşın koruyucu meleği yok olurdu,ama korucu meleğin kanatlarını kırıp sahibinin önüne atmak daha güzel bir fikir " dedi bu miray'dı."Sürekli benimi takip ediyorsun? " dedim."Ohh.. hayır sevgilini takip ediyordum,Tolga beye gitmek saçma bir seçimdi" dedi."seni dinlemek istemiyorum gereksiz laflarını başka yerde yap gitmem gerekiyor "  tam ayaklanıcakken elim bir yere bağlıydı."sakin ol daha yeni işimize başlıyoruz"dedi "nerdeyim,burası kimin evi ? miray ben sinirlenmeden önce çöz şunu"küçük iğrenç bir gülümsemeyle yüzüme eğildi " burası benim yuvam,seni patronuma getirdim seni tanıması güzel olur diye düşündüm" dedi elindeki bardaktan yudum alarak geri çekildi."en azından telefonumu ver annemi aramalıyım" dedim,ağzında bir şeyler geveledi duyduğum tek şey gerçek annen olsaydı."o ne demek ?" dedim "gözünü daldığı yerden çekti benim gözlerime kenetledi "hiç,acıyan yarana merhem olanlar azalacak demek şimdi gitmeliyim uslu dur " dedi kapıyı açtı ve çıktı.Odanın rengi koyu maviydi yerler mermer duvarlarda boş çerçeveler tımarhane odası gibiydi,sanırım buradan çıkmazsam kafayı yiyecektim bileğimin bağlı olduğu yere baktım koyu duvardaki demire bağlanmıştı, ipi sürekli duvara sürtersem kopabilir sürtmeye başladım kolumu bir aşağı,bir yukarı yaparken savaşı merak ediyordum acaba ne oluyordur şimdi akşam iyice çöküyordu güneş gökyüzünü karanlığa bırakıyordu,annem nasıldır şimdi...anne.. mirayın demek istediği şey neydi peki? aklımdaki puzzle bir taraflara dağılıp dururken çantamı bir köşede gördüm, acele etsem iyi olur bir an önce çıkmalıyım kolumu hızlandırdım ip koptu kopucaktı bileğimde ipin izi oluştu ve çok acıyordu lanet olası kop artık iyice ipe yüklendiğimde bileğim kanamaya başladı ip kanlanırken ağzımla ipi koparttım ipten kurtulduğum anda çantama koştum,belim ağaçtan aldığım darbeden izler taşıyor beni yavaşlatıyordu.Çantamın yanındaki büyük dolabın arkasından ışık geliyordu,camın önüne dolabı koymuşlardı, dolaba son gücümle yüklendim yerde çıkardığı diş gıcırdatan ses beynimin içine işledi sanki dolabı ittikten sonra pencereyi açtım etraf ormanlık ve karanlık yerle çok mesafe yoktu,çantamı sırtıma taktım ve yere atladım belim acıdı ama umursamadım içimi ormanlığın karanlığı gibi dolduran bir hiçlik yayılıyordu annemin kollarına gitmek istiyordum.Çıkış kapısına vücudumdaki ağrıların iniltisiyle vardım arkamdada bir haraketlenme vardı miray kaçtığımı anlamış olmalıydı ki dış kapının kilitleri açılıyordu.Sanki bu sefer ben kaybetmişim gibi dillendiremeyeceğim bir hiçlik doldurdu içimi yapmak istediğimle bedenim uyuşmuyordu,kafamı toparladığım anda bahçe kapısından çıktım karanlık benden yana değildi bu sefer sanki kıyamet kopuyorda ardımdan geliyor gibi kalbim patlıycak gibi,yok olucakmışım gibi koşmaya başladım bilmediğim bir yolu takip ediyordum, soğuk rüzgar bir yandan bedenimin tepki vermesine neden olur gibi titriyordu.Gözlerim yaşlanıyordu kendime yıllardır ördüğüm güçlü gece duvarı kalbimin ritimleriyle kayboluyordu.Gözüm etrafta dört dönüyor bir çıkış arıyordum ardımdan birileri koşarken arkama bakmadım baktığım an düşerdim.Koşmaya devam ediyordum ama kafam o odada kalmıştı mirayın o sessiz yılan zehri gibi sözü kazık gibi bir ruhun alamadığı öcü gibi o odada kaldı.. "eğer gerçek annen olsadı" annemden neden şüphe ediyim ki ? diyorum kendime ama bir yandan annem hiç çocukluğumu anlatmadı,babamı anltmadı,fotoğraflarımı sorunca ilk evimizde yandı diyordu.Bazen çok sevilesi davranıyordu bana bazense düşmanın inini evlat edinmiş gibi bakışlarıyla karşılıyordu.Çok görmüyordum anneme insan sonuçta.Karanlık yolda düşüncelerimle iyice kararırken bir arabanın ışığı gözlerimi aldı,arabayı fark edince durdum "yardım edin !" diye inledim araba bir süre duraksadıktan sonra bana doğru yavaşca ilerledi.Yanımda durunca hemen arabanın yan koltuğunun kapısını açıp bindim,etrafa göz gezdirirken "lütfen yardım edin" dedim ve yüzümü o insana çevirdim.30'lu yaşlarda bir adam gözleri bal rengiydi, kıyafetleri baştan aşağı siyahtı kendine göre bir giyim anlayışı vardı." yardım mı?" dedi adam " evet lütfen kaçırıldım ve nerede olduğumu bilmiyorum " dedim,sesim öyle bir çaresizlikle çıkıyordu ki..Adam yan bir gülüşle "başka bir insan olsaydı yardım ederdim" dedi " o.. o ne demek ? " dedim şaşkın gözlerle içimden bir ses yine başıma bela aldığımı söylüyordu.Sert bir darbeden başka bir şey hatırlamıyorum,göz kapaklarım içinde çok şey var şefkat dışında,kafamı daldırdığım berrak sandığım suyun dışında aslında bataklıkdaki sudan başka değildi bu ne demek mi demek ? şöyle ki berrak suyum saklandığım tek yerdi.Beni güçlü tutan beni yaşamak için bir sebeb için zorlayan arafta bırakan cehennemden sonra cenneti sevdiren bu su annem,yıllardır bir yalanla kafa kafaymışım.Kulaklarımda o cümle iki kez çınlandı "sahte bir anneyle bilmeyerek yaşamak zor olmalı" miray yalan söylüyor ol lütfen! gözlerimi açamıyorum sadece duyuyorum.Cümlesine devam etti "söylemesek olmaz mı ? bu şekilde cephe çevirmesini sağlamak çok kötü" derin ve korkutucu bir erkek sesi  karşı çıktı."bilmediğin işe karışma miray, bak bakayım uyanmış mı " miray'ın bana yaklaştığını hissediyordum.Ama hiç bir şekilde birşey yapmak istemiyorum şuan ne kızgınım ne şaşkın nede sinirli sadece bekle beni geliceğim diyip çocuğunu bırakıp giden bir annenin çocuğu gibi hissediyorum,ki öyle gözüküyor.Miray omzuma dokundu "gece! gece!" gözlerimi araladım miray şaşkın bir şekilde baktı bir anda bana " ne oldu böyle gözlerine ? " diyerek gözlerim yaşlanmıştı şeytanın tuttuğu sahte meleklerin beni terk edişi canımı yakmıştı.Baygınlığımı ayıltmaya çalışırken koltuktan ayaklandım,bal rengi gözleri olan adama karşı kırmızı gözlerle  başımı dik tuttum"şu olayı düzgünce anlatırmısın? yoksa ben kendimmi çözeyim?" dedim.Dışardaki soğuk karanlık eve dolmuş gibiydi gözlerindeki ışık etrafla kesişince cevap verdi"annenle çok farklısın tek bir şey dışında ikinizde cehennemi arzuluyordunuz".Gözlerimi devirdim ve koltuğa geri oturdum"uzatmada anlat be adam! senin oyunlarınla uğraşamam elinde zaten bir kukla var ben ikinci olamam " dedim gözlerimi miray'a sinirli şekilde kaydırırken,miray'da sinirlenmeye başlıyordu ama umursamıyorum şu olayı çözsem yeticek öyle bir şey kaplıyordu ki içimi hırs,kin,öfke,şevkat hepsi.. hepsi beni boğuyordu beni saniyeler içinde farklı,farklı düşünüyorum.Erdem bey cebinden bir çakmak çıkarttı,bir zibbo çakmaktaki ateşi iki yana salladı."insanlarda ateş gibi ama yüzleri bunu gizler.Gece senin ateşinin tek olumsuzu suya aşık olman".Anlamayan gözlerle ona bakmaya devam ettim cümlesine devam etti."Senin annen bir gece saat 12'yi vururken öldü hikaye aslında bu kadar basitti dışardan tabi,senin anne dediğin kadın öldürdü onu".

Bir sessizlik kapladı bedenimi hiçbir şey,hiçbir cümle o anki içimdeki kırılmamı anlatamazdı.

"yalan söylüyorsun,size yardımcı olmam için yapıyorsunuz!!" dedim inanmak istemeyerek.Bal rengi gözleri bir arının iğnesi gibi batıyordu,"olmamış gibi davranabilirsin ama olmamış gibi hissedemezsin."dedi."Benden inanmamı bekleme"dedim çünki...çünki inanmak istemiyordum annemden dinlemeliyim gerçek annemi araştırmalıyım bu olayı kendim çözmeliyim."senden inanmanı bekleyen yok,kafasını yana yatırdı gözlerime baktı küçük bir kız gibi ağlamanı bekliyordum"dedi."Küçük kız büyüdü,gözyaşları çok öncede bitti" dedim.Üstüm başım o geceden kalma çamurdu bedenim yaralıydı.Dışarı karanlık soğuktu şuan gidersem eğer bilmediğim bu yerden sağ çıkamam belki ama burda da kalamazdım iyi düşünmeliydim."burası hangi cehennemse gitmeliyim annem bekliyor " dedim." bu cehennemden çıkabilirsen git" dedi miray.Çantamı omzuma takarken onun bu lafı üstüne iyice yaralarım tuza bastırılmış gibi hissettim,bir hışım geriye döndüğüm gibi en sert tokatı ona yapıştırdım."bana bak cici kız şuan elimde bir silah olsa patronundan önce seni vururdum içimdeki nefret sana, ne okulda nede başka bir yerde görmeyim seni acımam" dedim.Gözleri dolmuştu ama çok farklı bakıyordu bana sanki eski miray gibi bir an boğazım acısada fark ettirmedim dış kapıya yöneldim, kaybolsamda bir yerlerde kalsamda burdan iyidir.

"Asıl hikaye şimdi başlıyor, iyi dur bu bir erkeğin sevdiği kadına kendini adaması gibi değil bu küçük bir kızın çığlığı gibi"

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin