4.Bölüm
Müdür odasına geldiğimiz zaman beni yere sert ve hızlı bir şekilde bıraktı. Kokusu beni sersemleştirmişti.Uyuşturucu gibiydi. Hiç beklemediğiniz bir anda bağlanabiliyordunuz.
Müdür şaşkınlıkla bir ona bir de bana bakarken bende istemsizce Erce'ye bakıyordum. O ise sanki hiçbir şey olmamış gibi o gizemli gözlerini; bembeyaz bir duvarda, bir siyah nokta görmüş gibi, o hayali noktayı odak noktası yaparak oraya bakıyordu. Bu kadar çekiciyken nasıl bu kadar soğukkanlıydı?
Bu kadar karanlıkken neden sadece beyaz noktaya bağlıydı?
Bu sorular aklımı tamamen karıştırmıştı. Bataklık gibi çekiyordu beni. Hızlıca. Gücümü gösteremeyeceğim kadar hızlı. Karşı koyamayacağım kadar akıl karıştırıcı.
Müdür odada ki uçurum gibi sessizliği bozarak "Evet, Erce ve küçük bayan." dedi. Erce'nin ismine vurgu yaparak söylemesi beni şaşırtmıştı.
"Neyiniz var? Aranızda tatsız bir olay mı oldu?" dedi. Sanki bütün gerginliğini saklamak istiyordu. Müdür Erce'yi görünce pekte rahatlamışa benzemiyordu çünkü.
Müdür ve Erce'nin arasında ki bakışmalar sessizliği daha tehlikeli bir hale getiriyordu. Birbirlerini sevmedikleri oldukça belliydi. Aralarında neler yaşandığını bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığı kesindi.
Sessizliği bozmak istercesine, hızlıca" Beden eğitimi dersinde çok koştuk ve galiba yoruldum. O yüzden bayılmış olmalıyım.Önemli birşey değil." dedim. Aralarındaki nefret duygusu somutlanmış bir şekilde kendini göstermeye başlıyordu.
Müdür, gözlerinde anlam veremediğim bir duygu ile bakışlarını Erce'den hızla bana yöneltti. Erce'ye yan gözle baktığım zaman dudaklarının yukarı doğru sinsizce kıvrıldığını gördüm. Birden ayaklarım beni tutamayıp, yere düşeceğimi sandım ama müdürün sesi düşmemi engellemiş, olaya geri dönmemi sağlamıştı.
Bu haliyle bile çok tatlıydı. Özel bir formülü mü vardı bu çocuğun?
"Demek bayıldın. Aileni aramamı ister misin? İyi misin? Durumun kötüyse hemen söyleyebil-"
Sözünü keserek "Ah, hayır. Gerek yok, gayet iyiyim. Buraya gelmemize bile gerek yoktu." dedim. Son cümlemi üzerine basarak Erce'ye gönderme yapmıştım. Ama çocuk, hiçbir şey umrunda değilmiş gibi elleri ceplerinde, müdürün yanında olmasına rağmen fazlasıyla rahat bir şekilde hayali noktasına bakmaya devam ediyordu.
"Tamam o zaman. Şimdi çıkabilirsiniz." dedi. Benden mi kurtulmak istiyordu yoksa Erce'den mi çözememiştim.
Bir yanım müdür odasından çıkmak istemiyordu.Çünkü Erce'nin soluduğu havayı biraz daha solumak, biraz daha onun yanında olmak istiyordum.
Diğer yanım ise hemen müdür odasından çıkmak istiyordu. Çünkü aralarındaki gerginliğin, nefretin somutlaşmış bir hal almadan, aralarındaki duyguyu tatmamak istiyordum.
Erce hızla odadan çıkınca, bende isteksizce ona gereksinim duyarak arkasından gittim. Dışarı çıktığımda yaptıkları için tam teşekkür edecekken, çarpışmamızda ki bütün soğukkanlılığıyla hiçbir şey söylemeden gitti.Ağzım şaşkınlıktan açık bir şekilde ona bakarken, neye uğradığımı şaşırdım.
Odun! Ukala!
Sınıfıma, öfke ve mutluluk duygusu karışık bir şekilde giderken yüzümde bir tebessüm oluştu. Yaklaşık 10 dakika önce beni beklenmedik bir şekilde taşımış, tenimiz birbirine değmiş ve kokusunu ciğerlerime uyuşturucya bağımlı biriymiş gibi çekmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Bela
Dla nastolatkówKendini büyük bir sorun gibi gören, yalnızlığa mahkum bir kız... Bağımlı olduğu karanlığında körelen bir çocuk... Karanlık onların yaşam tarzıydı.Ta ki birbirlerini bulana kadar... Birbirlerine karşı hissettikleri bir eğlence için mi? Bağımlılık mı...