Bölüm 12 / İş

382 106 11
                                    

İşe başladım. Sinem sağ olsun, ne giyineceğim diye düşünmek zorunda kalmadım. Alışveriş yapana kadar idare edebileceğim birkaç kıyafet getirmişti kendi dolabından. Dolabımdaki spor kıyafetlerimle, kot pantolonumla işe gitmektense Sinem'in verdikleri bir süre kafamı yormayacaktı en azından. Daha önce herhangi bir işte çalışmadığım için nasıl giyineceğim hakkında en ufak bir tahminim bile yoktu. İlk izlenimimin de iyi olmasını istiyordum. Her zaman her şey de ilklere önem veriyordum. Bazen abartıya kaçtığımda olmuyor değildi.

Sinem'in staj yaptığı satış bölümünde çalışacaktım ben de. İlk gün Sinem'le her katı gezdik bana binayı tanıttı heyecanla. Onun bu kadar samimi bir heyecan duyması beni de mutlu ediyor ve heyecanlanmama neden oluyordu.

İlk gün pek bir şey yapmadım Sinem'in yanında durmaktan başka. Önce ortama alışmamı istiyordu. Her ne kadar bir şey yapmasam da hoşuma gidiyordu burada olmak. Ertesi gün ise satış bölümünde çağrılara bakmakla asıl görevime başladım. Çağrıları yanıtlayıp müşterileri ilgili bölümlere yönlendiriyordum. Masamda bir bilgisayar olsa da onu kullanmama gerek olmayacak bir iş verdikleri için minnettardım. Ara da sesli komutla internette şarkılar açıp dinliyordum. Tek yaptığım şey buydu bilgisayarla.

Diksiyonumun güzel oluşu, insanlarla telefondaki iletişimim şimdiden olumlu dönüt almama sebep olmuştu bile. Ben bile şaşırmıştım bu becerime. Görmesem de az çok kulağıma geliyordu insanların hakkımdaki düşünceleri. Hele bir de yeni başlayanlar ilk dedikodu malzemesi oluyordu eski çalışanların elinde. Tabii ki bende bundan nasibi alacaktım iyi ve ya kötü.

Birkaç arkadaş edinmiştim bile hemen. Sinem en çok muhabbeti olan kişilerle tanıştırmıştı beni. Ersin amcanın asistanı Ayla, insan kaynaklarındaki Münevver hanım, iletişimde çalışan Eda ve Aykut hepsi sıcak davranmıştı bana. Hiç biri engelime takılmıyor aksine yardımcı oluyorlardı bana.

Aykut'un soğuk esprileri zaman zaman üşütse de burada onların arasında olmak uyuyan ruhumu az da olsa uyandırmaya yardımcı olmuştu. Keşke daha önceden cesaret etseymişim diye hayıflanarak kendime kızdım. Ama cesaretimin kırılması için daha önceki yaşadıklarım geldi aklıma. Özellikle beni her şeyden çok sevdiğine inandığım Demir terk etmişti beni bu halde. Sonra yakın arkadaşlarım birer birer uzaklaşmışlardı benden çeşitli bahanelerle. Sevdiklerimin bile yakınımda olmayışı derinden derine acıtmıştı yüreğimi. Kaldı ki başka insanların beni kolayca kabullenmesini beklemek, üstüne üstün bir de bana iş vermelerini ummak... Bu yalnızlığa terkedildiğim günlerde neşeli sohbetiyle birden hayatıma giren Sinem'i kolay kolay kabullenmemiştim ilk başlarda. Onunda bir süre sonra beni kendi halime bırakacağından emindim çünkü. Benim gibi biriyle arkadaşlık yapması için ise bir sebebi yoktu. Evimizin önünden geçerken verdiği selamları soğuk bir şekilde karşılayarak sohbet etme çabasını boşa çıkarıyordum. Ama kendisi kısa zaman sonra ne yapıp ne edip karanlık köşelere sakladığım kalbimi bulup içinde yer edinmişti kendine. İyi ki de tüm katılığıma, inatçılığıma, soğukluğuma rağmen kabuğumu kırmayı başarmıştı. Yoksa böyle bir insanı tanıyamadan kaybedecektim.

Oysa Demir o kadar güzel geçen zamanımızın ardından geçirdiğim bu talihsiz kazadan sonra bir daha uyanamayacağımı düşünüp hastaneye gelmekten vazgeçmiş hayatına kaldığı yerden devam etmişti. Bunu uyandığımda son gördüğümde acı bir şekilde dile getirmek zorunda kalmıştı. Beni esir eden saçma düşüncelere Eda'nın ve Aykut'un masamda peyda olmasıyla son vermek zorunda kalmıştım. Mis gibi aromalı bir bitki çayı getirmişlerdi bana. Biraz neşeli ama bol dedikodulu sohbetimizin ardından masalarına geri dönerek işlerine koyulmuşlardı.

İlk birkaç gün gergin olsam da, Cihazların tasarımını yapanın, işitme engelli biri oluşu beni çok şaşırtmıştı. Herkes olduğu gibi kendini kabullenip hayata karışmıştı sanki bir ben dışında. Her gün yeni biriyle tanışıyordum. Büyük bir şirketti burası. Henüz her yeri tam öğrenememiştim. Bildiğim yerlerin dışına da çok çıkmıyordum doğrusu. Odaları karıştırıp, başka katlara gidip, kaybolup ortalığı kargaşaya vermeyi istemiyordum. En doğru seçim işim olmayan yerlere gitmemek, bildiğim yerlerden uzaklaşmamak.

Ersin amca mümkün olduğunca iyi davranıyordu bana. Çabalamam onu mutlu ediyordu. Hatta ameliyattan sonra da istersem yanında çalışabileceğimi belirtmişti. Bu beni daha da gururlandırmıştı. Bir işe yaradığımı görmek, insanların arasında olmak nasıl da insanı kaygılarından uzaklaştırıyordu.

Bazen ona olan minnetimi göstermek için kahvesini götürüyordum sekreteri Ayla'dan rica edip. Tabi Ayla'nın işine gelmiyor değildi yani. Birkaç kez sağa sola çarpıp kahveyi dökeceğimden tereddüt etse de yapabildiğimi görünce bunda sakınca olmadığına kanaat getirmişti.

...

Bu gün akşam eve gitmek yerine Sinemle takılacaktık. Canlı müzik yapan bir yerde bir şeyler içecektik. Sonra Sinem'de kalacaktım. Anneme de Sinem'de kalacağımı haber vererek meraklanmasına engel oldum. Her ne kadar ilk iki gün sürekli arasa da artık endişesi kaybolmaya bana güvenmeye başladığını görüyordum. Bunun için biraz kendini zorladığı da ortadaydı. Bazen acaba bulunduğum odada bir köşede beni izliyor mudur diye düşüncelere de kapılmıştım.

Tabii ki benim için çok zordu ve gergin olmamı gerektirecek sebepler çoktu. Mesela koridorları adım hesabı sayarak hangi oda nerededir bilmeye çalışmak... Asansörde tuşların devamlı kabartmasını kontrol etmek... Çay veya kahve alırken kavanozların yerini, şeklini ezberimde tutmak... Masaların, sandalyelerin yerini ezberde tutup mümkün olduğunca duvar dibinden hareket etmek... İnsanları sesinden, kokusundan tanımaya çalışmak...

Bir insan uykudan kalkınca ışığı yakmadan su içemeye, tuvalete gitmeye çalışırken bile her ne kadar duvarların, kapının yerini bilse de çoğu zaman çarpmadan istediklerini başaramıyorsa benim için bu kadar zor olması beklenilecek bir durumdu.

Özellikle elektrik gidince felç olan hayatları düşünüyorum. Sanki tüm dünya o an duruyor. Elektrik kesildiğinde insanların davranışı, sanki bir astım hastasının elinden sımsıkı tuttuğu oksijen spreyinin alınmasıyla nefes darlığı çekerek kıvranmasına benziyor. Geçici bir karanlığın insanlarda bıraktığı etki gerçekten tuhaf. Şuan çok net hatırlamasam da belki de bende öyle davranıyordum. Elektrik gidince hayatımın fişten çekildiğini hissediyordum. Şimdi bunların manasız gelmesi gerçekten bu karanlığın ortasında kalmamla yakından alakası var.

Çıkış saatimiz gelmişti. Mesaiye kalacaklar dışındakiler toplanıp iyi akşamlar dileyerek iş yerini terk ediyorlardı bir bir. Sinem, onu arabada beklememi söylemişti bu gün birlikte çıkacağımız için. Kalkmaya hazırlanırken telefonum çaldı. Arayan Doktor Önder Bey'di. Evdekilere ulaşamadığı için beni aramak zorunda kalmıştı.

"Tedavi için acele etmezseniz Almanya'daki doktor bir süre Japonya'ya bir araştırma için gidecek ve bir kaç ay kadar orada kalacak. Ne zaman döneceği belli olmaz" dedi. Aileme haber vermemi ve bizden kısa sürede dönüş beklediğini belirttikten sonra telefonu kapattı. Keyfim kaçtı. Zamanımız iyice azalıyordu. Artık ertelemeyi bırakıp işlemlere başlamalıydık. Başım döndü. Bilincim gidip geldi bir anlığına. Revire doğru geçtim bir ilaç almak için. Hatice hemşire bana etkili bir ilaç verdi. "İki dakika uzan sonra kalkarsın" dedi. İyi akşamlar dileyerek reviri terk etti, o da mesaisini bitirmişti anlaşılan. Dediğini yaptım. Ama sonra Sinem'i bekletmemek için arabaya doğru gittim orada beklemek için.

B1 Otopark katına inip giriş kapısının yanındaki ilk araca binecektim. Sadece patronların ve ailelerin arabasını koydukları kattı burası. Bazen güvenlikten birileri aracı şirket kapısına çıkarırdı patronlar haber verince. Bu yüzden araba kapıları pek kilitli olmazdı. Araca geçip arka koltuğa oturdum. Sinem de son raporları kaydedip gelmek üzeredir zaten.

Başımın ağrısı iyice artmıştı. Nasıl da dinlenmeye ihtiyacım vardı. Akşam ki müzikli etkinlik gözümde büyümeye başladı ağrım yüzünden. Gitmeyip başka güne ertelesek ne güzel olurdu. Sinem gelince bu isteğimden bahsetmem lazım. Gözlerim iyice ağırlaşmaya başladı. Şua an tek istediğim şey kesintisiz saatlerce uyumak. İlaç mayıştırınca koltuğa uzanıp gözlerimi kapattım. Arabanın koltuklarına sinen sigara sokusu burnumu rahatsız etse de direnecek durumda değildim. Bu kız sigaraya mı başlamıştı? Benden ne diye saklıyordu başladıysa da? Sinem gelene kadar biraz kestirsem fena olmazdı. İlaç etkisini göstermeye başladı sanırım, çünkü vücudum gitgide hafifliyordu.

***

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin