Bölüm 3

915 177 18
                                    


Annem akşamki gelecek misafirler için yemek hazırlığındaydı. Benden de yardım bekliyordu böyle durumlarda. Ancak bu gün, güne daha farklı uyanmıştım. Üç senedir sıkıcı hayatıma azıcık siyah dışında farklı bir renk eklenmişti dün. Kim olduğunu bilmesem de önemli değildi. Kendime hala dünyanın yaşanabilir bir yer olduğunu hatırlatmaya ihtiyacım vardı. Dünkü yabancı sayesinde azda olsa bunu fark etmiştim.

"Annecim ben biraz bahçeye çıkıyorum" dedim onayını almak isteyerek

"Kızım akşama misafirlerimiz var biliyorsun. Biraz yardım etsen fena olmazdı aslında, kardeşin de okulda biliyorsun. Gelmesi saat beşi bulur." derken gayet ikna ediciydi.

Ama havanın güzelliğini bahane ederek ve yine iknalarını karşılıksız bırakarak kazandığım zaferle ve annemin de gönlünü alarak:

"Biraz hava alıp geleceğim annecim. Hem gelince de börekler benden" dedim. Börekleri çok güzel yaptığımı söylerdi annem. Aynısını annemde yapardı ama benimkinin kıvamı daha iyi olduğu için genelde bana yaptırırdı böyle anlarda.

Aynı saatte aynı yerdeydim. Ne umduğumu bilmeden bahçe duvarındaki yerimi almıştım yine. Bugün biraz daha bakımlı görünebilmek için üstüme çeki düzen vermiştim. Bugün ne kadar sevsem de yıpranmış kot pantolonumu tercih etmemiştim. Annemin geçen gün evden çıkmak istememe rağmen müthiş ikna gücüyle Sinem'i de olaya dâhil ederek, beni alışveriş merkezine götürüp onların beğenisiyle aldığımız kıyafetleri giymiştim. Özellikle Sinem'in üzerime çok yakıştığını düşündüğü dar-hiç te rahat değilim- kot pantolonu giyerek, beyaz dantel askılarıyla çocuksu durmaktan uzak durduğumu düşündükleri askılı badiyi geçirivermiştim. Dokusu çok güzeldi bunu bende beğenmiştim doğrusu. Dokunduğumda hissettiğim pürüzsüz yumuşaklık güzel hisler uyandırıyordu tenimde. Saçlarımı açık bırakmıştım bugün.

Müzik çalarımın kulaklıklarını kulağıma yerleştirip müzik dinliyormuş gibi yapmak istiyordum. Hiç bir şey yapmadan duvar üstüne tünemek yoldan geçenlerce hoş karşılanmayabilirdi. Güneş gözlüklerimin de bende oluşturduğu modern görünüşümle gayet normal gözüktüğüme emindim. Ya da öyle sanıyordum. Sokaktan sıklıkla araçlar geçiyordu, bazen yavaş bazen hızlıydılar. Bazen yandaki evin önünde duruyorlardı, bazen hızla geldiklerinden dolayı köşeyi dönmek için frene basıp yavaşlıyorlardı. Ama içinden inip bana 'merhaba' diyecek kişi henüz gelmemişti.

"Merhaba bahçe kuşu" sesiyle düşüncelerimden irkildim. Kısa bir an sevinir gibi olsam da bu ses, her gün köşedeki markete gazetesini almaya giden yaşlı Hayri amcadan başkası değildi. Sigaradan çatallaşmış sesiyle verdiği selamı aldım. Küçüklüğümüzde her bayram kahvaltıdan sonra koşa koşa ona gider, kapısında dikilir bayram harçlığı için olanca sevimliliğimizi takınırdık kardeşimle. Bazı bayramlar dondurma alabilecek kadar harçlık çıkarırdık, bazı bayramlarda ise sadece şeker ve başımızı okşayan bir el ile uğurlanırdık. Ama yine de dedemin yokluğunu onda gidermeye çalışırdık. Kırlaşmış sakallarını çekiştirerek güldürürdük onu. Pamuk gibi yanaklarıyla oynayarak eğlenirdik. O da olmayan torunları yerine koyardı bizi. Bazen bahçesindeki kayısı ağaçlarından toplar getirdi bize.

"Gelip toplamıyorsunuz hepsi çürüyor sonra be keratalar!" sitem ederdi daha sık gitmemizi isteyerek.

Hayri Amcayla birkaç dakikalık ayaküstü sohbetimizin ardından evine doğru yürümeye devam etti. Yaşlı, yorgun bacaklarını yerde sürüyerek uzaklaştı yanımdan.

Biraz daha oyalandıktan sonra ve yeterince yanımdan geçen komşularımızın verdiği merhabalara karşılık verdikten sonra eve geçip anneme yardım etmeye karar vermiştim. Bugünlük merhaba kotamı doldurmuştum.

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin