Trafik yüzünden eve çok geç dönmüştük saat sekize geliyordu eve vardığımızda. Kısa bir akşam yemeğinin ardından odama geçtim. Yumuşacık yatağıma tırmanıp uzandım sessizliği dinlerken.
Eve döndüğümüzden beri evde yalnızdım bir süredir, annem komşuya diye evden çıkıp gitmişti. Belki de bugünkü konuşulanları birileriyle konuşup tartışmaya ihtiyacı vardı. Birkaç telefon görüşmesi de yapacaktı eminim. Ben varken çok rahat yapamıyordu bu görüşmeleri. Keskin kulaklarımdan tedirgin oluyordu bazen. Kıkırdadım şımarık bir çocuk gibi. Hala iyi olduğum şeyler varmış!
Doktorun anlattıklarını düşündüm bir süre. Yeni bir ameliyattan bahsetmişti. İşe yarayabilirdi belki. Belki de diğerleri gibi olumsuz sonuçlanacaktı. Olumsuzlukla sonuçlanma düşüncesi kaygılanmama neden olmuştu.
Yurt dışı meselesine canım sıkılmıştı. Zaten Türkiye de ameliyat olmak bile kolay değilken birde yurt dışı çıkmıştı başımıza. Hem nerde nasıl kalacaktık. Gerçekten güvenilir miydi hastane? Bunları detaylıca araştırmamız gerekecek.
Biraz sonra sessizlikten sıkılıp radyo dinlemeye başladım en sevdiğim programlardan biri başlamıştı.
Çok geçmeden kardeşim yanında bir arkadaşıyla çıkageldi. Sanırım bilgisayarda maç yapacaklarmış. Ara sıra oyun için toplanırlardı arkadaşlarıyla.
Sıkıntıdan canımın yine abur cubur çektiği zamana denk gelmiştim. Mutfağa geçerek annemin abur cuburları bıraktığı çekmeceyi kontrol ettim. Çikolatadan eser yoktu.
Kardeşimin odasının önüne geldim. İçerden sesler geliyordu. Bir yandan maç spikeri gibi konuşarak bir yandan da bir şeyler atıştırdığını duyabiliyordum. Kapıyı tıklatarak
"Ablacım ben 5 dakika çıkıyorum " dedim.
"Tamamdır" dedi ve kaldığı yerden maça devam etti.
Anahtarlığımı vestiyerden almak için uzandım. Ama yoktu. Sanırım çantamda kalmıştı. Birkaç adımla kardeşimin odasına geçerek "Emrecik anahtarını verir misin geldiğimde sizi rahatsız etmeyeyim"
"Tabi ablacım" dedi dişlerini sıkarak. Ona arkadaşlarının yanında öyle seslenmemi sevmiyordu.
Kalktı yerinden, anahtarın şıngırtılı sesi ile getirdi bana ve uzattığım elimin içine koydu.
"İşte burada Kirito'm ablacık" dedi ellerimi tutup kapatarak. 'ablacık' kelimesine baskı yaptığında bundan hoşlanmadığını belirtmişti 'sonra gösteririm ' der gibi.
"Teşekkürler. İyi şanslar" dedim keyifle.
Arkadaşı dönüp " Emrecik 'in şansa ihtiyacı çok var" dedi muzip bir ifadeyle Emre'yi kazdırmaya çalışarak. Emre arkadaşına meydan okurcasına "Bakalım kimin şansa ihtiyacı varmış?" dedi ve sandalyesini çekerek oyununa döndü.
Onları odada bırakıp kapıya yöneldim. Anahtarlığı cebime koymaya çalıştım ama cebime koyduğumda bacağıma batınca elime tekrar aldım.
Yine kardeşimin oynadığı bir bilgisayar oyununda Kirito adında bir karakterin elinden düşürmediği bir kılıç vardı. Kardeşim oyunlara ait aksesuarlar almayı çok severdi. Bu kılıç anahtarlık da onlardan biriydi.
Bacağımdaki minik acıyla dışarı çıktım. Markete gittiğimde istediğim çikolatanın kalmadığını söylediğinde Âdem amca, bende farklı markadaki çikolatadan almaya karar verdim.
"Bu saatte neden dışardasın" kendi kızını azarlar gibiydi Âdem amca.
"Çikolata krizim tuttu" dedim omuz silkerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)
Roman d'amourTuvalindeki tek renk siyahken, bir anda diğer renkleri de tanımaya başlıyor. Ta ki beyaza ulaşana kadar. ( Belki de Karanlıkta bir ışıktı O..) Klasik bir ilk görüşte aşk hikayesi beklemeyiniz. Rahatsizligi nedeniyle herkesten uzaklaşan bir kizin a...