Bölüm 16/ Çay Faslı

284 77 14
                                    


Küçümseyen bakışlar, Titretir bedenimi.

Ya sabret ya çekil. Ezer bunlar yüreğini.

Ağlama güzel kadın,

Elbet güldürür kader seni...

...

Arkadaşlar mini bir dörtlük de yazmak istedim. içimden geldi :)

Fikirleriniz benim için altın niteliğinde. Benimle paylaşmaya çekinmeyin.

*** Yıldızların gücü adına! 

Sarı yıldıza dokunursanız sevinirim :) İyi okumalar.


Dün yaşadığım tuhaf baygınlıktan sonra Sinem bugün onunla işe gitmemem için uzun uzadıya dil dökse de çabaları boşa gitmişti.

"O kadar inatçısın ki!" diyerek isyanını belirtip ısrarından vazgeçmişti. Yaşananlardan aileme bahsetmeme kararı almıştım. Bir de buna canları sıkılsın istemiyorum.

Dün yemekten sonra doğruca eve gelmiştik Sinem'le. Dışarda takılamayacak kadar yorgun ve bitkindim. Başka bir güne kalmıştı bizim eğlencemiz. Hatta büyük ihtimal ameliyat sonrasına... Annemden gelen mesaja göre bugün hazırlık, yarın da yolculuk vardı.

İşte yarım günü de devirmiştik, kısa zamanda çabuk alışmıştım buraya. Aileden gibi hissettirmeleriydi buna sebep. Umarım tekrar gelebilirdim buraya. Ameliyatımın olumsuz geçme düşüncesi kısa bir anlığına beni rahatsız etti.

Negatifliği bir kenara bırakarak mutfağa geçip susuzluğumu giderdikten sonra Ersin Amca için her zamanki inci çiçeğinden oluşan lezzetli bitkisel çayı hazırlayıp yaptıkları için teşekkürümü sunmak ve ayrılmadan önce vedalaşmak istiyordum onunla. Verdiği destek biraz olsun günlerimin hareketli geçmesini sağlamıştı.

Çayı elime alarak, dökmeden duvar kenarından hemen Ersin Amca'nın ofisine doğru ilerledim. Ayla'nın masasına geldiğimde durup "Ersin Amca içeride mi?" diye sordum.

"Tabii tabii! Geç tatlım" diyerek kapıyı benim için açtı ve ekledi "bir gün bize de nasip olur belki şu hazırladığın çaydan içmek! " dedi. Doğru ya! Ayla'ya hiç teklif etmemiştim çay yapmayı. Rahatsızlık duydum bu davranışımdan. Ama telafi edecektim.

Gülümseyerek " Neden olmasın? bir dahakini birlikte içeriz "dedim ve odanın içine ağır ağır bir iki adım attım.

"Ersin Amca müsaitsin değil mi?" biraz çekinerek sordum.

"Gel kızım, tabii o çay benim içinse ama!" dedi ve dolu bir kahkaha attı odada. Kahkahasına bende gülümseyerek başımı salladım ve cevapladım "Tabii sizin için Ersin Amca" .

"Senin ki nerde, birlikte içelim şöyle karşılıklı." Dedi ve sesini odadan dışarı duyurmak istercesine yükseltti. " Ayla kızım bir bakıver."

Ersin amca çay getirmesi için Ayla'ya seslenince "Ayla'yı böyle bir şeye maruz bırakmamak için hemen panikleyerek hareket etim " Ersin Amca ben hallederim" diyerek arkamı dönünce birden bir şeye çarptım. Masaya koymayı akıl edemediğim çayı fincanı elimden fırladı.

"Ayy!" diye bir çığlık koptu odada. "Lanet olsun! Kör müsün? Dikkat etsene be" hakaretleri anında havada uçuşmaya başladı.. Ayla'nın sesi geldi arkadan:

"İyi misiniz Tülin Hanım" sesi endişeli ve gergin gelmişti.

Ben olduğum yerde donakalmıştım. Hala olan biteni sindirmeye çalışan psikoloji içindeydim. Çayın birazının ayağıma döküldüğünü çok sonra canım acıyınca fark etmiştim.

Ersin amca koşarak geldi " İyi misiniz kızlar?" dedi bir koluyla da omzuma dokunmuştu.

"İyiyim" dedim hatalı bir sesle çekinerek. "Ya sen Tülin" dedi şimdi elini omzumdan çekerek.

"Ersin Bey bunlara neden burada tutuyorsunuz anlamıyorum ki? Bir çayı bile doğru düzgün taşımayı beceremiyorlar." dedi burnundan soluyarak. Topuklu ayakkabılarının sert sesi ahşap zeminde, öfkeli adımlarla benden uzaklaştı. Sandalye çekip oturdu ve bir yandan da homurdanmaya devam etti. " ah elbisem..." Gerisini çok net anlayamadım.

"Af edersiniz, telafi edebilirim elbisenizi" deme gereği duydum. Elimi yavaşça kapının soğuk pervazına dayadım.

Birden sesi kesildi, söylediğim şeylere cevap vereceğini hissettim. Ama bir kahkaha sesi yükseldi. Tiz ve küçümseyici bir kahkahadan sonra "canım senin bir yıllık maaşın yetmez bu tasarımlara" dedi ve ses tonu ciddileşerek ekledi "istemez. Karşıma bir daha çıkma yeter" .

"Tülin, kızım ayıp ediyorsun ama". Ersin Amca'nın önünde bu sözleri duymak, aşağılanmak sinirlerimi altüst etmişti. Hızla uzaklaştım oradan.

Ayla peşimden telaşlı telaşlı seslense de lavaboya doğru gidip kendimi içeri kapattım. Bir süre ağladım. İnsanlar bu kadar kaba ve önyargılı olmayı nasıl başarıyorlardı. Elimle yoklayarak musluğu buldum ve açtım. Suyun bir süre serinlemesi için akmasına izin verdim. Dirseklerimi mermer lavaboya dayayıp iki avucumu da tazyikli akan suyun altına götürüp defalarca yüzüme çarptım.

Sinem Ayla'dan olanları duyup yanıma geldiğinde bana sarılarak sakinleştirmeye çalıştı. Saçlarımı okşayarak " sakin ol canım, bir şey yok, geçti" diyerek teselli etmeye çalıştı. Bir süre sonra ağlamam azalmaya başladı.

"Tülin aptalın tekidir, boş ver onu sen"

"Kim bu saçma insan?" dedim merakıma yenilip dudaklarım titriyordu.

"Kuzenimin uzatmalı sevgilisi"

"Ukrayna'ya giden kuzenin mi" sordum dün bahsetmişti bundan.

"Evet. İlişkileri bitse de kız pek bitirmeye niyetli değil. Böyle gelip gidiyor. Kaleyi içerden fethetmeye çabalıyor. Biraz tuhaf bir insandır. Yapman gereken tek şey onu görmezden gelmek."

Anlaşılan pek sevmiyordu onu. Zaten kim ne diye sevsin böyle bir insanı? Kuzeni de boş bir karakter olmalıydı, bununla zaman geçirdiğine göre.

Sinem komik bir şeyler söyleyip güldürmeye çalıştığında biraz daha sakinleştim. Ersin Amca'nın tekrar karşısına çıkacak cesareti de enerjiyi de bulamadım. Zaten çıkarken öğrendim ki Tülin'le birlikte çoktan şirketten ayrılmışlardı. Ah Ersin Amca, ne çekiyordur şimdi bu kızdan?

Eve gittiğimde ailecek sakin bir yemek yiyip son zamanların tek konusunu - ameliyatı - konuştuk. Doktor ve babam gerekli tüm işlemleri yapmışlardı gün içerisinde. Yarın Annem ve ben birlikte Almanya için yola çıkacaktık. Babam işleri bırakamıyordu maalesef,kardeşimle evde kalacaktı.

Hastanenin anlaşmalı olduğu ve Ersin Amca'nın da ortağı olduğu otelde kalıp ertesi gün hastaneye geçecektik. Tedaviyi göreceğim hastane de onların tıbbi cihazlarını temin ettikleri yerlerden sadece biriydi. Ne kadar zengin olduklarını sanırım tam söylemek imkânsızdı. Neyse zenginin malı, züğürdün çenesini yorar derler. Ben hiç bulaşmayayım.

Beklenen gün gelmişti. Yurt dışına çıkabilecektim sonunda. Çok istediğim bir şeydi. Ama çıkıp da hiçbir şey görememek.. Bu gerçekten de heyecanımın üstüne buz dolu bir kova su dökmek gibiydi. 

***

 Yıldızların Gücü Adına! Diyelim mi sayfayı kapatmadan? ;)

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin