Islak Bir Clark *O*

1.5K 69 4
                                    

(Multimedia-Cynthia)

Şirketten çıkmak üzereydim. Yeni birkaç insanla daha tanıştıktan sonra kapıya yöneldim. Yavaş yavaş gitmeye yelteniyordum ki ben ne olduğunu anlamadan önümde upuzun bir adam belirdi. Biraz daha uzaklaşınca onun John olduğunu farkettim. O sırada Ansatasia geliyordu. John kapıyı açmış Anastasia'nın geçmesini bekliyordu. Beni ve diğer insanları görmezden gelerek onca kalabalığı yarmış ,sırf Anastasia fahişesi geçsin diye kapıyı tutuyordu. Sinirden delirmek üzereydim. ' Önümden çekilir misin lütfen?' diyerek sırtını elimle biraz sertçe ittim. Ama en ufak bir etki bile yaratamamıştım. Adam izbandut gibiydi ,kıpırdamıyordu ki. İttirmem biraz etki yaratmış olsa gerek , Anastasia geçtikten sonra arkasını bana döndü. Pişkince sırıtmaya başladı. 'Hahahaha! Dibime girmiş napıyorsun? Utanmasan porno teklifi yapacaksın. hahahha...' alaylı bir şekilde güldü. Kapıdan geçen insanlar bize tip tip bakıyorlardı. ' Bakıyorum da kıpkırmızı oldun. Sinirden mi yoksa utançtan mı?' bana bunları söylediğinde o koca ağzının ortasına bir tane çakasım geldi. Ama yapamazdım ,sonuçta hayal dünyasında yaşamıyorduk. Onun gibi heybetli birisine etki etmek için gerekli süper güçlerimde yoktu. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. John arkasını döndü ve Anastasia'nın yanına doğru ilerledi. Bense hiç birşey diyememiştim. Tuhaf bir şekilde söylediklerine sokacak laf bulamamıştım ve bu beni çok sinir etmişti. Kısacası mort olmuştum. Kapıyı sert bir şekilde açıp hızlı adımlarla yanlarından geçip gittim. Geçerken Anastasia'nın benim hakkımda söylediği iğrenç şeyleri duyar gibi olmuştum. Yinede onları görmezden gelerek şoförümün yanına gittim.

Eve geldiğimde sinirden çatılmış kaşlarımı ve gerilen damarlarımı gevşetecek bir şeyler hazırlamaya koyulmuştum. Sonra bir anda kapı çalmaya başladı. Bu gelenin yine Zedd olabileceğini düşünsemde onun bu saatte benim evime kadar gelmesini gerektirecek birşeyler yapmadığım kesindi. Ben kapıya doğru inerken pencerelere vuran yağmur damlaları ve şimşek sesleri çatılan kaşlarımın daha çok çatılmasına sebep oluyorlardı. Kapıya vardığımda gözümle hafifçe delikten dışarı baktım. Fakat deliğin üstü yağmur damlalarıyla tıkanmıştı. Tek görebildiğim bulanık ,beyazımsı bir renkti. Kapı zili yeniden çaldığında merakıma yenik düşerek ve birazda sinirlenmiş olmanın verdiği cesaretle kapıyı açtım. Karşımda iliklerine kadar ıslanmış ve hala ıslanmakta olan ,beyaz tişörtü üstüne yapışmış ,ceketinin tüylü kısımları yağmurdan tiftik tiftik olmuş ve pantolunundan aşağı sular damlayan bir Clark vardı. Onun bu halini görür görmez tüm gerginliğimi unutup hiç birşey sormadan onu kolundan tutup içeri soktum. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. 'Üzgünüm... seni akşam akşam... rahatsız etmek... istemezdim... Huhh.' yüzünde bir gülümsemeyle bana bunları söyledi. 'Sorun değil de ,dur bir sakin ol! Kötü bir şey olmadı değil mi?' tedirginlikle sordum. Nefes nefese gülüyordu. 'Hayır... Sadece biraz... koşu yapayım demiştim...' Bu sözler üzerine biraz rahatladım. 'O zaman daha fazla kapıda durma. Yukarı çıkalım ve üstünü değiştirelim. Bende içecek sıcak bir şeyler hazırlıyordum. Üstüne geldin. Şanslı şey.' göz kırptım. Onu kolundan tuttum ve merdivenlerden çıkmaya başladık. Bana tuhaf tuhaf bakıyordu. 'Ne?' diye sordum. 'Üstünü değiştirelim derken?' diye sordu hayretle. 'Bu ıslak kıyafetlerle oturmayı düşünmüyordun herhalde?' ona şüpheli bir bakış attım. 'Evet ,öyle düşünüyordum.' dedi ciddi bir şekilde. 'Saçmalama! Hasta mı olmak istiyorsun? Şu haline bak! Sırılsıklam olmuşsun hala böyle oturmayı düşünüyorsun.' ona kızdım. Sesim o kadar sinirli çıkmıştıki ben bile kendime inanamadım. Clark bu tepkim üzerine tek kaşını kaldırarak 'Biraz sakin olur musun? Senin kıyafetlerinden hiçbiri bana olmayacağına göre ,bende bu şekilde otururum. Ayrıca bünyem o kadar zayıf değil. Kolay kolay hasta olmam. Endişeni anlıyorum ama gerçekten gerek yok.' dedi. Uzun parmaklarından birkaçını çenemde gezdiriyordu. Ona üzgün bir şekilde baktım. 'Biliyorum ama böyle oturmak sadece hasta olmaman için değil rahat oturman içinde önemli. Hem sana kalkıpta kendi kıyafetlerimi giydirecek değilim.' İkimizde gülmeye başladık. 'Benimle gel.' dedim ve onu odamın yanındaki kilere soktum. 'Burada istemediğin kadar çok erkek kıyafeti var. Bende en yakın zamanda bunların hepsini yakmayı düşünüyordum. İyiki de yakmamışım.' gülümsedim. Clark etrafa oldukça şaşırmış bir yüz ifadesiyle baktı. 'Bütün bu erkek kıyafetlerinin senin evinde ne işi var?' hayretle sordu. Bende birden atlayarak 'Eski sevgili... Ahhh! Yani Sevgili erkek kardeşimindi bunlar.' dedim. Son anda kurtarmıştım. Az kalsın tüm bu kıyafetlerin Zedd'in olduğunu söylüyordum. 'Ohh... Anlıyorum. Kardeşin seninle birlikte mi kalıyor?' 'Bir süre kaldı ama şimdi başka bir şehirde yaşıyor.' konuştukça kızarıyordum. Clark bir soru daha sormaya yelteniyordu ki ,hemen atlayıp 'Ben en iyisi içeceklere bakayım. O sırada sende bedenine uygun kıyafetleri seçersin. Olur mu?' dedim. Kafasıyla beni onaylar onaylamaz hemen oradan sıvıştım.

Mutfağa gittiğimde kaynayan su biraz taşmıştı. Hemen ocağın altını kapatıp suyu aldım ve içecek tozlarının içinde bulunduğu bardaklara dökmeye başladım. İlk bardağı bitirip ikinciye geçiyordum ki 'Tatatataaam!' diye bir sesle irkildim. Çaydanlık elimde asılı kalmıştı. Clark ,Zedd'in onca iğrenç kıyafetlerinin arasında öyle kıyafetler bulmuştu ki ona bakarken donup kaldım. Altına giydiği jean kısa şorttan üstüne giydiği Frankie Morello tişörtüne kadar mükemmel görünüyordu. 'Zedd'de bunları giyiyordu ,peki ben niye şimdi olduğu kadar etkilenmemiştim?' diye kendi kendime soruyordum. Fakat sonra bacağımın birinde müthiş bir sıcaklık hissettim ve sonra derin bir acı... Clark'ın yüz ifadesi bir anda değişmişti. Koşarak yanıma geldi. Elimdeki çaydanlık bir tarafa ,ben bir tarafa devrilmiştim. Bacağımın acısıyla inliyordum. Clark yere eğildi ve beni kucakladı. O an kalbim öyle hızlı çarpmıştıki ölüyorum sanmıştım. Acı sanki bir anda kesilmişti. Aklım tamamen Clark'a yoğunlaştı. Donmuş bir şekilde yüzüne bakıyordum. Clark tedirgin görünüyordu. 'Cynthia ,Sen iyi görünmüyorsun. Doktor çağıralım mı istersen? ' Bir yandan beni salona taşırken bir yandanda soru soruyordu. 'Hayır. Ben iyiyim.' diyebildim. Bir anda burnuma o esrarengiz parfümünün kokusu geldi. Zedd'in tişörtüne de sinmişti kokusu. Buna o kadar sevinmiştim ki ,o bu tişörtü çıkardığında kokusunu koklayabilecektim. Salona geldiğimizde beni hafifçe koltuğa bıraktı. Sonra bana ' Dolapta buz var mı? ' diye sordu. Başımla onayladım. Yüzüm bacağımın acısıyla ekşiyordu. Clark saniyeler içinde dolaptaki buzu alıp getirdi. 'Ayağını uzatabilir misin?' dediğinde ben çoktan ayak parmaklarımı kucağında kıpırdatıyordum. Sonra bacağımı kucağına doğru hafifçe çekti. Elindeki buz parçasını son derece nazik bir şekilde yanık olan yere koydu ve bastırdı. O an bende acıdan eser kalmamaıştı. İçimden hergün bacağımı yakma istediği geldi. Clark'ın elleri tıpkı bir masörün elleri gibi bacağımda dolanıyordu. Dakikalar sonra bu rahatlığa karşı koyamayarak gözlerimi kapadım.

Aykırı Öküz ♂ ♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin