Bardağın Gizli Kısmı

1.1K 49 4
                                    

Multimedia-(John)

Bugünle birlikte tatilin 2. haftasına girmiş bulunuyorduk. Akşamdan bu yana bir kez bile kırpmadığım gözlerimi telefonuma çevirdim. Saate baktığımda saat daha sabahın 8'ydi. Sıkıntıyla gözlerimi devirdim ve iç çektim. Clark'ı görmek için daha fazla beklemem gerekiyordu. Ona şu anda mesaj atmaya ya da yanına gidip uyandırmaya hakkım olmadığını düşünüyordum. O çok çalışıyordu ve bütün bu sorumlulukların altından ezilmeden kalkabiliyordu. En azından tatilde bari dinlenmeye hakkı vardı. Geceden beri onun hayalini kurmuştum. Dün yaşadıklarımı hatırladıkça kalp atışlarım hızlanıyordu. Hala inanamıyordum. Onun gibi birisinin bana aşık olma düşüncesi... Bu düşünce kesinlikle çıldırtıcıydı. Ama onu şu an hemen görmeyi ne kadar çok istesemde bencilce davranmak doğru değildi. Heyecanla oturduğum yerden kalkıp cam duvardan dışarıya doğru baktım. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. Bu yer öyle güzel bir yerdi ki ,her yer pastel boyayla boyanmış gibi capcanlıydı. İçimden gelen tuhaf bir dürtüyle bir anda denize girip yüzme isteği doğdu. Geceliğiimi yavaşça çıkarttıktan sonra bikinilerimden birisini giyerek akşamdan darmadağın olmuş saçlarımı sıkıca topuz yaptım. Sonra usul usul odadan dışarı çıktım. Hava içimi ısıtmıştı. Deniz kenarına geldikten sonra usulca gerinip suya girdim. Ufak kulaçlar atmaya başladım ve sonra kendimi serbest bırakıp suyun yüzeyinde hareketsizce kaldım. Gördüğüm tek şey masmavi ,pürüzsüz bir gökyüzüydü. Duyduğum tek ses ise dalga sesleriydi. Sonra etraftan hafif hafif hışırtılı sesler gelmeye başlayınca tekrar yüzmeye başladım. Sahilin kenarına doğru yüzüyordum. İleriye doğru baktığımda John'u gördüm. Partideki haliyleydi. Bütün seksi vücudunu ortada bırakan kısacık bir kot şort giymişti sadece. Ne yaptığını anlamlandıramamıştım. Dikilmiş öylece yere bakıyordu. Arada elleriyle alkışlar tutup gülüyordu. Bir an için John'un delirmiş olabileceği hissine kapıldım. Kıyaya geldiğimde meraklı meraklı John'a doğru yürüdüm. Kafasını kaldırıp bakmamıştı bile. Yanına gidip gitmemek arasında çok gidip gelmiştim ama merak her zamanki gibi yine beni yendi ve yine gittim. Hiç birşey söylemeden usulca yere baktığımda Lila'yı gördüm. Ağzım istemsizce açılmıştı. Koşarak yere eğilip Lila'yı alt kısmından tutmaya çalıştım. Hayvan suda bocalıyordu. Hemen onu suyun üstünden alıp silkeledim. John bana sinirle bakarak ' Ne yapıyorsun? Bırak onu çabuk!' dedi. 'John sen iyi misin? Bu bir kirpi! Herhangi bir balık ya da deniz anası filan değil! Bu bir kirpi!' dedim ve kirpiyi almak için uzanan kollarını geri ittim. 'Ahhhh! Elbette Salak kız! Bunu bende görüyorum. Kirpilerin suyla oynamayı ne kadar sevdiği konusunda hiç bir bilgin yok görüldüğü üzere. Şimdi hemen onu suya bırak. ' dedi. Bunun üzerine ben yavaşça gerilemeye başladım. John gittikçe gerginleşiyordu. Üstüme üstüme gelmeye başladı. Ben artık kirpiyle birlikte kaçmaya yelteniyordum ki ben daha kaçamadan John beni belimden sımsıkı tuttu. Elleri öyle güçlüydü ki leğen kemiklerim kırılıyor sandım. Acıyla kirpiyi yere düşürdüm. O sırada dikenlerinden birkaç tanesi elimi çizmişti. John hala belimi sıkıyordu. Acıyla inlediğimde ellerini çekerek geriye döndü. Lila denize doğru gidiyordu. John olduğu yerde durdu. İkimizde Lila'yı izlemeye başladık. Lila denizin ilk dalgasıyla birlikte suyun üzerine çıktı. Şaşkınlıkla kıyıya doğru yaklaştım. John arkamdan seslendi. ' Gördün mü? Ben onun ne istediğini anlayabiliyorum. O yüzden bir daha yaptıklarıma müdahale etmeye kalkma!' Sinirle arkamı döndüm. 'Nereden bilebilirdim? Sen hiç daha önce hayatında yüzen bir kirpi gördün mü? Bunu yapma amacım hayvanın boğulmasını önlemekti.' John yine üst dudağıyla gülümsüyordu. 'Sen ve senin şu sahte fedakarlık ,yardımseverlik gösterilerin, gözlerimi yaşartıyor.' Bana alaycı ve aşağılayıcı bakışlarla bakıyordu. O an gözümün önünden John'un bana daha önce söylediği şeyleer geçmeye başladı. Sinirim katlanarak arttı. Ona doğru yürümeye başladım. Göğsüne elimle sert bir darbe indirdim. ' Bana bunları sen mi söylüyorsun? Ormanda kaybolduğumuzda bencillik yapıp sadece kendini kurtarmayı düşünen kişi kimdi peki? Sırf sen üzülme diye teyzenin ölüm haberini senden ve kardeşinden saklı tuttuk. Senin bir şekilde haberin olmasın diye o ormana senide götürdük. O gün Clark'la fısır fısır konuştuğumuz konu da buydu işte! Ve o bana seni incitmemek istediğini söylediğinde ona verdiğim cevap aynen şu oldu ; Niye ondan saklı tutuyorsunuz ki? O zaten kalpsiz ,duygusuz bir hayvanın teki. Bırakın öğrensin ,o nasıl olsa buna da gülüp geçer.' John'u istemsizce geri geri itip duruyordum. O da istemsizce kendini geri geri çekiyordu. Sinirimi acımasızca yüzüne boşalttığımda bu kadar ağır sözlerin onu üzeceğini umarak yüzüne baktım. Uzaklara bakıyordu. Yüzünde belirli belirsiz bir tebessüm vardı. Sonra kafasını yüzüme doğru çevirdi. Suratı yeniden eski ciddi ve acımasız haline büründü. ' Çok doğru söylemişsin. Ben de aynen böyle düşünüyorum. Kendimi hiç bu kadar iyi ifade edemezdim herhalde. Teşekkürler.' dedi ve yeniden gülümsedi. Şaşkınlıkla ağzım açık bir şekilde yüzüne bakakaldım. 'Ciddi misin? Sen... Bunları ciddi olarak mı?' Kafasını hafifçe salladı. Ona tiksinerek bakıyordum. Kafamı sinirle iki yana sallayarak ' Sen hayatımda tanıdığım en itici insan dışı varlıksın John.' diye fısıldadım. Gözlerinin içine bakıyordum. Bana  hafifçe yaklaştı. 'İnsanları tanımıyorsun.' dedi ve gülümsedi. Sonra ellerinden birini şortunun cebine sokarak Lila'nın yanına doğru gitti. 

Odama geri döndüğümde sinirden titreyen ellerimle telefona sarıldım. Clark aramıştı. Yeniden arayacaktım ki attığı mesajı görünce vazgeçtim. ' Sanırım hala uyuyorsun. Düşüncesizlik edip aradığım için üzgünüm. Alt kattaki restorantta seni bekliyorum. Uyandığında mesaj at.' Bu mesajı görünce salak salak gülümsedim. Sonra biraz gevşeyerek üstümü değiştirdim ve tekrar odadan dışarı çıktım. Aklımda hala John'un ölüm haberini aldığında bile sırıttığı anlar dolanıyordu. Restoranta indiğimde Clark tam karşımdaki masada arkası dönük bir şekilde beni bekliyordu. Usulca sırtına dokundum. Hemen arkasını döndü ve bir anda yüz ifadesi değişti. ' İşte burdasın! ' dedi sevinçle. Hemen sandalyeyi çekti. O sırada garson geldi. Clark bana dönerek 'Ne yiyoruz?' dedi ve gülümsedi. 'Farketmez.' dedim usulca. Benim gergin halimi farkedince hemen yüzü düştü. Garson geri gönderdi ve masaya oturduk. 'Neyin var senin? Çok gergin görünüyorsun.' dedi. Gözlerinin içine baktığımda sinirden ağlamak üzereydim. 'John'a teyzesinin öldüğünü söyledim.' dedim. Sesim titriyordu. 'Niye böyle birşey yaptın?' 'Çünkü beni sinir etmişti ve bir anda söyleyiverdim işte...' 'Çok güzel! Peki o ne yaptı?' 'Güldü.' 'Ne?' 'Sadece güldü ve onun hakkında düşündüklerimin doğru olduğunu söyledi.' Clark hayretle bana bakıyordu. O sırada Joe koşarak yanımıza geldi. Ben telaşla sordum. 'Neler oluyor Joe?' 'Amberley çok kötü bir durumda.' 'Niye ne oldu?' 'Teyzesinin öldüğünü öğrenmiş.' 'Kimden? Yoksa John'mu söyledi?' 'Evet! Ona bunu kim söyledi bilmiyorum ama öğrenmesi hiç iyi olmamış.' Joe'nun sözlerini duyduktan sonra kendimden utanmıştım. 

Amberley'nin odasına geldiğimizde onu yatakta büzüşmüş bir şekilde yatar halde bulduk. Hıçkırarak ağlıyordu. Hemen yanına yaklaşarak sırtını sıvazladım ve onu yatağa oturttum. Sonra yanına oturdum. Amberley bana sarıldı ve ağlamaya devam etti. O sırada içeriye John girdi. Hemen ayağa kalkıp ona bağırmaya başladım. ' Sen kardeşini üzmektende mi utanmıyorsun? Sende ki nasıl bir kalp? Böyle bir şeyi söylemeye nasıl dilin vardı? Sen bu insanları incitiyorsunya umarım o kirpinin dikenleri bir gün tek tek götüne girer! ' John karşımda kahkaha atmıştı. Joe ve Clark'ın bıyık altından gülüşlerini de duyabiliyordum. Hemen ikisine de sinirli bir bakış attım. Sonra tekrar Amberley'e döndüğümde onunda ağlamakla karışık güldüğünü gördüm. 'Neye gülüyorsunuz? Burada komik olan ne? Şu an çok ciddi bir meseleden bahsediyorum.' diye inledim çaresizce. Amberley yüzünde bir tebessümle elimden tutarak ' Sorun yok Cynthia! Sanırım Joe annemin kız kardeşinin ölümü için ağladığımı sanmış. Ama ben onun için ağlamıyordum ki...' dedi. Bunun üzerine yüzüne hayretle bakarak ' Sende mi Amberley? Seni böyle tanımıyordum ben. Teyzene annenin kız kardeşi mi diyorsun? Onun ölümüne üzülmedin de başka birşey için mi ağlıyorsun?' dedim. 'Ahhh... Sakin olmalısın Cynthia! O kadının ölümüne değil üzülmek göbek atsam yeriydi ama başka bir şey için üzüldüğümden dolayı doya doya kutlayamadım bile bu anı.' Herkesin yüzüne şok geçirmiş gibi baktım. 'Sanırım daha fazlasını kaldıramayacağım.' diyerek ayağa kalktım. Amberley tekrar kolumdan çekerek beni oturttu. 'Aynı zamanda sabırlı olmalısın Cynthia. John'a bağırmanı gerektirecek en ufak bir durum bile yok. Çünkü o kadını tanımıyorsun.' Amberley ayağa kalktı ve üstündeki tişörtü çıkarttı. Sırtında kocaman bir yanık izi duruyordu. İzi görür görmez yüzümü ekşittim. 'Bunu teyzen mi yaptı?' diye sordu Joe hayretle. Amberley usulca başını salladı. Sonra John'a hafif bir bakış attı. John konuşmaya başladı. Konuşurken bana bakıyordu. ' 15 yaşlarımdayken birgün eve geldiğimde teyzem odamdaydı. Her zamanki gibi orospumsu kıyafetlerini giymiş sigarasını tüttürüyordu. Ona 'Odamda ne geziyorsun? Çık dışarı!' diye bağırdım. Sigarasını söndürdü ve beni yatağın üstüne doğru itti. Sonra odanın kapısını kilitledi ve bana 'Soyun.' dedi. Hayır anlamında kafamı salladığımda beni zorla soyarak benimle ilişkiye girdi. O gün hayatımın en iğrenç günlerinden birini yaşamıştım. Kadınlardan soğuduğum ilk gündü. Daha sonra fırsat buldukça beni onunla seks yapmaya zorladı. Hayatı içler acısıydı. Psikolojik sorunları vardı. 4-5 kere evlenip boşanmıştı. Bana sürekli sapık kelimeler söylerdi. Aklınızın hayalinizin alamayacağı kelimeler. Beni ilk doğduğum andan beri arzuladığını ,benim sevgilim olabilmek için başka biri olarak ve daha genç yaşta doğmak istediğini söylerdi. Bir gün eve kız arkadaşımı getirdiğimde o da vardı. O gün kız arkadaşım öldü. Herkes kazayla balkondan düşüp öldüğüne inanmıştı. Belki de buna inanmak daha kolay olduğu içindi. Ama ben de Amberley'de bunu yapanın teyzem olduğunu çok iyi biliyorduk. Onu balkondan aşağı atan oydu. Neyse artık daha fazla anlatmak istemiyorum. Bunları bilmemeniz sizin için daha iyi. Unutun gitsin. O kadın için üzülmemi de asla ve asla beklemeyin.' John hafifçe gülümsedi ve kapıyı kapatıp çıktı. 

Aykırı Öküz ♂ ♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin