-MP- BELİRSİZLİK

1.5K 88 12
                                    

Alfa pür dikkat ne yapıcağımızı gözlüyordu. Austin'e baktım. Tekrar alfa'ya döndüm.

"Oğlumu bana ver melez."

Pis pis sırıtarak alfa'ya baktım. Biraz düşünür gibi elimi çeneme attım.

"Hayır. Vermiyorum."

Alfa boynunu kıtlatıp sinirle gülümsedi. Yüzünü kurtlaştırıp o kan rengi gözleriyle etrafa ateş saçıyordu.
Vampir hızımı kullansam Austin ile beraber kaçamazdım yarası hala iyileşmemişti.

" O senin oğlun cidden onu bizden alıp öldürüceksin yani hiç gözünü kırpmadan öldürüceksin oğlunu?"
Alfa kurt yüzünü tekrar normal haline döndürüp Austin'e baktı.

"Oğlumu öldürmek isteseydim çoktan öldürmüştüm."
"Peki bu kadar kurtla neden önümüzde duruyorsun."

"Dolunay bu gece bildiğiniz gibi eğer dolunay'a kadar yaraları kapanmazsa ölme ihtimali var bu yüzden oğlumu almaya geldim. Siz vericek misiniz, zorlamı alayım?"

"Bizde geliyoruz. Yoksa Austin'i vermeyiz."

Dedi Broth ve bana dönüp göz kırptı.

Neler olduğunu tam anlayamamıştık. Alfa'nın yanındaki kurtlar Austin'i bizden alıp taşımaya başladı. Alfa en önde diger kurtlar ve biz arkada yürüyorduk. Broth bana döndü ve sessizce göz kırptı.

" Sence nereye gidiyoruz?"

" Bilmiyorum. Yakında kokusu ortaya çıkar."

" Bende bilmiyorum. Tedbirli olun."

Alfa birden olduğu yerde durdu kafasını havaya kaldırıp etrafı koklamaya başladı. Arkadan Alfa'ya doğru yaklaştım.

" Bir sorun mu var?"

" Evet var. Köken kurt kokusu alıyorum. Bu koku çok tanıdık ve güçlü bir koku hızlanmamız lazım."

Arkaya döndüm." Hadi seri olun hızlanıyoruz. Sanırım bela yaklaşıyor."

Hızlanmaya başladık Alfa bir taşın önünde durdu. Elini kurt formuna soktu ve taştaki oyuklara pençelerini sokup oyuğu çevirdi. Oyuk kapandı ve taş yana doğru açılmaya başladı.

Mağaradan içeri girdik zümrüt taşlarla kaplı olan mağarayı dikkatli bakarak ilerliyordum. Ateşe gerek yoktu. Zümrütler duvarları aydınlatıyordu ve içerisini çok güzel gösteriyordu gözüm Broth ve John'a kaydı. Onlarda benim gibi mağaranın içini hayretle izliyordu. Cidden çok güzeldi.

Baya ilerledikden sonra karşımıza 4 tane farklı renklerde havuz çıktı. Birisi kan rengindeydi digeri güneş kadar sarı diger gökyüzü kadar mavi ve berrak diğeri ise gece kadar simsiyahtı. Alfa arkasına dönerek arkamızdaki kurtlara işaret etti biz ne olduğunu anlamadan havuzun dibini boyladık. Havuzda nefes alamıyordum. Sanki birisi beni gırtlaklıyordu. Austin'le beraber siyah havuzdaydık. Gözleri sarı renkte parlıyordu ama hareket etmiyordu hala bilinci yoktu. Diğerlerini hissedemiyordum.
Birden bilincim kapandı ve Austin karşımda belirdi.

" Neden yaptın bunu Bleinna?"

" Ne? Ne yaptım ben?"

Yüzüme bakmadan arkasını dönüp gitmişti. Daha ne olduğunu bile anlayamamıştım. Ağlayarak yere oturdum. Yerlere vuruyordum fakat istemli olarak değildi sanki birisi beni yönetiyordu.

Birden yukarı doğru çekildiğimi farkettim. Kendimi yukardan izliyordum. Yere kırıp parçalamıştım. Birden kurda dönüştüm ve karşımda sayamayacağım kadar vampir belirmişti. Hepsini pençelerimle kafasını eziyordum. Kollar bacaklar havada uçuşuyordu.

En sonunda etrafımı sardılar. Ve son vuruşu yaparak yara bere içinde olan kurdum bir anda yere düştü ve acıyla uluyarak yardım istedi.

Cevap gelmeyince başı yere düştü. Kendime yardım etmek istiyordum ama yapamıyordum elim kolum bağlı gibiydi sadece bu acı durumu dehşetle izliyordum. Birden vampirlerin arasından birisi çıktı.

Kurda doğru eğilerek birşeyler söyledi. Yukarda yanıp kül olmaya başlamıştım ve çok acı çekiyordum.
Birden her yer karardı. Gözüme gelen bir tutam ışık da kayboldu.

MELEZ PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin