B-7 GRİ NİN TONU OLMAZ

244 106 8
                                    

Grinin tonu olmadığı gibi acının da tarifi olmuyor. ..

Mevsim değişir gün değişir sen değişmezsin ! Hep aynı yerde kalır durursun. ..

Araba hareket ettiğinden beri ölçüsüz bir istekle cama gömülmeyi denedim. Bir süre sonra sinirle ceketimi çıkarıp yanıma attım. Ne gerek vardı ikimizi aynı arabaya koymaya.... Poyraz bey gözlerini avına dikmiş çıta gibi yola bakıyordu. Her an yakalayacak gibi...Parmaklarını sıkı sıkı direksiyona o geçirmişti ki beyaz derisinden kiyu yeşil damarları görünüyordu. . Daha fazla onu izlememek icin çantam dan aldığım kulaklıkları kulağıma yerleştirdim. Önümüzdeki arabaları öyle hızla arkada bırakıyordu ki kendimi hızlı ve öfkeli setinde hissettim. Anam babam bu ne hızdı. Bizde insan evladıyız be. Korkudan Bismillahirrrahmanirrahim ile başlayan tüm duaları okumaya başladım bir nefeste. E can kiymetlidir, tatlıdır yani. ... bir gözümle dışarıyı diğer gözümle onu takip ediyordum . Birazdan şaşı olacaktım. Psikopat gibiydi. Yada vatanı bakırköyden kaçmıştı. Sağ elini direksiyondan çekerek radyoya uzattı. O kadar yüksek sesti ki nerdeyse kulağımdaki yüksek sesi duymayacaktım. Dursuz duraksız yaptığı ani fren ve saçma hızlı araba kullanmasına anlam veremedim gibi yüksek yolda ki müziğide anlam veremedim. . Galiba ikimizin ölümünü istiyordu. Bir taşla iki kuş , temiz ölüm. Oh mis. Acaba müziğin sesini çok açarak benim ölme anımda çıkaracağım seslerimi ki duymak istemiyor diye de içimden geçirmedim de değil yani. Yok yanı amacı buysa bu korku bana yeter de artar bile. Artan hız bana kendi mi yüz de yüz korku serüveni içinden başka bir yerde olmamı hissetmiyordu. Nerdeyse bir saat birlikte yol almıştık. Çok açık ve netti, ikimizde memnuyetsizlikten ölecektik.

Mersinden çıkalı çok olmuştu artık. Evden eskiye dair herşeyi beyin valizime yerleştirip yola çıkmıştım. Bambaşka bir şehirde var olmaya, nefes almaya çalışacaktım. En önemlisi de beni neler bekliyordu bilmiyordum. Tek güvencem Aslan amcaydı. Kendimi anca böyle avutabilirdim.

Tam korkudan onunla konuşmaya karar verdiğim sırada telefonu ceketinin iç cebinden çıkarıp bir numarayı aradı. Aman ALLAH ım ya bir telefonu tutmak bu kadar mı havalı durulur bir insanda. Telefonu kulağına dayayarak alo ne yapıyorsun ? nasılsın gibi alışık olduğumuz cümleleri dile getirmeden duygusuz ve buz bir ses tonuyla "dur !" dedi. Sesi bile korkmama yeter artardı da. Bakırköyden kaçma ihtimalini eleyip seri katil maddesini aklıma yazdım.

Telefonu kapatır kapatmaz bir anda frene basmasıyla benim ön koltukla bir olmam aynı anda oldu. Işte acımasız seri katildi. Ah Eylül kızım kaderine sıç kala kala bu seri katile kaldın. Tanımadan bilmeden Evet dersen bu olur. Yok yani geri de kaçma ihyimalinide düşündüm ama oda olmuyordu.

Yüksek buz sesiyle buz lordu gözlerini yoldan ayırmadan " İn arabadan "dedi. Ilk başta şaşırdım. Ne yani beni yoldamı bırakıyordu bu aptal. Etrafta ağaçtan başka birşey de yoktu. Nereye giderdim. Daha sorularıma yenilerini eklemeden devam etti.

" Yolculuğa başka arabayla devam edeceksin."

Açıklama yapılan sesle rahat bir nefes aldım .Doğru ya o da benim gibi benim evlenmek zorunda bırakılmıştı. Iyi de suçlu ben değildim ki.Nefes almamdan rahatsız olmuş ki beni arabasında bile istemiyordu. Ne bekleyecektin Eylül Hanım. Tabiiki Mersin den çıkana kadar beni yanında almak zorunda kaldı. Kimse sahte evlilik olduğunu bilmemeliydi. Ve şimdi işi bitmişti benle... kimse bizi göremezdi ki bu saatten sonra...

Çantamı sırtıma geçirdiğim gibi sinirle montumu alıp lüks arabadan indim. Zenginlikte hiç gözümden kaçmıyor görgüsüzler gibi . E yani arabada müthiş ötesi yani. Gerçi hayalime bile uğramazdı bu güzellikte şerefsiz araba. Arkamızda diğer lüks kokan arabaya doğru hızlı hızlı yürüdüm. Sinirden tırnaklarımı avuç içlerime geçirmeye başladım . Arabanın önünden dolanıp arka kapıyı açmaya çalışırken yarı açılan camdan bana;

BUZ LORDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin