9
☔️
Birbirine uymayan iki yapboz parçası ısrarla sarılmaya çalışıyorlar.
Zorladıkça zorluyorlar eşleşmeyi, ikisinin de gözlerinde öfke ve hırs var. Yavaş yavaş şekilleri bozulmaya başlıyor, kabukları atıyor. Beyaz yapboz parçasının canı acıyor ve siyah yapboz parçasının elini bırakmaya çalışıyor. Siyah öfkeyle bileğinden yakalıyor,
"Nereye?" diyor siyah hırsla. "İlk engelde kaçıp gidecek misin sen?"
"Acıyor ama," diyor beyaz korkuyla. "Pes etmek istiyorum."
"Et, bak ne oluyor!" diyor siyah hızla beyazın bileğini bırakırken. Beyaz bir anda geriye afalladığında kendi uyumlu boşluğuna doğru hızla koşuyor. Ancak bir türlü sığdıramıyor kendini. Siyahla sarılmaya çalışırken şekli bozulmuş, eski yerine yerleşemiyor bir türlü.
Uyum sağlayamıyor boşluğuna.
Çaresizce siyaha gidiyor tekrardan, "Ne olacak şimdi? Sığamadım yerime. Bütüne uyum sağlayamıyorum artık."
Siyah yavaşça gülümsüyor ve elini tekrardan uzatıyor, "Gel, tut elimi. Benden başka bir yere sığamazsın."
"Kocaman resim bensiz bomboş kalacak ama!" diyor beyaz korkuyla elini tutarken.
"İkimiz başlı başına bir tabloyuz." diyor siyah sıkıca onu kendine doğru çekerken.
Bir resmin ortasındaki kocaman boşluğa bakıyorum. Orada bir parça eksilmiş, sanki yeri bir daha doldurulamayacak kadar büyük ve keskin. Tablo kocaman bir orman, çevresinde büyük ağaçlar ve dikenli sarmaşıklar var. Etrafta görünen kocaman bir kurt var, avını arıyor gibi. Dolmayan kısımda ise ne olduğu meçhul, belki de bembeyaz bir papatya, belki de kana bulaşmış bir kuru yaprak.
"Nedir?" dedim başımı Toprak'ın göğsünden çekip ona şaşkınlıkla bakarken. "Beni kafese sokmandaki neden nedir?"
"Korkuyorum," dedi ve yavaşça başımın üzerinden öptü. Telefonumu avcuma bırakıp yatak odasının kapısını açtı. "Yanımda olmadığında seni koruyamam. Yanımda olmaman korkutucu, güzel kızım."
"Babam bana neden zarar versin?" dedim hızla arkasından yürüyerek onu takip etmeye başlarken. "Neden böyle söyledin?"
"Ona gitmek istediğini biliyorum," dedi ve bardağına içki doldurup koltuğa ilerledi. Gözlerim şaşkınlıkla onu takip ediyordu. Büyük bedenini koltuğa bıraktı ve bacaklarını araladı. Davet edildiğimi hissetmiştim. İçkisini eliyle sıkıca tutuyor, sanki her an kıracak gibi baskılıyordu. Parmak uçları bembeyaz olmuştu bardağı sıkmaktan. Buna rağmen ifadesi oldukça durgun ve yumuşaktı. Başını koltuğa yasladı ve yavaşça gülümsedi, "Korktuğun için bana ayak uydurma, korkmamak için bana ayak uydur, damla."
Minik adımlarla yanına ilerledim ve kendimi koltuğa bıraktım. Sırtımı sıkıca koltuğa bastırıp başımı yan profiline çevirdim. Telefonumu elimde sıkıca tutuyordum.
"Toprak, bencillik böyle bir şey mi?" dediğimde güldü ağır bir şekilde. Yanağındaki çizgiler belirirken, sakallarına indirdim gözlerimi. Sesi çamurlara çiseleyenler yağdırırdı. Yan profili ise insanı birbirine bağlanmaya çalışan iki yapboz parçasının hırsı gibi cesaretlendirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİSELEYEN YAĞMUR (+18)
Fiksi RemajaSibel, neşeli bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen öğretmenin okuldaki zorba kesim ile samimiyeti dikkatini çeker. Öğretmen ve zorbaların ortak konusunu bulmaya çalışır. Gitgide çamurlara batan Sibel burada yeni bir kimliğe bürünür. "Damla," diy...