BÖLÜM -2-

15K 1.2K 242
                                    

KAPTAN BAŞ BELASI

"Şu kızla uğraşmaktan hiç bıkmayacaksın değil mi?" Mehmet başını arkadaşına doğru eğdi. Hemen hemen onunla aynı boyda sayılırdı. Esmer teni saatlerce güneşte kalınmasının ardından edinilen kusursuz bir bronzluktaydı ve kısa saçları yüzünün hatlarını daha da belirginleştiriyordu. Arkadaşının haylaz parıltılar taşıyan mavi gözleri yerine onun gözleri sakin bir yeşil tonundaydı.

Bulut çantasını fermuarını kapatıp dolabını kilitledi. "Elimde değil kadınlara doğru çekiliyorum," dedi ve arkadaşına cevap hakkı vermeden kahkahalar ile güldü. "Tamam tamam kızdan hoşlanmıyorum ama onunla uğraşmak beni eğlendiriyor. Öyle kızıyor ki takılmadan duramıyorum."

Mehmet arkadaşının yanında, salondan çıkmak için yürümeye başladı. Kaşlarını çatmıştı. "Senin diğer kadınlara böyle davrandığını görmedim," dedi

Bulut cebinde her daim taşıdığı şekerlerinden birini alıp jelâtinini hızla ayırarak ağzına attı. "Gerçekten onu bir kadın olarak görüyor muyum sanıyorsun? Dostum hayır, inan bana onu bir kadın olarak görmüyorum." Başını arkadaşına inanamıyormuş gibi sağa sola salladı. Nemli saçları bu sefer yerlerinde kalarak onun bu hareketine eşlik etmedi.

Mehmet merdivenleri inerken bahçede gezinen yeni öğrencilere baktı. Hepsi oraya alışmaya çalışıyor ama daha çok göze batıyordu. Sonra adımlarını hızlandırıp arkadaşına yetişti. Şimdiden birkaç yeni kız öğrenci hayran bakışlarla arkadaşına gözlerini dikmişti. Bulut, herhangi bir manken veya sanatçıdan daha çok ilgi görüyordu üniversitede. Yeniden konuştukları konuya döndü.

"Arkadaş değilsiniz, ondan hoşlanmıyorsun ama her ders seni öldürecek gibi bakmasına rağmen bıkmadan onun yanında oturuyorsun. Yemeklerini bile onunla yiyorsun." Kendi kendine sesli düşünüyor bir yandan da bakışlarını etrafta gezdiriyordu. İşin içinden çıkamayacağını anladığında arkadaşına baktı. "O halde o senin için ne?"

Bulut bir süre sessiz kalıp düşünüyormuş gibi gözlerini bir noktaya dikti. Şekeri durmadan ağzının içinde çeviriyordu. Bazen o da kendisine bunu soruyordu. Genç kadına takılmak kesinlikle günün stresinden uzaklaşmasına neden oluyordu. Aklına gelen fikir ile birden gülümsedi. "Aslına bakarsan o benim stres çarkım." Parlak fikrini o kadar beğenmiş olmalıydı ki kendi kendine başını salladı. Stres atmak için Periye takılmak yeterliydi.

Mehmet yemekhanenin kapısından girerken arkadaşına inanamayan gözlerle baktı. Bulut gülümsüyordu ve onun bu gülümsemesi sanki bulaşıcı gibiydi. Mehmet'te ona ayak uydurarak gülümsedi. Arkadaşının davranışlarını yorumlayıp mantıklı bir açıklama getirmeyi birkaç yıl önce bırakmıştı. Bulut olduğu gibi kabul edilmesi gereken bir insandı. Öyle bir çekiciliği vardı ki insanı kendine çekiyordu. Bu bir tek Peri'de işe yaramıyordu.

Konu aralarında kapanmış, yemeklerini almak için ilerlemeye başlamışlardı. Ne zaman antrenman ya da karşılaşmadan çıksalar kurt gibi acıkırlardı. Bulut daha yemekhanenin giriş kapısından itibaren insanlara selam vermeye başladı. Öğrenciler onu görünce bir an bile temas edebilmek için yollarını değiştirir, konuşmalarını sonlandırırdı. Mehmet onun bu durumuna alıştığında insanlar öyle bir şey yapıyordu ki şaşırıyordu. Üniversitenin ilk gününden bu yana arkadaş olduklarından onu tanıyordu. En azından basit tercihlerini ve davranışlarını bilirdi. Daha çetrefilli davranışlarını ise düşünmek beyninden duman çıkmasına neden oluyordu. Bazen öyle şeyler yapıyordu ki Mehmet ne anlaması gerektiğini bile bilemiyordu.

Tıpkı o an olduğu gibi.

Çünkü arkadaşı tepeleme doldurduğu tabakları ile kız takım kaptanının olduğu masaya doğru ilerliyordu. Bu azrailine doğru gitmekle aynı şeydi.

Sonsuz Rekabet (SAS-1) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin