Bölüm 3

1.1K 109 36
                                    

Şimdi söyle, ne kaldı senden bana geriye?

Örgü hırkan hala sandalyede asılı, bana acı çektirmek istermişçesine orada öylece duruyor.

O mu, yoksa ölümünün derin acısı mı?

Birisine aşıktı. Ölen birisine.

Yayınladığı şiirin, son dizesiydi bu cümleler. Kimi unutamıyordu, kime aşıktı? Henüz adını bile bilmediğim bu çocuğun, yüreğindeki ince sızısına dahi üzülüyordum.

Notu tekrar tekrar okuyordum, aklımdan Emma'nın bahsettiği Jughead Jones ismi çıkmak bilmiyordu. İçimdeki merak duygusuna engel olamadan, dizlerimin üzerindeki bilgisayarda açık sosyal medya sekmesinde, adını arattım. Hesabı karşıma çıktı, aynı okuldaydık haliyle birçok ortak arkadaşımız vardı. Profilinin açık olması işime yaramıştı, onu takip etmek zorunda kalmamıştım; stalk yaptığımı bilsin istemezdim.

Son fotoğrafı, kameraya duygusuz bir şekilde baktığı bir özçekimdi. Dün, öğlen saatlerinde atılmıştı. 

Fotoğrafta beresi yoktu, sonra ise çoğu fotoğrafında beresini çıkarttığını fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fotoğrafta beresi yoktu, sonra ise çoğu fotoğrafında beresini çıkarttığını fark ettim. Toplamda otuz üç fotoğrafı vardı ki, bu benim hesabıma kıyasla fazlaydı. İlk fotoğraflarına indiğimde, içtenlikle gülümsediği bir fotoğraf buldum. Yeni paylaşımlarında gülümsediği fotoğraflar nadirdi. Onun gülümsemesi eşliğinde istemeden ben de gülümsedim.

İlk fotoğrafı ise, bir kızlaydı. İkisi de kameraya bakmış, gülüyorlardı. Kız, kolunu Jughead'in omzuna atmıştı ve bu samimi görünmesini sağlamıştı. 

Fotoğrafın açıklama kısmına kırmızı kalp koymuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fotoğrafın açıklama kısmına kırmızı kalp koymuştu. Kızın kim olduğunu merak etmiştim. Onun dışında başka hiçbir kızla fotoğrafı yoktu, özel biri gibi duruyordu.

Yahut bunları yalnızca kafamda kurguluyordum...

Farklı ve hoş fotoğraflardan oluşan bir profili vardı, takipçi sayısı da hayli yüksekti. Sosyal medyayı aktif kullanıyor ve beğeniliyor olmalıydı.

İçimden bir ses, ona mesaj atmamı söylüyordu. Çarpıştığımızda düşürdüğü notla ilgili bir mesaj atabilirdim. Şayet İsimiz Yazar o ise, bir ipucu bulabilirdim.

Daha fazla düşünmeden, ilk olarak hesabını takip ettim. Sonrasında, mesaj kutucuğuna bastım. Elimdeki not kağıdının fotoğrafını çekip gönderdim, Bu not sana mı ait? yazıp onu da gönderdim.

Heyecanla cevabını beklerken, birden kendime kızmaya başladım. İşim gücüm o olmuştu. Bütün gün aklımdan çıkmıyor, her ne olursa aklıma onu getiriyordum. Kendimi alıkoyamıyordum, onu öylesine çok merak ediyor ve ona öylesine çok aşıktım ki!

*

Gelen bildirim sesiyle ürkerek gözlerimi açtım. Dizlerimin üzerinde bilgisayar, elimde telefon ve not kağıdıyla uyuyakalmıştım. Saate baktığımda, iki saattir uyukluyor olduğumu anladım. Gelen bildirim ise,

Jugheadjonesjj seni takip etmeye başladı.

Jugheadjonesjj: Bunu nereden buldun?

Heyecanla gözlerimi ekrana dikmiş, mesajına yanıt yazmaya başladım.

Bettycooper: Çarpıştığımızda düşürdün...

Anında yanıt geldi.

Jugheadjonesjj: Çarpıştığımızda? Hatırlamıyorum bile.

Jugheadjonesjj: Her neyse, not bana ait. Fakat bir önemi yok.

Çarpıştığımızı hatırlamaması normaldi, o gün acelesi var gibi duruyordu zaten.

Bettycooper: Gerek kalmadı yani? Yazılan işleri hallettin mi?

Jugheadjonesjj: Bu seni neden ilgilendiriyor?

Doğru, işine burnumu sokmamalıydım. Hangi akla hizmet sormuştum ki?

Sırf basımla ilgili bir not var diye onu hemen İsimsiz Yazar ilan etmiştim. Jughead, o olsaydı bile bunu bana belli etmemeye özen gösterirdi muhtemelen. İpucu almaya çalışmak saçmaydı.

Bettycooper: Haklısın, kusura bakma.

Telefonumu kilitleyip, ofladım. Rezil etmiştim kendimi.


İsimsiz Yazar|Bughead|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin